Siz istifa değil, biat edersiniz...
Askerî vesayet rejimi çatırdarken, dikkat ediyor musunuz, en fazla paşalar ve yüksek yargı mensupları konuşuyor.
Son olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek konuştu. "Türk hâkim ve savcıları Pakistan yargıçlarından daha duyarsız değildir." dedi... Toplu istifa edeceklerini düşünenlere de, "istifa yok" dedi... Pakistan örneğiyle, Sayın Özbek baltayı taşa fena vurdu. Kendilerini destekleyenler bile, "bu talihsiz bir örnek oldu, geçmişin kötü yargı hatıralarını canlandırdı" dediler...
Pakistan örneği şu: 1977'de darbe ile ülkenin başına geçen Ziya ül Hak, 1981'de bir anayasa hazırlattı ve yargıçlardan, bu anayasaya sadakat yemini etmelerini istedi. Pakistanlı yargıçlar bunu yapmadılar. İstifalar oldu, sokaklara döküldüler. İşte Kadir Özbek, emeklilik günlerinin de yaklaştığı bir sırada, bize bu örneği hatırlatıyor. İyi de, 1982'de 12 Eylül darbecileri de bir anayasa yaptılar. Tıpkı Pakistan'daki gibi bir darbe anayasasıydı bu. Pekiyi bu anayasaya karşı, bizdeki yargıçlar ne yapmıştı? Hatırlayalım.
Anayasa Mahkemesi üyeleri, darbecileri bir biat seremonisi ile ziyaret etmişlerdi.
Darbe dönemlerinde, emir komuta düzeninde verilen yargı kararları, işkencelere dayanan mahkûmiyetler, bizim yargıçlarımızı hiç rahatsız etmemiştir.
Darbenin lideri Kenan Evren, 'gençler asılmasın' diyenlere, "Asmayalım da besleyelim mi?" diye çıkışmıştı. Bu düpedüz, hukukun ayaklar altına alınması, yargının darbecilerin emrinde olduğunun ilanıydı. O zaman da Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi vardı. O zaman da onların başkanları ve üyeleri vardı. Neden bugünkü gibi, birbirlerini ziyarete gidip destek gösterileri yapmadılar, yapamadılar? Sayın Özbek şimdi cevap versin, o günlerde nerelerdeydiniz? Hep sivillere efelendiniz, darbecilere bir gün laf ettiğinizi duymadık yahu?
Bitmedi. Darbe anayasası, 1982'de referanduma götürüldü. Kenan Evren, maddeler içerisine kendi cumhurbaşkanlığını da koydu. Askerî vesayet rejimi, anayasa yoluyla kendisini iyice sağlama alıyordu. Seçmen iradesine ipotek konuluyor, iktidarlar, hiçbir zaman muktedir olamayacakları bir sisteme hapsediliyordu. Anayasa teklifine karşı çıkmak yasaklandı. Koskoca bir millete korku salındı. Halk, "hayır dersek, bunlar asla kışlalarına dönmez, bir an önce gitsinler" diye referandumda evet dedi. Sayın Özbek, sizler o gün neden Pakistanlı yargıçlar gibi dik durmadınız, duramadınız? Böyle anayasa yapılamayacağını, tehdit altında referanduma gidilemeyeceğini söyleyemediniz? Hadi daha kestirme bir şey sorayım: Bugün bari "yanlış yapmışlardı" diyebilir misiniz?
Sizin zihniyetinizdeki yargıçlar, 27 Mayıs'tan beri darbeleri meşrulaştırıyor. Milli Birlik Komitesi, Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı başkanlığına Salim Başol'u atamıştı. Başol, verdiği kararları savunurken, "Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor." dedi, idam kararlarını verdi, mükâfatını da gördü. Yargıtay'a döndü. Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca, 2 Mayıs 1962 tarihinde, Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine seçildi, 14 Temmuz 1970 tarihinde emekli oluncaya kadar Anayasa Mahkemesi üyeliği yaptı. Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya da, "o güç" öyle istediği için HSYK'da meslekten atıldı, "avukatlık bile yapamaz" denildi.
28 Şubat sürecinde de sizler, servis otobüsleriyle Genelkurmay'a gidip, sizi rejimin bekçisi görenlerden nasihat dinlediniz. Anayasa; kimse, hiçbir makam yargıya telkinde, baskıda bulunamaz derken, siz o gün sahi neden hiç itiraz etmediniz? Yargı bağımsızlığını, o gün neden hiç hatırlamadınız?
27 Nisan 2007'de, cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale eden Genelkurmay bildirisi, hâlâ Silahlı Kuvvetler internet sitesinde duruyor. Sayın Özbek, tek kelimelik bir cevap lütfen, bu sizi rahatsız ediyor mu? Evet, ya da hayır...
Yeni anayasa değişikliği, askerî vesayet sistemini bitiriyor diye rahatsız olanlar, her gün konuşsa da artık hiç inandırıcı olamıyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.