Tunceli saldırısı kimin eseri?

Tunceli saldırısı kimin eseri?

Provokasyon uyarılarının yapıldığı bir evrede, bu saldırı hakkında hüküm verirken dikkatli olmalıyız. Tunceli'de Sarıyayla Karakolu'na yapılan saldırı, askerimizi-polisimizi kaybettiğimiz diğer olaylardan çok farklı.
Kullanılan askerî tabirler kafa karıştırabilir; ama açık bir fark var: Mayın patlatarak operasyon engellemekle, bir karakola kalabalık bir grubun baskın yapması farklı stratejilerin tezahürüdür. Bu olay, tıpkı terör yıllarında olduğu gibi düpedüz bir "saldırı hamlesi"; ilk olduğuna göre silahlı bir savaş ilanı olmalı.

Soruyu tekrarlayalım: Kimin eseri?

PKK'nın mı? Saldırıyı PKK dışında bir örgütün gerçekleştirmesi imkânsız. Ama bu eylemin kararını kim verdi? Herhangi bir yerde işareti yok. Bir gerekçesi hiç yok. Siyasal şiddetin, yani terörün kendine özgü bir mantığı vardır. Bu eylemin hiçbir mantığı yok.

İmralı'da Öcalan, ipleri zaman zaman gerip zaman zaman gevşetiyor. Her zaman olduğu gibi aba altından sopa gösteriyor; ama bu eyleme gerekçe olacak bir sözü veya bu şekilde yorumlanacak bir çağrısı yok. Tam tersine ısrarla, müzakere çağrısı yapıyor ve yanlış anlaşılmaması için birkaç kere tekrarlayarak "çatışma ortamı bizim tercihimiz değildir, olmayacaktır" diyor. Son görüşmesinde anayasa paketine % 10 barajının kaldırılması gibi AK Parti'den alınacak genel bir anayasa değişikliği taahhüdü ile, BDP'nin destek verebileceğini bile söylüyor.

PKK'nın dağdaki ve Avrupa'daki sözcülerinden gelen açıklamalar da böyle. Silahlı yöntemle, yani terörle alınabilecek bir sonuç kalmadığı konusunda bir fikir birliği mevcut. Sarıyayla Karakolu'na yapılan saldırıya mesnet teşkil edecek bir strateji değişikliğine dair en küçük bir ifade bile yok.

Tek karanlık bölge, Tokat Reşadiye saldırısında gündeme gelen tartışma. Hatırlarsak PKK bu saldırıyı üç gün sonra üstlenmiş, ama "merkezden gelen talimatla değil, yerel birimlerin inisiyatifi" ile gerçekleştiğini de eklemişti. Reşadiye saldırısının, yine Tunceli bölgesindeki grup marifetiyle yapıldığını da hatırlayalım. Öcalan'ın son avukat görüşmesinde "örgütten ayrılanlara geri dönün çağrısı" var. PKK'nın kendi içinde kontrol edemediği gruplar olduğu anlaşılıyor.

Önceki gün Tunceli'deki saldırının PKK militanları eliyle yapıldığı ortada. Bu saldırının bir örgüt içi bölünmeye dayanması ihtimali de mevcut. Ama ortada bir sonuç var. Bu saldırının ne PKK'nın örgüt çıkarlarına ne de Kürt siyasal hareketine en küçük bir faydası yok. Örgütsel fayda için şeytanla pazarlık yapanlar çıkabilir; ancak bu eylemin Kürtlere vereceği zarar çok büyük.

Eylemi kim yaparsa yapsın, Tunceli saldırısı bir tek merkezin işine gelir. Kimin?

Türkiye çok önemli sorunlarını, özellikle kanıksanmış, adeta bünyenin bir parçası haline gelmiş sorunlarını çözüyor. Kürt sorunu, Alevî sorunu, anayasal düzenin demokratikleştirilmesi ve en önemlisi devlet içindeki suç örgütlerinin tasfiyesi. Bu kadar derinlere işlemiş sorunları çözerken bünye hassaslaşır; saldırılara açık hale gelir. Varlıklarını bu kadar derin sorunlara bağlayanlar, çözümü engellemek için her çareye başvurur.

O zaman bu ülkenin çıkarlarını, hukuku ve meşrû olan her şeyi savunanların kendilerini gözden geçirmesi lâzım. Tunceli saldırısını yapanlarla devlet içindeki çetelerin tasfiyesine şu veya bu sebepten engel olanlar aynı amaca hizmet ediyor. Darbe teşebbüsü için komplolar hazırlayanlarla, Tunceli saldırısını planlayanlar aynı sonucu elde etmeye uğraşıyor.

Tunceli saldırısını, iyice köşeye sıkışan Ergenekon'un kirli dünyası içinde bir yere yerleştirmekten başka mantıklı bir açıklama benim aklıma gelmiyor. Sizin geliyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi