Paşa paşa yatarım
Todays Zaman’dan bir arkadaş aradı, bana verilen son cezanın ne anlama geldiğini sordu. Özellikle yabancılar çok merak ediyormuş. Biraz kafaları da karışmış. 50 ayı bulan hapis cezası ve sürekli erteleniyor, bu nasıl oluyor?
Bana gelen diğer mesajlardan kafası karışanların sadece yabancılar olmadığını fark ettim. Gönül dostları da Ergenekoncular da anlam vermekte zorlanıyorlar.
Hadise şu: Mahkeme, 2 yılın altındaki hapis cezalarıyla ilgili hükmün açıklanmasını geri bırakarak 5 yıl denetim cezasına hükmedebiliyor. Mahkeme kararından sonra 5 yıl içinde trafik kazası gibi taksirli suçlar hariç herhangi bir suçtan dolayı ceza doğarsa, ikisi birlikte değerlendiriliyor.
Gerekçeli karar açıklanmadığı için Yargıtay’da temyiz hakkınızı kullanamıyorsunuz. Dolayısıyla, mahkumiyet kararı, 5 yıl boyunca sanki kesinleşmiş bir karar gibi tepenizde asılı kalıyor.
Hakkımdaki 3 ayrı mahkumiyet kararına konu olun iddialarla ilgili yazı tarihi, diğer kararlardan daha önce olduğu için birbirini etkilemedi.
İlk karar 14 Eylül 2009’da, ikinci karar 24 Kasım 2009’da, üçüncü karar 15 Nisan 2010’da verildi. 14 Eylül-24 Kasım 2009 arasındaki bir yazımdan dolayı ceza alırsam, ilk karar devreye girecek, hakim hükmü açıklayacak, o zaman temyiz hakkı doğacak.
24 Kasım-15 Nisan arasındaki bir suçla ilgili ceza sözkonusu olursa, ikinci karar da devreye girecek. 15 Nisan’dan sonra, sözgelimi bugünkü yazımdan dolayı ceza alırsam üç mahkumiyet kararıyla ilgili hüküm açıklanacak.
Diğer taraftan her kararla birlikte, 5 yıllık denetim süresi sürekli sıfırlanmış oluyor. İlk karardan dolayı denetim süresi 14 Eylül 2014’de bitecekken, son kararla birlikte bu süre 15 Nisan 2015’e uzadı.
Devam eden davalarım var. Muhtemeldir, bu cezalara yenileri eklenecektir. Zira, bu davaların tümü meşhur Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde...
İnanın, umurumda değil. Onlar vazifesini yapıyor
zaten...
Başbakan Erdoğan’ın talimatına rağmen AK Parti’nin savsakladığı Türk Ceza Kanunu’ndaki değişiklik çalışması da umurumda değil artık...
Sanki kişisel meselem...
Ergenekon sürecinde açılmış 5 bin civarında soruşturma ve dava var. Yüzlerce meslektaşımıza ceza yağdırılıyor.
Önemli değil, kendi adıma sarfı nazar ediyorum. Günü geldiğinde gider paşa paşa yatarım, hiç kimseye de minnet duymam.
Bana güzel insanların, gönül dostlarının sevgisi, muhabbeti yeter artar bile. Zaten onların destekleri, hayır duaları olmasa şimdiye kadar ayakta kalmamız mümkün olmazdı.
Bursa’daki TÜYAP Kitap Fuarı’nda yarım saat kuyrukta bekledikten sonra “Evladım ben kitap imzalatmaya gelmedim, sadece sana sarılmaya geldim, Allah yardımcın olsun” diyen yaşlı teyzenin içten muhabbetini unutamam.
Ankara Maltepe’den mektup gönderen emekli bir amcanın “Yavrum Allah seni korusun, memlekete büyük hizmetler yapıyorsun, müsaade et, senin çayını ben yapayım, 24 saat sana hizmet edeyim” deyişini hatırladıkça gözlerim dolar.
İslahiyeli ayakkabı tamircisi hemşerimin “Askerden oğlum yeni geldi, yanıma vereyim, 24 saat gönüllü korumalığını yapsın” sözleri, her türlü övgüye değerdir.
Karşılaştıklarında sevgilerini ilk önce duayla başlatan nice gönül dostları var ki, anlatmaya bu satırlar yetmez.
Bilsinler; halkın bu sevgi ve muhabbeti sürdükçe çetelerle, darbecilerle mücadele daha büyük heyecan ve şevkle devam edecektir.
Tekrarlamakta fayda var; inanan insan için ölüm bile yenilgi değilken 50 ay hapis cezasının ne hükmü olabilir?
Ne güzel söylemiş Üstat Necip Fazil: Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes/ Ey kahpe rüzgar şimdi hangi yandan esersen es...