Müslüman Bir Ülkenin Radyosunda Mevlid Okutulması Darbe Sebebi
Bugün olup bitenleri iyi okumak için yine 27 Mayıs darbesine ve darbeyi yapanlara dönmek lazım. CHP zihniyetinin, darbecilerin, muhtıracıların hazmedemediği tek nokta vardır. O da bu milletin dini değerleridir. Herhalde bundan kimsenin şüphesi yoktur.
Çok söylemenin ve defalarca tekrar etmenin bir anlamı yok belki ama meselenin pekişmesi için tekrarda ve hatırlatmalarda bulunmak lazımdır. Bugünkülerle o günküler arasındaki tek fark ise yıllar, günler ve aylardır.
Mevcut halk iktidarına yüklenen zihniyetlerin sürekli darbe tehditlerini, şantajlarını, komplolarını daha iyi anlamak ve arkalarındaki siyasi güç olan CHP’nin, hele bundan sonraki konumunu daha iyi idrak edebilmek için, o günlere yolculuk etmek gerekir.
Rahmetli Adnan Menderes’in radyoda “mevlid yayını” için istifa resti çektiği günlere varalım. 1950 seçimlerinde Menderes’in CHP zihniyetini ebediyen iktidardan silmesinin üzerinden iki ay sonra aldığı bir kararla, radyoda dini meselelerin yayınlanmasına izin verir.
6 Temmuz’dan itibaren İstanbul ve Ankara radyolarında Kur’an-ı Kerim okunmaya başlanır. Önemli dini günlerde de mevlid yayını yapılmaktadır. Halk bu karara büyük destek verir, insanlar radyoların başında gözyaşlarıyla Kur’an dinler, mevlid dinler. Suya hasret çorak topraklara su gelmiştir artık. Bir daha gitmemesi için millet inancına sahip çıkar.
Fakat bu yayınlardan nefret eden CHP’liler kadar, Menderes’in eliyle Çankaya’ya çıkardığı Cumhurbaşkanı Celal Bayar da rahatsızdır. Bu rahatsızlık, Celal Bayar ile Menderes arasında küçük bir krize sebep olur.
Bayar, Menderes hükümetinin ne yapmak istediğini anlamak için; “Nedir bu yaptığınız devletin radyosunu camiye çevirdiniz” diye sitem eder. Bayar daha sonraki yıllarını CHP’liler gibi “millet olmadan devlet olunamayacağını” anlayamadan siyasi hayatını tamamlar.
Neyse Bayar’ın bu sorusu üzerine Menderes gerekirse istifa edeceği restini çeker. Bu rest, Bayar tarafından görülür ve Menderes’in gönlünü almak ister. Başbakan Menderes bunun üzerine şöyle diyecektir:
“Beyefendi bu bir gönül kırılması değil ki, gönül alarak geçiştiresin. Bu bir prensip anlaşmazlığıdır. Sizin fikirlerinize saygım var. Ancak bendeniz zatı devletiniz gibi düşünmemekteyim. Demokrasi vicdan hürriyetini de içine alan bir hürriyetler sistemidir. Dünyanın bütün ülkelerinde hatta bizim gibi laik devlet olan Fransa’da bile her Pazar, bütün kiliseler çan çalarak radyolarından aynı nakilleri yaparlar. Benim Müslüman vatandaşım dinleyecek ve devletin kendisinden olduğunu bir kez daha anlayacak.”
İşte CHP zihniyetliler ve onların izinden gidenler; kursaklarındaki ekmeğin, üzerlerindeki elbisenin, bellerindeki silahların millete ait olduğunu inkâr ederek, “millet ile devleti bir görmemek” için ellerine geçen her fırsatı değerlendirip; darbelerle, muhtıralarla, komplolarla devleti de milleti tarumar etmişler ve güçleri yetseydi yine yapacaklardı.
Şükürler olsun ki, Allah fırsat vermedi, milletimizin büyük ekseriyeti de “Yeter artık söz bizim” diyerek gücünü gösterdi ve Türkiye çok büyük felaketlerin eşiğinden döndü. Gerçi hâlâ binbir komplolarla ülkeyi ve halkı germeye devam etmekteler ama yine Allah’ın muhafazası ve halkın iradesiyle, tüm kötü emelleri ve niyetleri yüzlerine çarpılacak.
Menderes’in başına bela olan sadece CHP’liler değildir. Bir de Masonlarla başı derttedir. Masonlar öyle güçlüdür ki, CHP’lilerle birlikte hareket etmeseler de onlardan aşağı kalmazlar. Menderes’in okullara din dersi koyacağını anladıkları andan itibaren, Milli Eğitimi ele geçirmek için işe girişirler. Menderes’in durumu fark etmesiyle başarılı olamazlar.
CHP’liler darbe yaparak Demokrat Parti iktidarına son verirken, DP aynı zihniyette yürümesin diye Masonlar da partiyi ele geçirmiş ve Demirel’i iş başına getirmişlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.