Bir Portre: Yaşar Tunagür
Kavi bir imana sahip her Müslümanın dünyalık bütün meselesi; herhalde vefat ettikten sonra arkasından rahmetle anılması, dua edilmesi, bıraktığı ilim ve irfan mirasından isteyenlerin istifade etmesidir. İşte bu isimlerden birisi Yaşar Tunagür Hocamızdır.
Yaşar Tunagür Hocamızın hayatı yasakların şimşek hızıyla uygulandığı ve “Allah” demenin şiddetli suç sayıldığı yıllardır. O bütün yasakları imanı ve medeni cesaretiyle deler ve üstesinden gelir. En büyük gücü imanıdır. İnanır ve üstün gelir. Yaşar Tunagür hocamız ülkemize ve insanımıza hizmet ettikten sonra 2006 yılının 30 Nisan’ında hayata veda eder.
Hayatı özetlenebilecek gibi değil Yaşar Tunagür Hocamızın. Hangi hizmetini anlatmaya kalksak pek çok tarafı eksik kalacaktır. Allah rahmet eylesin diyerek kısaca hayatından söz edelim.
Yaşar Tunagür Hocamız 1924’te dünyaya gelir. 1924-1950 arası Arapça ezan okunması da yasak olduğu için 26 yaşına kadar camilerden Allah-ü Ekber nidası yükseldiğini duymaz. Dinî tedrisatın mümkün olmadığı yıllarda yetişen ve 26 yaşında müftülük imtihanını kazanacak kadar ilim sahibi olan Yaşar Tunagür Hocamız; vaizlik, müftülük ve Diyanet İşleri başkan yardımcılığı görevlerinde bulunur.
Din derslerinin müfredattan çıkarıldığı ilk yıllarda halk, çocuklarına temel dinî eğitimi evde vermeye devam eder. Böylelikle çocuklar okula belli bir kültürle başlamaktadır. Pek çok yaşıtı gibi Yaşar Hocanın da ilk öğretmeni babası olur. Tunagür’ün 4 yaşında başlayan Kur’an eğitimi, 7 yaşında hafızlığı bitene kadar sürer.
O yıl okula başlar, birkaç ay sonra da babasını kaybeder. Lise yıllarına kadar iyi bir eğitim alan Yaşar Hocamız, Kabataş Lisesi 2. sınıfa giderken hayatının akışını değiştirecek insanla, Süleymaniye dersiâmlarından Hüsrev Efendi ile tanışır.
1940’tan 1953 yılına kadar askerlik vesilesiyle uzak kaldığı 9 ay dışında aralıksız olarak hocasından medrese dersleri tahsil eder. 13 yıl boyunca her gün, Beşiktaş’tan Fatih’te oturan Hüsrev Efendi’nin evine gider. Sokaklarda sıkı bir denetim olduğu için dersler büyük bir gizlilik içinde ve sabahın erken saatlerinde yapılmaktadır.
Hüsrev Efendi hakkında naklettiği bir hatırası bugün nasıl bir mirasa sahip olduğumuz açıkça ortaya koymaktadır. “Her gün sabah namazından sonra hocamızın evinin bahçesindeki bir odada ders yapardık. Bir gün ders çıkışı bahçede büyük bir kazanda su ısıtıldığını gördük. Yan tarafta bir de tabut vardı. Ne olduğunu sorduğumuzda Hüsrev Efendi’nin yüzüne bir hüzün çöktü. ‘Dün gece kerimeyi kaybettik’ dedi. Edebiyat fakültesinde okuyan kızı vefat eden hoca, ders aksamasın diye bunu bize söylememişti.”
Yaşar Tunagür Hocamızın hayatında, Türkiye’de dinin hayata tatbiki alanında meydana gelen sıkıntıların birçoğunu görmek mümkün. “Ben Cumhuriyetin ilânından sonra doğdum. Medreselerin, dinî tedrisatın yasak olduğu bir dönemde yetiştim ve 26 yaşında müftülük imtihanına girdim. Kimse, ‘bütün medreseler kapalı, dinî tedrisat yok, nasıl liyakatli insan bulacağız’ diye düşünmüyordu. Tefsir, hadis, kelam, fıkıh ve hitabetten imtihan ettiler ve en manidar olanı ‘bunları nereden öğrendin’ diye sormadılar. Soramazlardı, çünkü bunları bilen insana ihtiyaç vardı” diyor.
Hüsrev Hocanın yanı sıra okulda da devrin ileri gelen ilim adamlarından ders alan Tunagür’ün Kabataş Lisesi’ndeki hocaları arasında Nihat Sami Banarlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Hıfzı Tevfik Gönensay, Cemalettin Öktem, Mahmut Cevdet Sezer gibi isimler vardır.
Hocalarıyla dönemin sıkıntıları hakkında pek konuşmadıklarını söyleyen Tunagür, okuldayken ateist olduğunu düşündükleri bir hocanın tasavvuf ehli olduğunu ancak yıllar sonra öğrenir. Çünkü hocalar da pek çok insan gibi hayatlarını gizlilik içinde sürdürmektedir.
Hocamızın hayatının binde birini bile anlatamadık. Ruhu için El Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.