İbretlerle dolu dolu yedi gün
Geçtiğimiz bir hafta, skeçlerle dolu dolu geçti. İngilizce bir kelime olan skeç; kısa ve eğlendirici temsil, piyes, oyun demektir. Gazeteler, televizyonlar ve tüm medya ilgili konu ile bir hafta meşgul oldu. Hâlâ da devam ediyor. Şimdi bu sahnelerden bazı bölümleri ibret bakışlarınıza havale ediyor ve üzerinde derin derin düşünmenizi tavsiye ediyoruz.
İlk sahne... Sayın Org. Büyükanıt ve Sayın Uğur Dündar... Başlanıldı konuşmalara... Sınır ötesi harekât, erken dönüş, şehitler ve bir şehit merasimi. Sayın Büyükanıt, büyüklük yaptı ve kendisinden yaşça küçük olan şehit anasının elini öptü... Şehit anası ise dört dörtlük bir tesettürün içinde idi. O manzarayı Sayın Sezer'in izleyip izlemediğini bilmiyoruz. Ama izlemesini isterdik kamusal alanın fatihinin. Şehit anası birkaç gün sonra Ankara'ya gelse bir iş için. İşini takip edeceği yer de kamusal alan olsa. Ne yapacak bu şehit anası? Birkaç gün önce Genelkurmay Başkanı'nın elini öptüğü bu kadın ne olacak şimdi? Kapı dışarı öyle değil mi? Böyle bir hadiseyi ne dünya tarihinde ne de İslâm tarihinde bulmak ve görmek mümkün değildir. Bu ülkede yaşanan hadiselerin büyük kısmı işte bu sahnede yaşanan olay gibidir. Gel gör ki oyunun senaristlerinin yüklendiği sorumluluk! Ve vazife şuuru! Böyle yazdırttırıyor.
Şimdi bir başka sahneye geçiyoruz... Sahnede bir adam... Tanıdık biri... Dünya çapında bir ülke ve millet aşığını (Muhterem Necmettin Erbakan) hizmet ve siyaset sahnesinden indirten adam. Sayın Vural Savaş... Karşısındaki ise Mehmet Barlas Bey... Sayın Savaş Allah'a şükrediyor. Niçin? Verdiği kararda isabet kaydettiği için. ülke ve millet sevdalısı Muhterem Recep Tayyip Erdoğan için hazırlanmış iddianamenin kalitesinden, öneminden, gerçekliğinden bahsediyor ve sonunda ise Allah kelimesini kullanıyor. Verilen cevaplara bıyık altından gülen Barlas Bey, ince ayarlanmış öyle ifadeler kullanıyor ki, Savaş Bey'in onları anlaması çok zor... çünkü duyu organları kin ve nefretle dolu olduğu her halinden belli olan emekli başsavcı, açıyor ağzını ve yumuyor gözünü. Milletin cebinden bir günde 18 milyar doları gitmiş umurunda mı? Teşekkürler Barlas Bey... Zevkle sizi izliyoruz, dinliyoruz ve yazılarınızı okuyoruz. Sen ve senin gibi insanların varlığı ve fazla oluşu, beklenti dünyalarımızın kızıl elmasıdır.
Şimdi ise sizi bir başka sahneye davet ediyorum. Nereden aklına geldiğini bilemediğimiz bir anket düşünmüş Sayın Ali Kırca... Mücadele verdiği kanal belli zaten Show... Soruyor izleyenlerine: "Yârın seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz? Noterin de bulunduğu programın düğmesine basılıyor. 30-40 dakika içinde ankete katılan yüz binlerce insan sağduyularının-vicdanlarının sesini Sayın Ali Kırca'ya iletiyor. AK Parti... Telefon kampanyasına katılıp, ancak ulaşma imkanı bulamayan diğer yüz binler beklemede. Netice: Yüzde yetmiş insan diyor ki: AK Parti... İşin ciddiyetini anlayan Sayın Kırca, birden ifade ve yorum değişikliğine gidiyor ve yüzde yetmiş gücün, gerçeği yansıtamayacağını vurguluyor. Biz yine Sayın Kırca'ya teşekkür ediyoruz. Bağrı yanık Anadolu insanımızın sessizliği, onurlu ve şerefli cevapları rahminde büyütür ve doğunca netice böyle olur. Sessiz irfan ehlinin uysallığı, boyunlarının çekilmesi için değildir. Onlar tahrikçi olmanın, germenin, çalmanın, kapalı kapılar ardında senaryo yazmanın yobazlık olduğunu, irtica olduğunu idrak etmiş olan gerçek aydınlarımızdır.
Ve son sahne... Sayın Yalçınkaya'nın ani kararı ve CHP hariç herkesin, herkesimin karşı geldiği, olmaz dediği, yakışıksız dediği iddianame... Hiç ayrıntısına girmeyeceğim. Herkes konuştu ve maksat hâsıl oldu. Beni derinden üzen konu güleç yüzlü, tatlı dilli, halkın kalbine adeta sevgi ve güven tahtı kurmuş olan Muhterem Abdullah Gül bey ile alakalı konudur. Yaklaşık olarak 15 milyona yakın olan ilköğretim ve lise öğrencisinin bulunduğu bir ülkenin Cumhurbaşkanına yapılan sözle ve yazılı müdahale şekli nasıl izah edilecektir? Cumhurun başı ne yaptı ki makamından alaşağı edilecek ve "sen beş sene siyaset yapamazsın" denilecek. İlköğretimin ikinci kademesinde okuyan bir öğrenciyi düşünün şimdi. İdeolojik bakış, duygu ve hislere mağlubiyetin neticesi böyle olmamalıydı.
Kusura bakmasınlar ama merhum anayasa profesörü A.Fuat Başgil'in "Laiklik" isimli eserini okuduktan sonra, şimdi birilerinin laiklik ile alakalı görüş ve kanaatlerini duyunca sadece gülüyorum.
Sizlere sahneyi kapatmadan önce Rabbimizin ölümsüz kitabından ayet meali sunmak istiyorum:
"Eğer Allah sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek hiçbir güç yoktur." Yunus Suresi/107
"Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur." Fatır/10
"De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar." Yunus/21
"Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır." Sad Suresi/49.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.