Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Peygamberimizin Hayvanlara Karşı Muamelesi

Peygamberimizin Hayvanlara Karşı Muamelesi

Hiç olmazsa bu hafta boyunca Efendiler Efendisi Rahmet Peygamberi (s.a.v.)’den söz etmek istiyorum. İnsanın kendisini ve karşısındakini anlaması için mutlaka muhabbet ve şefkat Peygamberi (s.a.v.)’i tanıması, anlaması ve anladığını idrak etmesi gerekir.
Efendiler Efendisi (s.a.v.)’i, inkâr edenlere, hafife alanlara, alay edenlere anlatmak gibi bir derdim yok. Şahsım da başta olmak üzere niyetim; Peygamberimiz (s.a.v.)’i daha iyi nasıl anlayabilir, daha iyi nasıl idrak edebilir ve O’nun şefaatine, merhametine, hoşgörüsüne sığınıp, birlik ve beraberlik davetine nasıl uyabilirim doğrultusundadır.
Peygamberimizin insana ve insanlığa dair hayatının bütününde, “merhamet” etmediği bir saniyesi bile yoktur ve her şeye merhamet gözüyle bakmıştır. Bu özelliği sadece insanlara karşı değil, kâinatta var olan tüm canlı ve cansız varlıklara karşı aynı ölçüde merhamet ve şefkat beslemiştir.
Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin dilinden, hayvanlara dair gösterdiği şefkat ve merhamet ölçülerinden birkaç örnek sunmak isterim.
Bir defasında Rasulullah (s.a.v.) Mekke’ye gitmek üzere ihramlı olarak Medine’den çıkmıştı. Üsâye mevkiine geldiğinde, bir gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gördü. Âlemlerin Efendisi (s.a.v.) ashabından bir şahsa, herkes geçinceye kadar ceylanın yanında bekleyip, kimseye hayvanı tedirgin ettirmemesini emretti.
Yine Efendimiz (s.a.v.) on bin kişilik muhteşem ordusuyla Mekke’nin fethine giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş, onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashabından Ucayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak, onu bu hayvanların başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi hususunda tembihte bulundu.
Bir gün derisi kemiğine yapışmış bir deveyi görünce de sahibine: “Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun! Besili olarak binin, besili olarak kesip yiyin!” buyurdu.
Yine bir gün Rasulullah (s.a.v.) yolda giderken bir grup insana rastladı. Binek hayvanlarının üzerinde oldukları halde durmuş muhabbet ediyorlardı. Onlara şöyle buyurdu:
“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve güzel bir şekilde istirahat ettirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin, sırtlarında oturarak sohbet etmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Tebâreke ve Teâla’yı ondan daha çok zikretmektedir.”
Yine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir gün koyun kesen bir adama rastlamıştı. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatırdıktan sonra bıçağını bilemeye çalışıyordu. Bu katı ve duygusuz davranış karşısında Rasul-i Ekrem Efendimiz adama şöyle hitap etti:
“Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı?”
Bir Hadis-i şeriflerinde de: “Size kimin cehennemden, cehennemin de o kimseden uzak olduğunu söyleyeyim mi?” diye sual ettikten sonra; “O kimseler nazik, müşfik, merhametli, cana yakın ve yumuşak olanlardır” buyurmuşlardır.
Efendimiz (s.a.v.) bu ölçülerle bir cahiliye toplumunu Asr-ı Saadet nesli haline getiriyordu. Bir zamanlar insanlara bile muamelesi bozuk olan kimseler, hatta kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler, neticede hayvanata kadar uzanan bir merhamet ve şefkat kutbu oluyorlardı.
Zira kendilerine üsve-i hasene / en mükemmel bir örnek şahsiyet olan Allah Rasulü (s.a.v.) küçük bir serçenin hakkına dahi riayet ediyor ve onları tarifsiz bir hassasiyet ile yoğuruyordu. Zararlı hayvanların öldürülmesinde dahi merhamet tavsiye edilmesi, kâ’bına varılmaz bir şefkat numunesi değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi