Semerden vazgeçmeyenler, sonuca katlanır
Bir semer sahibi olmak kolay değildi eskiden. Hamal bölüğüne girebilmek de kolay değildi. Kapalıçarşı, Mahmutpaşa, Laleli civarında, sırtında yük taşıyan hamalların sayısı zamanla azaldı.
İki tekerlekli el arabaları işi kolaylaştırdı.
Koy çuvalı, çeke çeke götür.
Yorgunluk mu, ne yorgunluğu?
Fakat hâlâ sırtında yük taşıyanlar var.
Onların bölük çavuşları, hamallarına güvenmiyor.
Herhalde öylesini daha emin görüyorlar.
*
Bir yokuş çıkarken, arabayı elinden bırakır, yük devrilir... Dalgınlığa gelir, arabadan yükü çaldırır... Artık ne düşünüyorlarsa...
Az da olsa birkaç ekip, eski usul devam ediyor bu yüzden.
Belki de "Biz babamızdan böyle gördük" deyip geçiyorlar.
*
Lâkin sırta vurulan yükler bazen çok ağır oluyor.
Yerinden kımıldatmak bile zor olan çuvalları, kolileri, o adamlar sırta vurup oflaya puflaya ve sırtından su gibi ter dökerek taşımak zorunda.
Ve ne acıdır ki, o ağırlık yüzünden zamanla gözleri kör olan hamallar var.
Tek tük rastlanan bir şey de değil üstelik.
Senelerce sırtında yük taşıyıp da kör olan pek çok hamal bilinir o çevrede.
*
Tekerleğin icadı üzerinden binlerce sene geçmiş olsa bile, o hamallar, tekerlekten faydalanmayı bilmez.
Sonunda kör olma pahasına, ekmek parasını sırtında taşıyarak kazanırlar.
Sırtında yük taşıyanlara kimi acır, kimi kızar, kimi de "Biliyor musun, ne çok kazanıyor bunlar" deyip kıskanmaya kalkar.
"O kadar hevesliysen ucundan biraz tutuver, yüz metre götürmeye çalış" demez kimse o kıskananlara.
Ben diyeceğim de, kimse karşıma çıkmadı henüz.
*
Eski usul devam etmekten vazgeçmeyenler yalnız hamallar değil.
Siyasetçiler arasında da var aynı mantığı devam ettirenler.
Kimler olduğunu bakınca anlarsınız.
Sanayiciler arasında da, tüccarlar, bankacılar, gazeteciler arasında da "klasik takılanlar" mevcut.
Kısacası her meslekte eski alışkanlıkları sürdürenler bulunur.
Ve her mesleğin kendi alanındaki "tekerleğin keşfi" farklı bir şeye tekabül eder.
*
Tabii, mesleğine göre, riski de değişir, yeniliğe kapalı olmanın.
Dünyanın her sabah yeniden kurulduğunu farketmeyenler sonucuna da katlanacak.
Teknolojinin, o pek kullanılan deyişle "baş döndüren hızla" ilerlediği şu zamanda, bazıları eski usul çalışmayı bırakamıyor.
Hâlâ buğdayını harman yerinde düvenle çıkarıyor, çuvalları kağnıya yükleyip değirmene götürüyor, ekmeğini bahçesindeki fırında yapıyor...
*
Böyle anlatınca romantik, doğal, organik gibi görülüyor fakat değil. Bu devirde biraz eski oluyor böylesi, biraz gerilik...
Ne diyebiliriz?
Kolay gelsin ve afiyetle yesinler ekmeklerini.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.