En kara senaryo

En kara senaryo

Bu başlığı Vatan Yazarı Okay Gönensin’den çaldım. Dünkü köşesinin başlığıydı. Başkent kulislerinde konuşulan bu senaryoya göre; CHP, referandumdan önce Anayasa Mahkemesi’ne gidecek, mahkeme anayasa paketini değiştirilemez hükümlere aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edecek.

Bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, anayasayı ihlal ettiği iddiasıyla AK Parti hakkında kapatma davası açacak, teklifte imzası olmadığı halde beyanları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olacak.

Evet, en kara senaryo...

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında da kimi yazarlar benzer felaket senaryoları kaleme almışlardı. AK Parti kapatılacak, Erdoğan yasaklanacak, hatta cezaevine atılacaktı.

Öyle ki, sürekli derin dehlizlerde dolaşan CHP ve MHP’nin iki milletvekili, liderlerine aynı masalları anlatarak ikna etmeye çalışmışlardı.

Şimdi, başka bir kara senaryoyu dile getireceğim.

Anayasa paketi 330-367 arasında oyla meclisten geçer, Cumhurbaşkanı da referanduma sunulmak üzere Resmi Gazete’ye gönderirse, yayım tarihinden itibaren 10 gün içinde CHP Anayasa Mahkemesi’ne koşacak, iptal davası açacak, muhtemeldir yürütmeyi durdurma da isteyebilir.

Mahkeme, CHP’nin itirazına önce “usul” açısından bakacak, oy veya imza sayısı gibi şekil şartlarını inceleyecek, “Evet itiraz usulüne uygun yapılmıştır” derse gündeme alacak. Eş zamanlı olarak 60 günlük referandum takvimi işleyecek.

İptal davasının görüşülmesine başlanmadan önce Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “Raportör” tayin etmesi gerekiyor. Raportörün iptal itirazına ilişkin raporunu tamamlamasından sonra başkan, bu kez raporla birlikte itirazı değerlendirmek ve karara bağlamak üzere toplantı tarihini belirleyecek.

CHP, Ergenekon, statükocular ve uzantıları, tüm bu işlemlerin referandum tarihinden önce, yani en geç 60 gün içinde tamamlanmasını arzu ediyor.

Mesela Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin referandumdan önce kararın açıklanmasının şart olduğunu söyleyip duruyor. Aksi halde referandum sonucundan sonra mahkemenin hukuken itirazı karara bağlama yetkisi olsa bile fiilen bu yetkisini kullanmakta zorlanacağı kanaatinde.

Haklıdır...

Millet adına yetki kullanan mahkeme, milletin bu kararından sonra ne diyebilir? Dese bile hangi siyasi parti bu cesareti gösterebilir?

Buraya kadar tamam...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP’nin itirazını rapor erken bitse bile referandumdan önce gündeme almazsa ne olur? İptal veya yürütmeyi durdurma davası, referandum sonuçları açıklanıncaya kadar derin dondurucuda kalır.

Görüşülemez...

Böyle bir yetkisi var. Kim ne diyebilir? AK Parti hakkındaki kapatma davası 5 ayda bitti, DEP davası 2 yılı aştı. Başka örnekler de var.

Kişisel olarak, Başkan Kılıç’ın böyle tarihi bir misyonu üstleneceğini, yargı referandumunu sandıktan kaçırmaya çalışanlara tarihi ders vereceğini umuyorum.

Bu durumda, herkes paşa paşa sandığa gider, boyunun ölçüsünü alır. Faturayı, millet keser. O saatten sonra anayasa paketinin Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesinin hiçbir kıymeti kalmaz.

Bu da öbür kara senaryo...

Kim için?

CHP...

Ergenekon...

Statükocular...

Uzantıları...

Cemaatin ajanları devrede

Cumhuriyet Gazetesi’nde dün İlhan Taşçı imzasıyla bir haber vardı. Başlık aynen şöyle: “Cemaatte de istismar iddiası.”

Haberdeki şu cümleye dikkat: “...A.S’nin de (İsmailağa cemaatine mensup)16 yaşındaki baldızına cinsel istismarda bulunduğu telefon kayıtlarından ortaya çıktı.”

Bir de haber, Siirt’teki çocuk istismarına dair haberlerle ilintilendirilmiş. Oysa ortaya çıkan yeni bir durum yoktu. İki yılı aşkın süredir dava dosyasında duruyordu.

Ayrıca, 5 Mart 2010 tarihli ve “Cemaatin ajanları” başlıklı yazımda, “Ergenekoncuların yeni Truva atı İsmailağa cemaati mi?” diye sorup bazı detaylara dikkat çekmiştim. Cumhuriyet’in haberi üzerine, eski yazımdaki şu bölümleri aynen yayınlıyorum:

“Bugün Erzurum’daki Ergenekon davasında tutuklu sanık olarak yer alan dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in cemaatlerle ilgili yürüttüğü soruşturma da İsmailağa Cemaati mensubu bir kadının 2007 yılı Kasım ayındaki şikayetiyle başladı.

Başlangıçta eşinden dayak yediği için 2007 yılı Kasım ayında şikayetçi olan kadın, daha sonra hidayete ererek eşinin İsmailağa Cemaati’nin yöneticilerinden olduğunu belirtip cemaatin faaliyetlerini anlattı.

Bu dosya yaklaşık 2 yıl bu şekilde açık kaldı, 16 ilde 235 şüpheliyi kapsayan dev bir soruşturmaya dönüştürüldü.

Soruşturmanın seyrini değiştiren iki kilit isim ise 34 yaşındaki C.D ile 33 yaşındaki A.S... İlk şahıs, İsmailağa Cemaati üyesi bir gay. Diğeri ise evliliği sürerken baldızıyla cinsel ilişkiye giren bir sapık...

Sözüm ona bu iki şahıs verdikleri ifadelerle cemaatin tüm sırlarını ifşa ediyorlar.

Sonra?

Başsavcı, 9 Şubat 2009 tarihinde Jandarma ve Emniyete bir yazı göndererek, İsmailağa Cemaati dışında yasadışı faaliyette bulunan bir dini grubun olup olmadığını sordu. Yani, 2 yıl sonra, rota, İsmailağa’dan diğer cemaatlere çevrildi.”

Yazımdaki A.S, Cumhuriyet’teki A.S...

Şimdi iki yazıyı birlikte okuyun, nasıl bir tablo çıkacak ortaya...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi