Tarihten kısa bir ders...
“Tarih bilmeyen siyasetçi, pusula okumayı bilmeyen kaptana benzer; İkisi de gemiyi karaya oturturlar.”
Cevdet Paşa’nın bu tespitine bayılıyorum. Paşa’nın tespitinin, hayatın her alanına yansımalarını da yaşıyorum.
•
Sayın Erdoğan, Başbakan olduğunda, maneviyat önderi Şeyh Edebali’nin, aşiret beyliğine seçilen Osman Gazi’ye öğütlerini hatırlatmıştım...
Bu öğütler, aynı zamanda, yüreklere, “Devlet-i ebed müddet” kavramını ilham edip muazzam bir imparatorluk inşa eden dinamizmin de kaynağı olmuştur.
Ama bunları yalnızca Başbakan değil, Başsavcı dahil herkesin hatırlaması gerekiyor.
Şöyle diyor Şeyh Edebali:
• “Ey oğul, beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; (Belli makamları millet adına işgal edenler milletin kıblesine, yahut siyasi tercihine öfkelenme hakkına sahip değildirler).
• “Güceniklik bize, gönül almak sana; (Halk yüksek makamda oturanlara zaman zaman gücenebilir, halkın böyle bir hakkı vardır; ama yüksek makamlarda oturanların halka gücenmek gibi bir hakları yoktur).
• “Suçlamak bize, katlanmak sana; (Halk ayrıntılı düşünmediği için yöneticisini haklı-haksız suçlayabilir, yönetici buna katlanmalı, halkını suçlamamalıdır).
• “âcizlik bize, yanılgı bize, hoşgörmek sana; (Halk aciz de görünse güçlüdür, bürokrat güçlü gibi görünse de âcizdir. Elinden başka bir şey gelmediği için halk zaman zaman şikâyet eder, yakınır; yönetici yakınmamalı, halkın yakınmalarını giderecek tedbirler almalıdır. Yüksek makamlarda oturanlar halkı hor görmemeli, hoş görmelidir).
• “Geçimsizlikler, çatışmalar, uyuşmazlıklar bize, adâlet sana; (Yüksek makamlarda oturanlar geçimsiz olmamalı, halkı çatıştıracak söz ve davranışlardan sakınmalı, çevresiyle çatışmamalı, herkese laf yetiştirmemeli, uyumsuzluk göstermemeli, herkese lâf yetiştirmemeli, herkese adâletle yaklaşmalıdır).
• “Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlama sana; (Yönetici kötü söz sarf etmemeli, dedikodu yapmamalı, affedici olmalıdır).
• “Ey oğul!.. Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz; (Yönetici kararlılığını her fırsatta vurgulamakla birlikte, sabrı elden bırakmamalıdır; her şeyin bir zamanı olduğunu aklından çıkartmamalıdır).
• “Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın! (İnsanlar devlet için değil, devlet insanlar içindir; bu sebeple devlet vatandaşı kendine hizmetkâr yapmamalı, kendisi tüm varlığı ve gücüyle vatandaşa hizmet etmelidir. Böyle devletlere “çağdaş devlet” denir).
• “Ey oğul, yükün ağır işin çetin, gücün kula bağlı; (Sonuçta devleti insanlarla yöneteceksin. Bu yüzden işin zor, yükün ağırdır. çünkü bazı insanlar dönektir, bazıları ikiyüzlüdür, bazıları zorbadır, bazıları umursamazdır, bazıları sorumsuzdur, bazıları haindir; canını sıkma, yoluna devam et).
• “Allah yardımcın olsun!”
Amiiiiin! Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Şimdi de Osman Gazi’nin, oğlu Orhan Gazi’ye ölüm döşeğinde iken söylediklerine göz atalım:
• “Bak oğul, Allah’ın emirlerine aykırı işler işlemeyesin.” (Ama şimdilerde Başsavcılar fena halde kızıp davalar açıyor!).
• “Bilmediklerini ulemadan sorup öğrenesin.” (Eyvah! Bizim Başbakan şu başörtüsü meselesini “ulemaya sorun” dedi diye, ne kıyametler kopuyor).
• “Farklı inançlara mensup olanları hoş tutasun.” (Siyasetçi ve bürokrat, herkesin “farklı” olma hakkını saygıyla karşılamalı, kimseyi kendisi gibi olmaya zorlamamalıdır. Ancak bu vasiyet bugünkü Türkiye için pek geçerli değildir. Zira farklı kıyafetlere serbesti tanıma yanlısı olan iktidar partisi bu yüzden dava edilmiştir).
• “Askerlerine in’amı, ihsanı eksik etmeyesün kim, insan ihsanın kulcağızıdır.” (Yönetici, başta askeri sınıf olmak üzere, tüm çalışanların hakkını, hukukunu gözetmeli, rahat geçinmelerini sağlamalıdır)
• “Zalim olmayasun.” (Zulüm âbâd olmaz. Zulm ile âbâd olan akıbeti berbad olur)
• “Alemi adâletle şenlendiresun...” (Adalet yolundan ayrılmayasın)
• “Bizim mesleğimiz Allah yoludur, maksadımız İ’la-yı kelimetullahdır. Dâvamız kuru kavga ve cihangirlik dâvâsı değildir.” (Bunu duymasınlar sakın! Maazallah Osman Gazi’ye de kapatma dâvası açarlar!)
Osman Gazi’ye göre, idareci şan-şöhret için değil, Allah rızası için çalışmalıdır...
İşte bu anlayış Osmanlı padişahlarını anlamsızca ve amaçsızca yakıp yıkan bir Cengiz Han, bir Hülagü Han, bir Timur Han olmaktan korumuş, inşacı ve imarcı yapmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.