Yine başladık sivil anayasa tartışmalarına
Sivil anayasa olmaz.. Sivil, siyasal / resmi olmayan demektir.. Anayasa en temel resmi belgedir..
Sivil hakları koruyan bir anayasadan söz edebiliriz, ama bunun adı “sivil anayasa” değil ki..
“Ortaklığa katılım belgesi”nin adını “Katılım ortaklığı belgesi” koymak gibi bir şey bu..
Bizimkiler asker olmayan herkesi, her kurumu sivil sanıyor. “Sivil yargı”dan söz ediliyor mesela. “Sivil yargı” olmaz. Askeri yargı da olmaz aslında. Böyle, emir komuta içinde hareket eden çift başlı yargı mı olur? Sadece “yargı” olur. İlle de bunun başına bir sıfat ekleyecekseniz, bunun adı “adli yargı” olur.. Sanki başka türlü bir yargı olurmuş gibi..
Tabii hiç doğru düzgün bir anayasa görmedik ki. Onun için böyle yapıyoruz..
Aslında en iyi anayasa olmayan anayasadır.. İngiltere’de anayasa yok diye kıyamet kopmuyor.. Anayasa diye darbecilerin çizdiği bir yasal çerçeveden söz ediyorsanız, olmaz olsun öyle bir anayasa.. Anayasası da, ana olmayan yasası da, hukuku korumuyorsa, suç aletidir..
Adamlar işi sağlama bağlamışlar. “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler var bu anayasada” Tarih, akıl-fikir, bilim, Milli İradeye ipotek konmuş..
Düşünebiliyor musunuz, Diyanet’in hâlâ bir teşkilat yasası yok. Dahası Diyanet’in yapısını değiştirmeyi teklif etmek, siyasi partiler için kapatma sebebi.. Hadi çık işin içinden çıkabiliyorsan.. Yasayla Parlamento mahcur bırakılıyor.. Parlamento yargının açık bir şekilde baskısı, denetimi altında. Burada “Hukukilik” filan aranmıyor. Kurulu düzen, akli, hukuki, bilimsel olsa da olmasa da, darbeci güçlerin vesayeti altına sokuluyor..
Biliyorlar, bu işin hukuki olmadığını, ama “ben yaptım oldu”; bunu, de facto/oldu bitti şeklinde kabul edeceksin, bunu sorgulamayacaksın deniyor.. Modern bir dogma icad ediliyor.
CHP’nin korumaya çalıştığı düzen işte böyle bir düzen..
Hem Hacı demek yasak, hem Hacı nasıl olunur yönetmeliği yayınlayacaksın, hem Hacı demeyi yasaklayacak, hem dergâhları kapatacak sonra da Hacı Bektaşı Veli anma törenleri, Mevlevi ayinleri düzenleyeceksin.
Güldürmeyin insanı.. Bunun adına çağdaşlık diyemezsiniz.. Bunun adı oportünizmdir.. Bunun adı siyasi ahlaksızlıktır.. Bunun adı keyfiliktir.. Bunun adı siyasi taassubdur..
Hadi Baykal! Hani Milli Egemenlik Bayramı’nı kutlayacağız ya, çık şu birinci Meclis’in açılış gündemini oku Meclis’te.. Hadi Mustafa Kemal’in İstanbul’da heyeti temsiliye adına gönderdiği “Halife Hakan Efendimiz” diye başlayan mektubu oku grub kürsüsünden de göreyim seni.
O metinler, Kurtuluş Savaşına, Kuvayı Milliye, Müdafayı Hukuka ruh ve anlam veren metinlerdi. Milli Devlet ve Milli Meclis bu iman temeli üzerinde kuruldu, yükseldi.. CHP kurmadı, CHP’nin 6 okundan alınan ilhamla başarılmadı bu işler.. Onlar, savcısı, savunması, temyizi olmayan, yasaya göre karar veren değil, verdiği karar kanun kabul edilen İstiklal Mahkemeleri’nin gölgesinde, tek parti döneminde ve adayların tamamı tek kişi tarafından sofrada dikte ettirilen, sandığın üzerine CHP bayrağı örtülerek, seçmen belgeleri parti tarafından düzenlenerek, sandık başında jandarma bekletilerek açık oy, gizli tasnifli seçimlerle topluma dayatıldı.. Bu düzen gelmeden bir daha CHP’nin iktidar olması zor. Ya darbe ya bu seçim sistemi.. Meclis’te ne Meclis’ti ama. Temel kanun teklifleri sofrada ya da CHP parti kurullarında son şeklini aldıktan sonra “Bir numara”nın redaksiyonundan geçip, gerekçesiz olarak Meclis’e getirilip, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul ediliyordu..
İlk Meclis’in kapısında bir tarafta ayyıldızlı bayrak, öbür tarafta “Kelime-i Tevhid” bayrağı asılı idi. Kürsünün arkasında da “Aranızla müşavere ile hükmedin” anlamındaki bir ayet levhası..
CHP’nin “C”si, “Cumhuriyet” demektir. “Cumhuriyet”in tek partisi vardır, o da CHP’dir ve hâlâ iş başındadır. CHP rejimin ruhunu temsil etmektedir. Ayrıcalıklı konumu ile “Cumhuriyet” (Halk) Partisi diye bir parti varolduğu sürece, diğer partilerin varlığı sadece teferruattır!
Ama burada bir sorun var.. Devrim yasasına göre “Hilafet mana ve mefhum olarak Cumhuriyet manası içinde mündemiçtir” Yani CHP aslında bu mana itibarı ile “Hilafet Partisi”dir.. Zaten onun için de İş Bankası’ndaki Hilafet fonundan aktarılan parayı CHP yönetmektedir.. Laik CHP, aslında dini hiyerarşide özel bir yere sahiptir.. İşte bu çarpıklık sebebi ile, bu tartışmanın bir yere varması mümkün değildir. CHP bu çarpıklıktan beslenmektedir ve varlığını ancak böyle bir yapı içinde sürdürebileceğini görmektedir.. Onun için de bu düzeni sonuna kadar savunmaktadır, savunacaktır. Bu onun varoluş mücadelesidir..
MHP bu işin neresinde duruyor, işte asıl anlaşılması güç nokta orasıdır..
Bu arada anayasa değişikliği ile ilgili mini anket sonunda Meclis Genel Kuruluna geldi.. Geldi gelmesine de birileri de bu süreci engellemek için düğmeye bastı sanki.. Erdoğan tartışmayı Başkanlık sistemine getiriyor, CHP rejim tartışmasına.. Öte yandan Ergenekon ve darbe senaryoları aynı gündem içinde tartışılıyor..
Bu arada Anayasanın 145. Maddesi de komisyonda son şeklini alarak genel kurula geldi.. “Askerî mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak” şeklinde bir düzenleme yapıldı. İyi de ne değişti bu durumda. Sanki görünmeyen eller yine devreye girmiş gibi. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, “burada ciddi bir geri adım atıldığını” söylüyor. Öte yandan, “Bu anayasa değişikliği askeri vesayet ve askeri yargı, çift başlılık konusunda hiç yeni bir şey getirmiyor” demiş Emekli Askerî Hakim Dr. Ümit Kardaş. Av. Hasan Mollaoğlu “Doğru dürüst bir şey yapmayacaksanız bırakın dağınık kalsın beyler” diyor.
Mini mini paketlerle aslında Türkiye’de anayasa tartışmaları biraz da bu işi yalama hale getirdi. Darbe anayasası denilen şey yamalı bohçaya döndü. Bunu biraz da kendileri istediler. Belli bir konjonktürde, sınırlı olarak değiştirilen anayasa maddelerinin de yeniden ele alınarak, topyekun değiştirilmesi gerek.. Günü kurtarmaya yönelik taktik savaşlara kurban edilmemesi gerekir bu işin.. Anayasanın birçok maddesinin de çöpe atılması gerek aslında.. Kısacası H.A.Y.’in dediği gibi “Eskiyi unut/ yeni yolu tut”.
İktidara düşen görev, Hattı müdafa yok, sathı müdafa var. Satıh bütün insan hakları ve hukuk devletidir.
Benden söylemesi. Bu arada 23 Nisan “Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramınız” şimdiden kutlu olsun. “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan..” Çocuklarımız için ve ülkemizin geleceği için ilk kez bu kadar umutluyuz.. Tamam, zorlu bir dönemden geçiyoruz, mayınlı tarlada top oynar gibiyiz, her an her şey olabilir, ama bunlar yeni değil ki. Ve ilk kez bugün neticeye bu kadar yaklaştık ve derin devlet ilk kez bu kadar kötü yakalandı..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.