D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Solun sonu, yolun sonu!

Solun sonu, yolun sonu!

CHP’deki operasyonel değişim, sol üzerinden siyaseti yönlendirmek hesabına dayanıyor.
Türkiye’de sol siyasetin CHP ile, resmi ideoloji ile bağımlılık ilişkilerini sorgulamanın tam zamanı.
Türkiye’de solculuk, sosyalistlik pozitivizm ortak paydasında CHP’lilikle paralel yürüdü. Milletin varlık değerleri ile çatışarak yeni görünmek, solcu olmak, sosyalist sayılmak arasında sentetik bağlantılar kuruldu.
Türkiye’nin yakın tarihini, CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma tarihi olarak okumak, bunu sahih bir tarih olarak görmek, solun değişmez yanılgısı oldu. Kemal Tahir gibi, İdris Küçükömer gibi istisnalar dışında, resmî tarihi sorgulayan ve Türkiye’yi gerçek tarihi temelleri üzerinde kurma zorunluluğunu hatırlatan fazla önemli isim çıkmadı.
Sol kendi propagandasının sarhoşu oldu. Kendi söyledi, kendi inandı, kendi çaldı, kendi oynadı.
Onlar ilericiydi, aydınlıktı, gelecek onlarındı...
Bu edebiyat sorgulanamadı. Bir şeye “yeni” demekle yeni olmayacağı, kendisini ilerici sayanlar tarafından kavranamadı.
CHP kuruluşunda yeni değildi, sonra da yenilenemedi.
Bir ülkenin, kültürün gerçek zemininden kaynaklanmayan, toprağına basmayan hiçbir hareket, yeni ve ilerici olamaz. CHP de olamadı. Fakat yenicilik, ilericilik, aydınlıkçılık edebiyatı yaptı.
Bu edebiyat büyük ölçüde solun kendini iyi hissetmesine imkân sağladı.
Türkiye’ye mahsus bir solculuk, Türkiye’ye mahsus bir sosyalizm inşa edilemedi. Yerel ve milli olunamadığı için, evrensel olmak da mümkün olmadı! Böyle bir inşa süreci için halkla iç içe olmak, onun değerlerini dışlamamak gerekiyordu.
CHP’nin bunu yapması, tabiatına aykırı idi. Bu yüzden CHP’nin halkçılığı sadece söylemden ibaret kaldı!
Halkçılığı en ileri seviyeye götüren Ecevit, kasket ve gömlek halkçısı olabildi!
CHP gerçekten halkçı olabilseydi, siyasi tarihimiz farklı yazılırdı.
Türkiye’nin solcuları, halkçıları neden halkla diyalog kurma konusunda sağ partilerin muvaffak olduğunu bir türlü sorgulamadılar?! AK Parti sağ partilerin de ötesine geçti, Tayyip Erdoğan halkla her vasatta beraber olunabileceğini gösterdi.
Hakkını teslim etmek lazım, Mustafa Kemal Paşa’dan sonra cenaze namazından öte geçerek caminin içine giren, hiç olmazsa halkla bayram namazında beraber olan ilk CHP lideri Deniz Baykal idi.
Kılıçdaroğlu böyle bir hamle yapabilir mi? Altındağ’da akraba ziyareti kabilinden gösterilerden öteye geçip gecekondu semtlerine girebilir mi? Halkın yediğini yiyebilir, onlar gibi davranabilir mi?
Baykal’ın kaldığı yerde, bayram namazında halkla beraber olabilir mi?
Yoksa, onu Cumalarda, teravihlerde, vakit namazlarında da görebilecek miyiz?
Bunların olmayacağını, olamayacağını elbette biliyoruz. CHP bunu yapamayacak. Sol da CHP’den hiza tutma hastalığından ötürü, yapamaz.
Kısacası, yolun da sonuna geldik, solun da!
Türkiye’de iktidar mücadelesi solla sağ arasında olmayacak, mücadeleyi Türkiye’nin bin yıllık değerler zemininden beslenen siyasi akımlar sürdürecek.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi