D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Sevinemedim...

Sevinemedim...

Cuma gününün yazısını yazmış, o rahatlıkla Türkiye Yazarlar Birliği’nde hafta sonu Cihan Aktaş hanımla ilgili toplantı hakkında arkadaşlarla görüşüyorduk. İnternetten meşhur ve maruf “312 general davası” ile ilgili haber düştü.
Mahkeme şahsım açısından davanın reddine karar vermişti. Vakit gazetesinin her bir davacı için 2 bin TL olmak üzere toplam 624 bin TL manevi tazminatı, 25 Ağustos 2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödemesine de hükmetmişti.
Sevinmeli miydim?
Şahsım yönünden bakılırsa evet. Fakat bu karar için “adalet tecelli etti” diyebilir miydim?
Asla!
Bu dava, her yönüyle hukuk tarihine geçecek bir dava. Düşünün bir, “Şef olamayacakların genel müdür olduğu bir ülkede yaşıyoruz” diye bir yazı yayınlanıyor. Yazarın kastı, birkaç somut örnekle sınırlı. Fakat, bütün genel müdürler bir araya geliyorlar ve bir dava açıyorlar.
Bunu hangi mahkeme kabul eder?
Kabul ederse, nasıl karar verir?
Eğer yazıda zikri geçen kişiler davacılar arasında ise, sadece onların lehine bir karar çıkabilir.
Vakit’teki meşhur yazı, iki generalle ilgili. Bu iki generalden birisi şu anda Ergenekon tutuklusu. Diğeri ile ilgili ithamlar mahkeme metinlerinde okunabilir.
Geriye kaldı 310 general. Türkiye’de bu kadar üst rütbeli asker nasıl bir araya gelebilir?
Emir ve komutayla! Başka bir şekilde asla!
Nitekim, davanın açılış sürecinde, şimdi Ergenekon zanlısı ve tutuklusu olan generaller, dava açmak için kolları sıvıyorlar, emirleri, talimatları gönderiyorlar. Bir tek zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e diş geçiremiyorlar. Onu bu yönde zorladıklarında da, böyle bir davanın açılmasını gerekli görmediğini söylüyor!
İnsanın, “İşte, bu yazının konusu olmayan bir general!” diyesi geliyor!
312 General Davası’nın Ergenekon kapsamında olduğunun ısbata bile ihtiyacı yok. Ergenekon iddianamesinde yer alan ETÖ’nün Vakit’i bitirmek için “tazminat davalarına boğma” planı herkesin malumu.
Bu dava, 2003’te bu havada açıldı. 312 general bir araya getirilerek, iki askerin bile hak aramak için bir araya gelmesini men eden mevzuata rağmen, hukuk üzerinde baskı kurmak için böyle bir yola gidildi. 28 Şubat’ın ağır havasını sürdürmek ve yeni seçilmiş hükümet üzerinde baskı kurmak için böyle operasyonlara ihtiyaç duyuluyordu. Bir müddet sonra, o sırada RTÜK üyesi bulunduğum ve Ergenekoncu yayınlara karşı olduğum bilindiği için ben de dahil edildim. Çünkü ben RTÜK’e seçilmeden önce Vakit yazarı idim. Bu tertip hemen icraya sokuldu, bir iki duruşmada karar verildi. Neyse ki, Yargıtay eksik incelemeden kararı bozdu. Hakkımda olumlu iki bilirkişi heyeti raporu hazırlandı. Nihayet hakim, uzamakta olan davayı, beni dışarıda tutarak karara bağladı.
Elbette, bu işin yeniden Yargıtay safhası var. Adaletin tecellisi için imkanlar tükenmedi.
Bu mevzu ile ilgili daha çok yazacaklarım var elbette. Fakat bugünlük bu kadar. Türkiye’de gerçekleri hiçbir siyasi veya iktisadi güce payanda olmaksızın yazmaya devam eden Vakit gazetesini susturmaya kimsenin kudreti yetmez. Yönetici dostlarımıza ve kalem arkadaşlarımıza “Geçmiş olsun” değil, “Mücadeleniz mübarek olsun!” diyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi