MİT’te yeni dönem
Bir gazetede MİT Müsteşarlığına Dr. Hakan Fidan’ın atandığını okudum. Kendisini tanımadığım ve hakkında birkaç cümlelik bilgiden başka bir şey bilmediğim için yazım ilke düzeyinde olacaktır.
Ülkemizde şimdiye kadar görülmemiş boyutta yargılamalar yapılıyor ve her gün yeni bir bilgi ve belgeyle karşılaşıyoruz. Bunları sadece bir yargılamanın doğal sonuçları olarak görmüyorum ve büyük operasyonların yürütüldüğü izlenime sahibim. Yaşadıklarımızın önemli özelliği suç teşkil eden faaliyetlerin devlet kurumları tarafından ortaya çıkarılmamış olması ve daha çok ihbarlar ve tanıklar yoluyla bu eylemlerden haberdar oluşumuzdur.
Ortaya çıkan belgelerin uzun bir zaman dilimini kapsaması ve çeşitli alanlardan elde edilmiş olması bunun bir ya da birkaç kişi tarafından ortaya çıkarılmış olma ihtimalini zayıflatıyor. Bu belgelerin tesadüfen ele geçmiş ve açıklanmış olmadığı, sistemli ve bilinçli bir çalışmanın ürünü olduğu kanısını uyandırıyor.
Bu durumda iki ihtimal söz konusu olabilir: Birincisi devletin kurumları, özellikle MİT suç teşkil eden olayları izlemekte. Ancak TSK ile çatışan bir kurum olma görüntüsü vermemek için elde ettiği bilgileri değişik yollardan kamuoyuna ve yargıya taşımaktadır. İkinci ihtimal kamu kurumlarının olayların ortaya çıkarılmasında bir rolü olmaması ve bu bilgilerin tesadüf ve hukuki izlemeler sonucunda ortaya çımasıdır.
Yaşadığımız olayların iki farklı boyutu vardır ve hiçbiri diğerinden daha önemsiz değildir. Hukuki boyut ve suçluların cezalandırılması şu anda önde olmasının ötesinde tek boyut olarak gösterilmektedir. Diğer boyut olayların bir güç odağı tarafından ve belli bir siyasi amaç için yapılmış olmasıdır. Bu boyut üzerinde durulmamaktadır. Bu odak ülkemizin demokratikleşmesini ve darbelerin sona erdirilmesini istiyor olabilir ama bunun kim olduğu da bilinmelidir.
İstihbarat servislerinin önemli özelliği ne ülke içinde ne de dünya ölçeğinde siyasi ve ideolojik tercihlerinin olmamasıdır. O sadece devletin ihtiyaç duyduğu bilgileri elde eder ve eğer kendisine bu yetki verilmişse karşı operasyonlar düzenler. Bugün ülkemizin en önemli eksiği yabancı ülke servislerine karşı kimin karşı operasyonlar düzenleyeceğinin belirlenmemiş olmasıdır. Mesela bir yabancı güç ülkemizde sol bir faaliyeti destekliyor ve bunu projesinin bir parçası olarak kullanıyorsa bizim yapacağımız bu kişileri yakalayıp yargılamaktır. Oysa bu düşünce özgürlüğüne müdahale olarak algılanır ve karşı faaliyetimizin zararı bize dokunur. Yapılacak şey bu faaliyetin içine sızıp siyasi hedefini faaliyeti yürütenin aleyhine çevirmektir.
MİT’teki yeni dönenin bir akıl çağı olmasını diliyorum. Her ülkenin güç kullanarak güvenliğini sağlayacak kurumları vardır. Asker ve polis bu işlevi yerine getirmekle yükümlüdür. İstihbarat servisleri ise önce mücadele ettikleri alanın tüm sırlarına erişmeli, sonra kendi hamlesini yapmalıdır. Bugüne kadar poker oynar gibiydik ve karşı tarafın elini bilmiyorduk. İşimizi şansa bırakıyorduk. Artık oyunu bir satranca dönüştürmeli ve apaçık olan satranç tahtasında akılla galip gelmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.