D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

CHP MHP’lileşiyor, MHP CHP’lileşiyor!

CHP MHP’lileşiyor, MHP CHP’lileşiyor!

“Kutlu Doğum Haftası”nda bir ilk yaşanmış... AK Parti için açılan kapatma davasına delil olarak gösterilen törene CHP lideri Deniz Baykal da katılmış. Kutlu Doğum Haftası programına ilk defa katılan Baykal, konuşması sırasında sık sık alkışlanmış...
Gözlerim, Kutlu Doğum Haftası’nın açılışında MHP lideri Devlet Bahçeli’yi aradı. Bu toplantıya asıl MHP liderinin katılması beklenirdi. Hazır Başbakan da yokken mesajlarını rahatlıkla verirdi. MHP’de dinin önemli bir yer tuttuğu yıllar demek ki bir hayli gerilerde kalmış.
Beklenen değil de, beklenmeyen, yani laikliği din haline getiren bir geleneğin temsilcisi partinin başkanı Kutlu Doğum’un açılışına katıldı. Bu CHP’nin MHP’nin siyasi yelpazedeki yerine de göz diktiğinin tek emaresi değil.
MHP de son yıllardaki tutum ve tavırlarıyla CHP’nin yerine doğru hamle ediyor. Bu karşılıklı hamleler iki partiyi birleştirmez belki, siyasi işbirliği ve ittifak konusunda yakınlaştırır. Nitekim, son olarak Adana Belediye başkanının seçimi sırasında CHP MHP’yi destekleyeceğini taahhüt etmiş; gerçi bu söz tutulamamış ama, önümüzdeki seçimlerde iki “kardeş parti”nin geniş bir işbirliği zemini bulacağı tahmin edilebilir!
Baykal, partisinin din düşmanı imajını elbette bir konuşmayla silemez. Ama bu konuda güçlü bir adım attığını söyleyebiliriz. Hazır başbakan yokken yıldız olma şansını da yakalamışken bakın neler söylemiş:
“İslâm’ın toplumsal hedefi ahlâklı ve adaletli bir düzeni kurmaktır” demiş. İslâm dininin özünün güzel ahlâk olduğunu, Hazreti Muhammed’in yaşantısının Kur’an’ı Kerim’in en güzel tefsiri olduğunu belirtmiş. Hz. Muhammed’in bilimi teşvik etmekle kalmadığını, ilk okuma yazma seferberliğini de başlattığını iddia etmiş.
“Kuran insanı özgürleştirirken toplumsal hayatta da adaletin belirleyici olmasını sağlamıştır. Kur’an-ı Kerim bir kavme veya soya değil tüm insanlığa inmiştir. Dinin servet veya ün elde etmek amacıyla ele alınması İslâmiyet’in özüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır” demiş.
Her insanın aklı ve kendi hür iradesi ile inandığını, hiç kimsenin bir başkasının günahını çekemeyeceğini, Cennete ancak hak edenin gideceğini söylemiş. Cennette hiçbir cemaatin toplu rezervasyon yapma imkânı olmadığını belirtmiş.
Bunlar elbette, her vasatta herkesin söyleyebileceği şeyler. Danışmanları, Baykal için işin alfabesi mahiyetinde bilgiler ihtiva eden bir metin hazırlamışlar.
Baykal din ve siyaset mevzuuna da temas etmiş. “Kuran’ın ve İslamiyet’in siyasetle ilişkisi konusunda yanlışlıklara karşı hepimizin duyarlı olmasına ihtiyaç vardır. Şûra, adalet ve işlerin ehillerine verilmesi temel değerlerdir. Ama bunlar hiçbiri siyasetin tekelinde olmayan ve her zaman gözetilmesi gereken unsurlardır. İstişare şarttır. İster Meclis’te, ister kendi partinde yaparsın. İşi ehline vereceksin. Benim dostumdur, akrabamdır diye iş vermeyeceksin. Ve adaleti de gözeteceksin” demiş.
Baykal bunu muhtemelen kendi dışındaki siyasi çevrelere, bilhassa hükümete mesaj olarak söylemiş. Çünkü kendi partisindeki uygulamaları dikkate alırsak, “yapmasan da, inanmasan da söyle!” mantığının geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Hazreti Muhammed’in taklit edilmeye değil anlaşılmaya ihtiyacı olduğunu belirten Baykal, Kur’an’ı Kerim’in hiçbir devlet rejimi önermediğini, dinin bir egemenlik iddiası olmadığını, Kur’an’ı Kerim’in bir hukuk kitabı olmadığını da söylemiş. “Dileyen Müslüman olur. Tanrı dilediği kişiyi hidayete ulaştırır” demekten de geri kalmamış.
Bu konuşma, elbette siyasi bir konuşma. Dindarları CHP karşıtlığından uzaklaştıracak bir zemin üzerine kurulmuş. En azından, CHP’nin azgın laiklik söyleminden rahatsız olan kesimlere bir zeytin dalı uzatılmış. Sonuç ne olur bilemeyiz, fakat CHP’nin azgın laikliğinden ötürü MHP’ye meyleden kesimler belki de CHP’ye yönelebilir.
Şimdi beklediğim, Bahçeli’nin o bağırtkan üslubu ile laklik vurgulu bir konuşma yapması!
Deniz Baykal’ın Kutlu Doğum Haftasının açılışına katılması, burada dini muhtevası güçlü bir konuşma yapması bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. 28 Şubatta doruğa çıkan baskıların ortadan kalktığını ortaya koyuyor. Bu böyleyken, Diyanet cuma hutbelerinde resmi ideoloji vurgusunu giderek güçlendiriyor. Din görevlileri bu bakımdan 28 Şubattakinden daha fazla baskıya maruz kaldıklarını söylemek ihtiyacını hissediyorlar. Camilerde hâlâ bir özgürlük havası esmiyor...
Bunun tefsirini de başka bir yazımıza bırakalım!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi