Ey İsrail! Bulacaksınız belanızı
Galiba üç yaz evveldi. Gazetelerimizde kibrit kutusu büyüklüğündeki bir haber “Coca Cola firmamız bu aydan itibaren kârının tamamını İsrail’in Akdeniz donanmasının yapımına tahsis etmiştir” şeklindeydi. O günlerde de, “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak” adlı siyonist hezeyanların anlatıldığı bir çeviri kitabı okumaktaydım. Haberin bana çağrıştırdığı, ABD’li Evangelist hristiyanlar ile Siyonist İsrail ve Kabalacı yahudileri birliktelik içinde dünyayı Armagedon’a yâni çok kanlı bir savaşa taşıma noktasında teşebbüs hâlinde olduklarına kanaat getirirken, bu kanaate yukarıda adı geçen Coca Cola kârını betahsis, Akdeniz’i bir İsrail gölü haline getirmede kullanması hedefi, vücuda gelecek donanmanın Yahudi Dünya Krallığını kurma yolunda olduğunu, bunu denemekte de azimkâr bulunduklarını düşündüm. Coca Cola firmasının dünya çapında şöhreti mâlum ve bu şöhretle birlikte kürre-i arzın her yerinde ürününün pazar bulduğunu biliyoruz. Ayrıca; gâyet iyi bilmeleri mümkündür ki, yahudilerden dünyanın en az yarısı memnun değildir. Önemli bir ticaret yolu olan Akdeniz’i kontrol altında tutacak bir donanma inşası, yahudileri sevmeyenlerin bu ürünü kullanmamasını intaç ettirebileceğinden satışların haylice düşebilme ihtimâline rağmen bu riski göze alıp, gazete ilânını vermeleri, batıl inançlarının kendilerine getireceği feci sonuçları göze aldıklarını gösterir diye düşünme yoluna gitmiştim. En az ülkemiz içinde Coca Cola’nın mahlûlundaki meşkük hâl ve vücuda verebileceği zararlar muvacehesinde ikazlar hasebiyle bir kullanmama kampanyasına teşebbüs etmişse de, beklenen netice hasıl olamamış, boykot çok mevzi kalmıştır. Bu bakımdan İsrail’in Akdeniz hakimiyeti düşüncesi tahakkuk yoluna girmiş olmalı ki; milletler arası sularda seyreden Gazze’ye insani yardım ulaştırmaya gayret eden gemi konvoyuna Pazar akşamı sonrasında İsrail askerleri saldırıda bulunmuş, bu sivil insanlara ateşli silahların namlusunu çevirip, katliama girişmiştir. Saat sabahın 10.00 sularında 16 kişinin hayatını sonlandırmış olduğu, 50’yi aşan sayıda da yaralının meydana gelmesinin faailleri olmuştur. Avrupa’nın olsun, müslüman ülkelerin olsun hümanist aktivistlerinin insani davranışlarını kana bulamak, nice ailelerin kalplerine barutla gelmiş acılar düşürmüşlerdir. Bu İsrail’i durduracak anlayışın ne olduğunu tespit etmeyen dünya siyasası ve BM zecri tedbirler almamış olduğundan bu vahşette suç ortağı durumuna gelmiş bulunmaktadır. Yapılacak işlem bu devleti BM câmiasından def etmektir. Ne var ki, daha geçtiğimiz bir iki hafta evvel, OECD, bizim hükümetin veto etmemiş olması hasebiyle İsrail’i arasına almıştır. Türk bayraklı gemimiz bu İsrail saldırısına hedef olurken, o vetoyu kullanmayan Türkiye temsilcisine ve ülkemize teşekkür mü etmek istemiş bulunmaktadır? Bu istifhamın bir cevabı olmalıdır. Bu İsrail ile askeri işbirliği antlaşması yapanlara şunu söylemekle yetiniyorum: “Yüz vermeyin deliye, gelip sıçmasın halıya.” Öte yandan, kindar ve intikamcı zihniyetin baştemsilcisi İsrail, çakısı bile olmayan insanlarla dolu yardım konvoyuna bu saldırıyı yaparken, insaniyete muhtaç Gazze’deki müslümanlara insani yardım niyetiyle koşanlara hunharca saldırıyı uygularken acaba 2. Dünya Savaşı esnasında Karadeniz’de batan Struma gemisiyle birlikte gark olup boğulan yahudilerin intikamını mı almayı düşünmüştü? Çünkü onlar kinlerini iki-üç bin yıl içlerinde taşıyan feleksizdirler. Aşağıya milletimizin; batışının haberini aldığında kesinlikle üzüldüğü, o insanların akıbeti için kederlendiği “Struma Faciası” hakkında bir alıntıyı sizlerle paylaşayım değerli okurlarım:
“12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından 779 yolcu ve 10 mürettebatla kalkan Struma adlı gemi motor arızası sebebiyle İstanbul Boğazı'nda demir attı. O dönemde Filistin'e Yahudi göçünü kısıtlayan İngiltere'nin baskısıyla ne geminin yola devam etmesine ne de yolcuların karaya çıkmasına izin verildi. Geçerli ama tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu İngiliz hükümetinin onayıyla, bir aile de iş adamı Vehbi Koç'un Türk hükümeti nezdindeki girişimiyle gemiden indirildi. Kalan yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar süren müzakereler sonuç vermeyince, 23 Şubat 1942'de Türkiye, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'e çekip bıraktı. Gece boyunca sürüklenen gemi, ertesi sabah büyük bir patlamanın ardından battı. 103'ü çocuk olmak üzere 778 kişi öldü. Sadece David Stoliar adlı bir yolcu sağ kurtuldu. Uzun yıllar Struma'nın neden battığı bilinemedi. 1960'larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgeler ışığında, bir Sovyet denizaltısı tarafından torpido ile vurularak battığı anlaşıldı.” Struma’nın batırılışının yukarıda ifade edildiği gibi Ruslarca gerçekleştirildiği ortadayken, elbette bunun intikamı bize yönelik olamaz ve olmamalıdır.
İSKENDERUN’DAKİ SALDIRI
Ntv’de Em. Orgeneral Necati Özgen; İsrail’in Gazze’ye yardım konvoyuna yaptığı vahşi saldırıyı, savaş sebebi olarak niteledi. İskenderun’da vâki terörist saldırının şehit ve yaralılarının son derece milleti kederlendirdiğini belirtti. Öte yandan, Başbakan vekili sıfatıyla yaptığı açıklamada Sayın Bülent Arınç, “Önce İskenderun’daki saldırı, daha sonra da İHH yardım konvoyuna yapılan saldırıyı manidar buluyor musunuz?” şeklindeki bir suale “Komplo teorisi yapma durumunda değilim, ancak saldırı yapılmıştır ve akla gelen her husus incelenmelidir diye düşünüyorum” cevabını verdi. Biz bütün şehitlerimize rahmetler dilerken, yaralılarımızın acil şifa ve sakat kalmayarak bu vaziyeti atlatmasını dilemeyi kendimize dua olarak seçtik. Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.