CHP camileri ahıra çevirirken AK Parti iktidarı yaşatmaya çalışıyor
Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın İnönü benzetmesi çok yerinde bir benzetmedir, hatta az biledir. Başbakan yine kibar davranmış ve insanca söylemiştir. CHP ile İslam dininin bir arada yaşamayacağı muhakkaktır. Zaten bundan öte de bildikleri bir yol yoktur.
Ülkemizin hemen her şehrinde, bir ya da iki cami ahıra çevrilmiş, depo olarak kullanılmış, zahire ambarı yapılmış, İstanbul’da yabancı dansözlere soyunma odası olarak tahsis edilmiş, yine pek çok yerde; mevsimlik işçilere yatakhane olmuştur.
Sadece camiler olsa iyi, evinde elif cüzü bulunan yüzlerce aile sorgudan sualden geçirilmiş, akla hayale gelmedik cezalara çarptırılmışlardır. Kapatılan, yıkılan Kur’an kurslarının haddi hesabı yoktur. Yani Hitler benzetmesi çok nazik bir benzetmedir.
Daha milyonda birini söylemeye çalıştığımız bu tür CHP zulümleri, Anadolu’nun her yerinde canlılığını hâlâ korumaktadır. Hangi köye, hangi kasabaya, hangi vilayete giderseniz gidin, CHP’nin din adına yaptığı zulümlerin binlercesini dinlersiniz.
Deniz Baykal kürsüden ucuz kabadayılık yapıyor. Oysa aynı kabadayılığı memleketi dolaşarak gösterse de “CHP Müslüman ahali arasında nasıl anlaşılıyor bir baksa”, değil kürsüye çıkmak, sokağa çıkacak yüzü kalmaz. Ama en iyi yaptıkları ve bildikleri tek şey, “inkâr ve kaos” çıkarmak olduğu için ne söylense zerre fayda etmeyecektir.
Evet, CHP zihniyetinin çeşitli zorbalıklarla kullanılmaz hale getirdiği vakıf eserleri, AK Parti’nin iktidara gelmesiyle yeniden hizmete girdi. Her biri vakıf malı olan bu eserler, İstanbul’un ve Osmanlı’nın tapusudur. CHP zihniyeti, bu mührü kazımak için elinden geleni yaptıysa da yüce milletimiz buna müsaade etmemiştir, etmeyecektir.
CHP zihniyetinin tam tersine halkın yüreğine, vicdanına, hissiyatına, inancına, duygu ve düşüncesine hizmet eden mevcut hükümet, Vakıflar Genel Müdürlüğü vasıtasıyla yetmiş yıldır el değmeyen ve kaderine terk edilen hangi eserleri onarmış bir bakalım.
Yenikapı Mevlevihanesi, Yavuz Sultan Selim Camii, Fatih Camii, Süleymaniye Camii Külliyesi, Valide Sultan Camii, Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii, Ertuğrul Tekke Camii, Nuruosmaniye Camii, Yahya Efendi Tekkesi gibi büyük eserler onarıldı. Mesela Yavuz Sultan Selim Camii’ni yakında gördüm; hakikaten muhteşem olmuş.
Her birisinin tek başına maliyeti, 2002 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Türkiye çapında bir senede yapılan tüm yatırımlarının maliyetine eşdeğermiş. Birinin tamamlanması ve günümüz teknik şartlarına uygun olarak projelendirilmesi bile daha önceki dönemlerde yılları alırken, 2010’da İstanbul’daki eserler tamamen yenilenmiş.
Yine CHP zihniyeti ve o çevrelerin esiri kesimlerin iş başında oldukları dönemde, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün haline göz atalım. Vakıflar Genel Müdürlüğü, Cumhuriyetin ilk kurulan Genel Müdürlüğüdür. 2002 yılına kadar 16 bölge müdürlüğünün 16’sında da ne bir mimar ne bir mühendis ne bir sanat tarihçisi ne de herhangi bir teknik elemanı yokmuş.
Öyle bir kurum ki; ne kadar tarihi eseri var, ne kadar abide eseri var, ne kadar gayrimenkulü var, bunların imar durumları nedir bilinmiyor. Öyle bir kurum ki; ne kadar çinisi var, levhası var bilinmiyor. Bir tombağının, bir şamdanının, bir halısının, bir ilçeyi satın alabilecek değerde olmasına rağmen, ne kadar teberrukat eşyası var bilinmiyor. Ne kadar envanteri var bilinmiyor.
2002 yılı itibariyle tespit ve tescili yapılan vakıf kültür varlıkları sayısı, 9 bin 483 iken bu yıl itibariyle bu rakam 20 bin 78’e ulaşmış. Yani kayıp vakıf eserler tek tek bulunmuş. Türkiye’deki tüm tapu kütükleri taranmış, vakıf taşınmazları ile ilgili olarak mevcut durum fotoğrafları, hali hazır haritalar, imar planları ve kadastro haritaları çıkarılmış.
Bu sayede, daha önce kayıtlı mülk sayısı 178 bin 229 iken, şu anda mülk sayısı 203 bin 767’ye ulaşmış, yani çeşitli şekillerde kaybolmuş veya kaybedilmiş, 25 bin 538 mülk, gasptan kurtarılmış. İşte iki zihniyetin farkı. Daha ne diyelim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.