TÜBİTAK Raporu, Ergenekon bağlantılarını çözdü!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç; mahkemenin 48. kuruluş yıldönümü dolayısıyla dün yaptığı “manifesto” niteliğindeki konuşmada; hem “çifte standart”ları gözler önüne serdi, hem de, herkese “ders” verdi... Hiçbir “yorum”da bulunmadan, önce “Haşim Kılıç’ın tesbit ve gözlemleri”ni aktarmak istiyorum:
¥ “Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın; yasal güvencelerin arkasına saklanarak hukuk dışı yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti kurtarma düşüncesinden vazgeçmelidir.”
¥ “Yargıcın sahip olduğu inançlarını, siyasi görüşlerini, ideolojisini özetle kutsallarını kararlarına yansıtması çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık sorunudur.”
¥ “Çağdaş ülkelerle kıyas edilemeyecek kadar tutuklu barındıran ülkemizdeki bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken; itibarlı, rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında yargıçların tarafsız olmadığı, usul yasalarının yanlış ve yanlı uygulandığı iddiaları söylenir hale geldi.”
¥ “Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır.”
Haşim Kılıç, bu sözleriyle; hem “yargıçların tarafsız ve bağımsız olmadığına” vurgu yapıyor, hem de, “bazılarının, sadece kendi nasırlarına basıldığında bağırdıklarını” ve dolayısıyla “ikiyüzlülük” yaptıklarını ifade ediyor.
Gerçek de bu değil mi?.. Cezaevlerinde “binlerce tutuklu” varken hiç seslerini çıkarmayanlar, “itibarlı, rütbeli, makam sahibi” insanlar tutuklanınca niye bağırmaya başlıyorlar?.. Burada bir “ikiyüzlülük” yok mu?..
Ne yani; tutuklanan kişinin “Sarı Çizmeli Memetağa” olması, onun “insan” olmadığını mı gösteriyor?.. Onlar, “itibarlı ve rütbeli” olmadıkları için, “yat, zıbar” mı diyeceğiz?..
ERGENEKON’UN KOLU DANIŞTAY’DA!
Haşim Kılıç’ın konuşması, bana “Ergenekon tutuklularının profili”ni yeniden hatırlattı... Hani, her ağızlarını açtıklarında; “Ergenekon’da ilgisiz kişiler tutuklandı!.. Bir profesör ile generalin, bir gazeteci ile sendikacının... ne gibi bir bağlantısı olabilir ki, hepsi Ergenekon çuvalına dolduruldu?” diyorlar.
“TÜBİTAK Raporu” ile ortaya çıkan gerçeklerden sonra, şu soruyu sormak gerekir:
“Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ın OYAK Güvenlik Şirketi ile ne ilgisi olabilir ki; onun Danıştay’da yaptığı keşfin görüntüleri siliniyor?..”
Demek oluyor ki; aralarında bir “bağlantı” var!.. Birinin görevi “kurşun” sıkmak, ötekinin görevi “iz”leri silip, “delilleri karartmak!”... Örgütteki “general”in görevi “darbe plânı” hazırlamak, “profesör”ün görevi ekrana çıkıp “sulandırmak!”... Ve tabiî, “medya”nın görevi de “kafaları bulandırmak!”
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu bile, “Danıştay’daki kamera kayıtlarının silinmiş olmasının tesadüf olacağını sanmıyorum” deme noktasına gelmişse, birileri; “Ergenekon’un kollarının Danıştay’a kadar uzandığını” kabul ve itiraf etmek zorundadır!..
Haşim Kılıç’ın dediği gibi; hemen herkes “bağımlılık”tan kurtulmalı ve olaylara “önyargısız” bakmayı öğrenmelidir!
Bugünlük diyeceklerim bu kadar!..
============
Lâf ola, beri gele!
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, dün demiş ki;
“Anayasa değişikliği teklifi PKK’nın istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır!”
Sormak lâzım Şandır’a: “Teklif PKK’nın istekleri doğrultusunda hazırlandıysa, BDP’liler niye destek vermiyor?..”
Mehmet Şandır Bey, lâf söylemiş, ama balkabağı!..