Şerif Mardin, Bediüzzaman ve TÜBA
TÜBA Başkanı'nın sözleri, Türkiye'de bilimin acıklı durumunun sıradan bir delili. Türkiye Bilimler Akademisi, Şerif Mardin'i üyeliğe kabul etmemişti.
Gerekçe, Mardin'in Bediüzzaman hakkında yaptığı çalışma imiş. TÜBA Başkanı Yücel Kanbolat, Mardin'i taraflı davrandığı, Bediüzzaman Said Nursî'yi "parlattığı" gerekçesi ile, TÜBA üyeliğine almadıklarını söylüyor.
TÜBA üyeliğine kabul edilmemesi Şerif Mardin'in bilim kariyerinde bir eksikliğe yol açmaz. Ama Şerif Mardin'i üyeliğe kabul etmeyen TÜBA'nın "bilimselliği"ni kimse ciddiye alamaz. TÜBA'nın halkın vergilerinden aktarılan dünya kadar bütçe ile Türk sosyal bilimine yaptığı katkıyı yüzle çarpıp, beşinci kuvvetini alsanız Şerif Mardin'in yazdığı bir makalenin zekâtı kadar etmez. Bu kurumu kaldırıp çöpe atın ve bir bilim akademimiz var diye avunmaktan vazgeçin.
Şerif Mardin Batılı bir bilim adamı. Buz gibi soğukkanlı ve keskin bir bilim perspektifi ile, girift sosyal sorunların düğümünü ustalıkla çözüyor. Açıyor ve önünüze koyuyor. Yükseldiğinizi ve çok yüksek bir yerden ve olabildiğince geniş bir açıdan canınızı yakan sorunları kavradığınızı, sebep-sonuç ilişkilerini kurduğunuzu düşünüyorsunuz. Şerif Mardin'i farklı kılan, sosyal bilimin kavramlarını ve modellerini Türkiye'de tabu kabul edilen alana, din olgusuna uyarlamış olması.
Cumhuriyet'in vülger pozitivizmi, din konusunu bir "gerilik" sorunu olarak bilimsel ilginin dışına, ideolojik önyargıların dar dünyasına mahkûm etti. Halbuki sosyal bir olgu olarak dinin toplumda yerine getirdiği işlevi adamakıllı incelemeden, toplumun kendisi hakkında sarih bir kavrayışa ulaşamazsınız. Durkheim Sosyolojisi, dinî olan her şeyin aynı zamanda toplumsal olduğunu anlatır. Ziya Gökalp gibi, bu sosyolojiye hakkıyla vakıf bir düşünürün varlığına rağmen Cumhuriyet elitleri din konusunu sadece yasaklara, kural dışı olana ait bir alan olarak görmüştür.
Şerif Mardin, evrensel Batı bilimi formasyonu ile toplumu ve siyaseti çözümlemek için din konusuna, ideolojik bir bariyerle engellenmeden dalan nadir sosyal bilimcilerden biridir. Hatırlatalım: Bu çalışmalarda din, toplumu anlamak ve yorumlamak için bir araç olarak devrededir. Dinî semboller ve dindarlık biçimleri, toplumsallığın devinimi hakkında açık bir görüş kazandırmaktadır. Şerif Mardin'in "Din ve İdeoloji" başlığını taşıyan, üzerinden neredeyse 40 yıl geçmiş bulunan çalışması, bu alanda köşe taşlarından biridir.
Nitekim Şerif Mardin'in "Bediüzzaman Said Nursî Olayı" doğrudan bu önemli din önderini değil, Said-i Nursî üzerinden Türk toplumunu ve yaşadığı dönüşümü anlamayı amaçlamaktadır. Bu çok değerli çalışmada, başka alanlara da uyarlanabilecek bilimsel modeller kullanılmakta ve Cumhuriyet tarihine çok etkileyici bir ışık tutulmaktadır. Bu çalışmayı yüzde yüz eminim ki, TÜBA Başkanı okumamıştır. Kuvvetle muhtemeldir ki okusa da anlamayacaktır.
Şerif Mardin'in TÜBA'ya üyeliğinin reddedilmesinin gerekçesi, işte bu çok değerli bilimsel çalışma. Bir yığın cahil akademisyen tarafından din konusundaki çalışmaları yüzünden "dinci" diye yaftalanan bu bilim adamı, tek başına bu ülkede bilimin neden gelişmediğine dair açık bir fikir veriyor. Çoğumuzun hatırlayacağı "mahalle baskısı" tabirinin de ilk defa Şerif Mardin tarafından ortaya atıldığını hatırlatmak, bu önemli bilim adamının durduğu yer hakkında fikir vermek için yeterli olmalı.
Şerif Mardin'i ve yazdıklarını kavrayamayan ve kavrayamadığı şeyi mahkûm eden bir kurumdan bilimi temsil etmesini bekleyemezsiniz. Bilimi kavrayamayan, kavrayamadığı şeyi de mahkûm eden ruhban sınıfının içinde yer aldığı kurumun kapısına kilit vurmak, bilimin gelişmesine katkıda bulunmak için yapılacak en doğru şey. Hiç olmazsa yeni yetişenlere engel olmazlar.
Doğrusu bilime yapılacak en isabetli katkı, TÜBA'nın hemen kapatılması.