Akıllar arasında
Nisan sonlarında veya Mayıs ayı başlarında (2010) önemli bir Arap mütefekkiri olan Muhammed Abid Cabiri vefat etti. Tartışılır yönleri bir tarafa önemli bir isim ve önemli bir yazardı. Ansiklobedistti ve bundan dolayı ayrıcı değil kavuşturucu ve parçacı değil bütüncüydü. Özellikle de İslâm düşüncesini ve fikriyatını üç temelde ele alıyordu. Ya da aklı üç kategoriye ayırıyor veya hapsediyordu. Bunlardan birisi akl-ı irfani, diğeri akl-i beyani ve üçüncüsü de akli bürhani idi. Akl-i irfaniyi genel anlamda sufiler temsil ediyorlar. Bu bağlamda, el Munkizu mine’ddalal isimli eserinde Gazali fikir grupları içinde gerçeğe en yakın olan grubun sufiler olduğunu beyan ediyordu. Ferdi hidayeti ve dolayısıyla gnostik anlayışı da dışlamıyordu. Bu bağlamda, Gazali’nin tasavvufa vurgusuyla bir mutasavvıf olmasına rağmen İmam Rabbani’nin şeriata vurgusu karşılaştırılabilir. Bu anlamda her iki isim de sufileri temsil etmesine rağmen Gazali daha ziyade akl-ı irfaniyi temsil etmekte buna mukabil pekala İmam Rabbani de akl-i beyani çizgisinde yer almaktadır. Hidayete erdirici yollar arasında Gazali gönle değen ve ulaşan hidayet nurlarını esas kabul eder. Lakin İmam Rabbani bunu şeriat nurları olarak mütalaa eder. Dolayısıyla Gazali meseleye daha özelden bakmakta iken İmam Rabbani ise meseleye daha genelden bakmaktadır. Ona göre seyr-i sülük şeriat derbinde veya yolunda yürümekten ibarettir. Elbette Gazali de şeriat nurları konusunda hemfikirdir lakin meseleyi şahsi bazda gnostik alana açar. İmam Rabbani ise keşfiyat hususunda daha dikkatlidir. Bundan dolayı kimilerinin İmam Rabbani ile İbni Teymiyye arasında kıyas yapması bizim iklimimize yabancı gelse de bazı iklimlerde kabul görmektedir. Elbette akl-ı bürhaniyi ise İbni Rüşd gibi isimler temsil etmektedir. Geçmişte akıl, genellikle şer’i akıl ile dünyevi akıl bağlamında kategorize ediliyordu. Bu anlamda şer’i akla akl-ı mead denilirken seküler akla da akl-ı maaş denmekte idi. Yeni tasnife veya Cabiri’nin tasnifine göre, kelamcılar beyani aklın kategorisine düşerken filozoflar bürhani aklın kategorisine girmektedirler.
Cabiri’ye insaf eden İslâmcılar arasında Selman Fehd Avde gibi isimler vardır. Merkez eş Şark el Arabi’nin Yayın Yönetmeni Züheyr Salim, Cabiri hakkında olumlu ifadeler kullanan ikinci isim olmuştur. Ya da benim tespitim bu yönde. Belki göz ardı edilen bazı pozitif özelliklerini göz önüne getirmiştir. Bunlardan birisi, yeni akıl kategorisi getirse bile bu kategoriler arasında geçişleri veya kategorilerin geçişli olduğunu unutmamasıdır. Daima teoriyi veya kategorileri zorlayan alanların olduğu bir gerçektir. Bu bağlamda, kategoriler arasındaki ortak alanları unutmadığı gibi tarih ve coğrafya okyanusu arasında bağlantı yerlerini de ihmal etmemiştir. Will Durant gibiler fikri muayyen bir alanda başlatırlar ve muayyen bir alana veya zamana da yığarlar ve oraları merkezileştirirler. Merkezileştirdikleri alanların dışını da ya yok farz ederler ya da ihmal ederler. Will Durant, Arnold Toynbee bizde ise Taha Hüseyin bunlar arasındadır.
¥
Halbuki, fikir alışverişleri, medeniyetler arası bir nöbetleşmeyi temsil eder. Sözgelimi, İmam Rabbani, Mektubat adlı eserinde ‘telahuku efkar’ kavramını kullanır. Günümüzde ise bu kavramı en fazla Bediüzzaman kullanmış, anlamını genişletmiş ve güncellemiştir. Bu medeniyetler arasında nöbetleşmeyi anlatır. Nöbetleşme esastır. Hatta peygamberimiz Kudüs’ü ‘Ardu’r ribat’ olarak ifadelendirerek burada İslâm ile Yahudilik ve Haçlılar arasında nöbetleşme devirleri yaşanacağını zaman dürbünüyle Asr-ı saadetten görmüş ve haber vermiştir. Züheyr Salim’e göre, Cabiri de medeniyetler arasında ve fikir alışverişleri arasındaki münasebeti irdelerken ebterci veya şizofrenik ayrımlara gitmemiş ve meseleye bütüncül olarak yaklaşabilmiştir. Bu bağlamda, İskenderiye ile Tayyibe, Tayyibe ile Antakya ve Antakya ile Er Raha ve Harran ile Mezopotamya arasında irtibat köprüleri kurmuştur. Zaman ve mekan okyanusunda buluşma menzillerine işaret etmiştir. Her ne kadar Cabiri, fukaha, sufiler ve hükema veya filozoflar arasında kategorik ayrımlar yapsa da aslında bu ayrımlar tasnif içindir ve çoğu kez ideolojik olmaktan ziyade öğreticidir ve tekniktir. Bununla birlikte Cabiri de hatadan hali ve masun değildir ve olamaz da. Onunki de beşeri bir katkıdır ve ‘huz ma sefa da ma keder’ sırrına tabidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.