Eğitimin her engeli aştığını gözlerimle gördüm
Gerçekten de, “at izinin, it izine karıştığı” günler yaşıyoruz... Bir yanda Ergenekon sanıklarının “cezaevinden yırtma” çabaları, öte yanda “anayasa değişikliği”ne direnen muhalefetin “engelleme” taktikleri... Bir yanda “demokratik açılım” çabaları, öte yanda peşpeşe inen “tetik”ler ve “yumruk”lar!.. Muhalefet, “sakın millete gitmeyin!” diye bağırıyor... Niyeymiş o?.. Çünkü beyefendiler “Anayasa Mahkemesi”ne gidecekmiş!.. Yargı desen, bir başka âlem... “Siyasallaştırılmak isteniyoruz” diyorlar... Başbakan Tayyip Erdoğan ise, mealen; “Siyasallaştırmıyoruz, yasallaştırıyoruz” cevabını veriyor... Öyle ya; yüksek yargı mensuplarının eylem ve söylemlerinin “siyasal parti lideri”nden ne farkı var?.. “Cübbe”lerini giyip, sanki “CHP sözcüsü” gibi konuşuyorlar.. Ortalık, toz duman... Uzmanlar, özellikle Karadeniz halkına “uyanık olun” çağrısı yapıp, “yeni bir provokasyon” uyarısında bulunuyorlar... Çünkü bu “provokatif” eylemler, “Silahlı Ergenekon Örgütü”nün “plânları” arasında!.. Yani, “Ergenekon” plânlıyor, “piyon”lar ve “tetikçi”ler de uyguluyor!..
DÜN ÇANKAYA KÖŞKÜ’NDEYDİM
Bir yandan anayasa değişikliği, bir yandan açılım girişimleri ve “Başkanlık” tartışmaları, bir yandan “yumruk”lar ve “kurşun”lar derken, Ankara toz-duman!..
İşte bu “toz-duman” arasında, dün günübirliğine Ankara’ya gittim, geldim... Hayır, “siyasi hava”yı koklamak için değil...
“Hayırlı bir iş için!”
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Hanımefendi, bir yıl önce bir “kampanya” başlatmıştı.
“Eğitim Her Engeli Aşar” adı verilen kampanyanın “1. yılının dolması” münasebetiyle Çankaya Köşkü’nde düzenlenen törene, sağolsun beni de davet etmiş Hayrunnisa Hanım...
Böyle bir “hayırlı iş” yapılır da, buna “destek” verilmez mi?.. Böyle bir törene “davet” gelir de “icabet” etmemek olur mu?..
Kısacası dostlar;
“Eğitim Her Engeli Aşar” kampanyasının birinci yılını doldurması dolayısıyla düzenlenen törene katılmak için dün Ankara’da, Çankaya Köşkü’ndeydim...
Önce, “sinevizyon gösterisi” yapıldı... Kampanya süresince neler yapıldığı, görüntüler eşliğinde anlatıldı... Ekranda, gazetem Vakit’in ismi de “medya sponsoru” olarak geçince, ne yalan söyleyeyim, gazetemle bir defa daha gurur duydum.
ÖZÜRLÜLER AMA MUTLULAR
Sonra, “evde hapsolmak” yerine “okulla tanıştırılan” çocuklar ve anne-babaları çağırıldı sahneye... Hem de, “Türkiye’nin her bölgesi”nden, her şehrinden!..
Duygulanmamak, ağlamamak mümkün değil... Kimi spastik, kimi görme özürlü, kimi de işitme ve konuşma özürlü... Kimi henüz 3 yaşında, kimi 10-12 veya 20 yaşında!..
Bazen çocuklar, bazen anne-babaları anlattı duygularını... Onlar, belki “özürlü”ydüler, ama “mutlu”ydular!..
¥ Afyonkarahisar’dan gelen otistik Saltuk Buğrahan Demir; 2.5 yıl hiç konuşamamış, bugün ise eğitim sayesinde konuşmaya başlamış... Kendi kendine okumayı öğrenmiş!..
¥ Bursa’dan gelen ve Bursaspor formasıyla sahneye çıkan Osman Tabak da sekiz yıllık eğitimin ardından gidecek okul olmadığı için eğitimine ara vermiş, ancak kampanya kapsamında yapılan okul sayesinde eğitime dönmüş!.. Osman’ın “Çocuklar mutlaka okula gitmeli. Okul evde durmaktan daha iyi” sözleri salondan büyük alkış aldı.
¥ Görme engelli Kader Demir’in annesi de Diyarbakır’ın bir köyünde yaşadıklarını, yatılı okul imkânı olmasına rağmen her gün kızlarını okula götürmek için 110 kilometre yol kat ettiklerini dile getirdi...
Dile kolay;
Her gün, 110 kilometre gidip, 110 kilometre geliyorlar... Anne, kızını okula hazırlamak için sabah 04.00’de kalktığını, saat 07.00’de babasıyla birlikte okula gönderdiğini anlatıyor!..
Hani, var ya;
Tam da; “Ana gibi yar bulunmaz” sözünün sembolü bir anne!..
Atalarımız; “Cennet, anaların ayakları altındadır” derken, boşuna dememiş!..
“Ana”lık, işte bu!..
¥ Bedensel ve görme engelli Talip Ay’ın babasının “Neyiniz var?” sorusuna “Aslan gibi bir oğlumuz var. Çok şükür, hiçbir derdimiz yok” cevabını törendekiler tarafından uzun süre alkışlandı. İlköğretim öğrencisi Talip Ay, parmak yapısı, kabartma yazısını okumaya elverişli olmamasına rağmen Braille alfabesini öğrenmiş... Talip Ay’ın söylediği “Şu kışlanın kapısına” isimli türkü salondakileri duygulandırdı...
Hayrunnisa Gül de Talip türküyü söylerken gözyaşlarına hakim olamadı. Talip Ay, “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna da “Engelli öğretmeni olmak istiyorum” diye cevap verdi.
¥ Karabük’ten gelen bedensel engelli 21 yaşındaki Uğur Mutlu da fotoğrafçılıkla ilgileniyormuş... Fotoğraflarından bazıları TBMM’de sergilenmiş... Uğur Mutlu’nun annesi Nurten Mutlu da “Çocuklarımızı eve kapatmayalım. Onları saklamayalım, eğitim aldıralım” çağrısında bulundu.
¥ Siirt’ten gelen Yakup Mamiş’in okuduğu İstiklal Marşı da törene katılanlardan büyük alkış aldı.
KAMPANYANIN 8.5 MİLYON SEBEBİ VAR!
Bu tabloyu gördükten sonra, Hayrunnisa Hanım’ı bir kere daha takdir ettim... Gerçekten de, “çok hayırlı bir iş”e öncülük ediyor.
Hani, “göz görmeyince gönül katlanır” derler ya; galiba öyle... “Özürlü” çocukları görüp, onların duygularını dinleyince gördüm ki, “toplum” olarak, “anne-babalar” olarak hepimize büyük “sorumluluk” düşüyor.
Zaten, Hayrunnisa Hanım da öyle diyor ya;
“Devlet, engelli vatandaşların hayat şartlarının iyileştirilmesi, eğitim, sağlık ve istihdam imkânlarının artırılması için önemli çalışmaları hayata geçirdi... Yasal düzenlemeler gerçekleştirdi...
Ancak engellilerin eğitimi konusunda esas sorumluluk ailelere düşüyor. Devletin ve sivil toplumun sağladığı imkânlara rağmen aileler engelli çocuklarını bunlardan mahrum bırakırlarsa bütün çabalar sonuçsuz kalacaktır.
Bu sebeble ailelerimize bir kez daha seslenmek istiyorum; engelli çocuklarınızı evinize hapsederek onları koruyamazsınız. Aksine gün gelip sizden ayrı kaldıklarında çaresiz bırakırsınız. Çocuklarınıza güvenin. Hayata dört elle sarılmaları için onları teşvik edin. Bırakın okusunlar, sosyal hayata katılsınlar, başarıları ile sizleri gururlandırsınlar. Çocuklarınızın önüne bir engel de siz çıkartmayın.
Unutmayın, eğitim her engeli aşar.”
Hayrunnisa Hanım, öncülük ettiği işten son derece mutlu... Şöyle ifade etti mutluluğunu:
“Binlerce engelli çocuğumuz okula başlarken evde eğitim alan engellilerimizin sayısı da ciddi oranda arttı. İlköğretim okulları bünyesinde 877 özel eğitim sınıfı açıldı. Yurt genelinde engellilerimizin eğitim görebileceği 14 yeni okul yapıldı. Kampanyamızın bir yıl gibi kısa bir sürede ulaştığı bu başarılı tablo, bizleri gerçekten mutlu etti. Eğitime kazandırılan her engelli evladımız bu işe gönül verenlerin en büyük ödülü oldu.”
Şöyle bir soru akla gelebilir:
“Hayrunnisa Hanım, niye böyle bir kampanya başlattı?.. Bu kampanyanın sebebi ne?”
Cevabı çok basit:
“Bu kampanyanın bir tek sebebi yok... Kampanyanın tam 8.5 milyon sebebi var!.. Çünkü Türkiye’de toplam 8.5 milyon özürlü insan yaşıyor!”
KAMPANYAYA VAKİT’İN KATKISI
Eğitime verdiği destekte öne çıkan, yani “en başarılı” olan illerin “vali”lerine plâket verildikten sonra, resepsiyon salonuna geçildi.
Ankara Haber Müdürümüz Yener Dönmez ve Ankara İlan Sorumlumuz Şeref Kartal’la birlikte, gördüğünüz “tanıdık sima”lar ve “meslektaş”larımızla sohbet ederken; bir baktık, Hayrunnisa Hanım, hemen yanıbaşımızda...
Tebrik ettim kendisini... Öncülük ettiği kampanyanın “çok güzel ve hayırlı bir iş” olduğunu söyledim...
O da, büyük bir nezaketle şöyle dedi:
“Bu kampanyaya gazetenizin de çok büyük katkısı oldu... Desteklerinizden dolayı, asıl ben sizlere teşekkür ediyorum.”
Bir defa daha gurur duydum gazetemle...
“Özürlü çocukların eğitime kazandırılması”nda Vakit’in de katkısı var ya, bu işte bizim de tuzumuz oldu ya, bunu Hayrunnisa Hanım’ın bizzat kendisinden duydum ya, gel de mutlu olma...
Bu vesileyle;
“Eğitim Her Engeli Aşar” kampanyasına öncülük ettiği için başta Hayrunnisa Gül’e, katkılarını esirgemeyen “milletvekilleri”ne, “vali”lere, “sanatçı”lara, “işadamları”na ve “medya kuruluşları”na teşekkür ediyor, “özürlülere sahip çıkan herkesi” tebrik ediyorum.
Gördünüz ya;
Ankara’da güzel şeyler de oluyor!..
Açılım mı, kapanım mı?
İzlanda’daki yanardağın püskürttüğü kül ve tozların Türkiye’ye de gelme ihtimali üzerine, “uzmanlar” uyarıyor: “Özellikle astım hastaları evlerinden çıkmasın!”
“Gasp” olaylarının yoğun olduğu günlerde de, başka uzmanlar aynı uyarıyı yapıyordu: “Mecbur kalmadıkça evden çıkmayın!”
Şimdi de, daha başka uzmanlar, benzeri bir uyarıda bulunuyor: “Siyasiler dikkat, provokatif saldırılar olabilir!”
Demek oluyor ki; “sebepler” başka başka olsa da, herkes evine kapanacak, meydan “çakal”lara kalacak!..
“Yasak” koymak kolay... Ama yasaklarla yaşamak, “zulüm”lerin en büyüğü!..
Oysa, “yasaklara boyun eğmeyi” değil, “yasaklara direnmeyi” tercih etmeli, “kırıla-döküle” de olsa, yürümeye devam etmeliyiz... Çünkü bu senaryolar, bildik senaryolar... Gayet iyi biliyoruz ki; ne zaman “demokratik açılım” olmuştur, ne zaman “millet hayrına bir adım” atılmıştır, ne zaman “kritik bir süreç”ten geçilmektedir, hep “provokatif saldırılar” olmuştur!..
Unutmayın, “eve kapanmamızı” isteyenler, “açılım ve halk düşmanları”dır!..
O halde; yılmadan, bıkmadan, usanmadan yola devam!..