Oyunu bir de böyle okuyun

Oyunu bir de böyle okuyun

Gündemin göbeğindeki İsrail katliamı ve İskenderun baskınını konuşurken, dün İskenderun’dan Anadolu Katolik Kilisesi Episkoposu Luigi Padovese’nin öldürüldüğü haberi ulaştı.

Türkiye’nin yüreği ağzına geldi.

Neyse ki, ilk bilgiler, cinayetin siyasi amaçlı olmadığını gösteriyor. Yarın altından ne gibi hinlik çıkar bilinmez.

Olup bitenleri iyi anlamak, yılgınlığa düşmemek ve geleceğe ilişkin doğru projeksiyonlar yapabilmek için, ayrıntılarda boğulmadan fotoğrafın bütününü görmek, küresel oyunun bölgesel izdüşümünü iyi tahlil etmek durumundayız.

Defalarca yazdık, önce gelin hafızalarımızı tazeleyelim.

Çin’den Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan ve dünya nüfusunun yüzde 75’inin yaşadığı geniş Avrasya coğrafyası, küresel oyunun merkezidir.

Tüm ülkelerin ürettiği Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 60’ı bu bölgeye ait. Bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçü burada yer alıyor. ABD’den sonra en büyük 6 ekonomi ve en büyük 6 silah alıcısı ülke bu coğrafyanın birer parçası. Biri hariç dünyanın bilinen tüm nükleer gücüne sahip ülkeleri ve en fazla nüfusa sahip iki ülke yine bu bölgede...

Bir tarafta dünyanın patronu ABD ve İngiltere, İsrail gibi uzantıları, karşı cenahta dağınık dizilişte Fransa, Almanya, Çin, Hindistan ve Rusya var. Bu arada iktidar savaşını etkileme kabiliyetine sahip Türkiye, İran, Azerbaycan, Ukrayna ve Güney Kore gibi ülkeler sıralanıyor.

Daha ayrıntılı bilgiler için Brezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” isimli kitabından yararlanılabilir. Kaldı ki, bu kitap konuya ilgililerin yalayıp yuttuğu bir çalışmadır.

Türkiye’nin rolü

Türkiye, bu oyunda taraflar arasında tercih kullanmak yerine, jeostratejik aktör olarak konuşlanmak istiyor. Hiçbir ilişkiyi, diğer ilişkinin alternatifi olarak görmek, yerine ikame etmek niyetinde değildir.

Bu bağlamda, ABD ile model ortaklık sürdürülürken, Rusya ve diğer ülkelerle güçlü bağlar kuruluyor. Sözgelimi, Rusya, ilk kez kendi toprakları dışında Türkiye’de nükleer santral kuracak. Sorun çıkmazsa, Mavi Akım hattına paralel Karadeniz’de yeni bir doğal gaz hattı çekilecek, Sibirya petrolü Samsun üzerinden Ceyhan’a oradan İsrail ve Hindistan-Singapur ötesine kadar taşınabilecek. Hazar petrolünün yanı sıra Irak petrolü Ceyhan üzerinden pazarlanacak.

Bu bağlantılar, Rusya’dan Hindistan ve Çin’e kadar uzanan geniş coğrafyada Türkiye’nin göreceli ağırlığını arttırıyor.

Avrupa’nın göbeğine kadar doğal gaz götürülmesini öngören Nabucco Projesi ise Fransa ve Almanya’yı kapsayan Avrupa’da tüm sıkıntılara rağmen yeni bir ittifakın doğmasını tetikleyebilir. Projenin daha verimli hale gel

mesi, İran’ın da devreye girmesini zorunlu kılıyor. Nabucco, Erzurum’daki Türkiye-İran doğal gaz hattı ve yapımı planlanan Trans-Kafkas gaz hattıyla bağlanabilirse, kapsamı daha da genişleyecek.
ABD ve İsrail, nükleer bahaneyle İran üzerinde yaptırım uygulanmasını sağlayarak oyun dışına itmeye çalışıyor. Türkiye’nin Brezilya ile birlikte İran’ı nükleer takas anlaşmasına ikna etmesi, ABD ve İsrail’in planını bozdu.

İran kadar Irak’ın pozisyonu da bu denklemde önemli bir yer tutuyor. Irak petrolünün üzerine oturan ABD sözünde durursa, 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilecek. Giderken, işgalin asli gerekçesi olan petrol menfaatine halel gelmemesi için bölgede istikrarın tesis edilmesini istiyor.

Bölgesel istikrarın sağlanması, büyük ölçüde küresel oyuncular arasındaki enerji kaynaklarının paylaşım hesabıyla doğru orantılıdır. Türkiye, izlediği dış politikayla bu dengenin kurulmasına önemli katkı sağlayabilir. Böyle bir durumda, kandan beslenen İsrail’deki Netanyahu yönetimi ve PKK’ya ihtiyaç kalmaz.

Obama yönetimi, İsrail’deki Netanyahu yönetiminden pek memnun değil, ancak petrol/gaz/silah lobisinin, bu lobinin hayat verdiği Neoconlar ile Musevi sermayesinin etkisinden tümüyle sıyrılamıyor.

Irak’ın işgalinden sonra sadece ABD’deki 29 petrol firmasının 2003 yılında 43 milyar dolar, 2004 yılında 68 milyar dolar kar elde ettiği dikkate alınırsa, oyunun çap büyüklüğü hakkında kısa bir bilgi verebilir.

Eylem planının ilanı

Obama, Bush ailesini avuçlarının içine alan güç odaklarına yenik düşerse, İsrail’le birlikte bölgeyi yaşanmaz hale getirebilir. Türkiye’yi de Global Ergenekon’un aktivistlerine teslim edene kadar provokatif eylemleri körükleyebilir.

İşte bu noktada öne çıkan iki adres; Biri MOSSAD diğeri PKK’dır. CIA de aynı havuzda değerlendirilebilir. Gazze katliamının yeri ve yöntemi, ayrıca eş zamanlı İskenderun baskını, tesadüf değildir.

İstihbarat birimlerine ulaşan bilgiler, ihbarlar, duyumlar, Türkiye’deki provokatif eylemlerin önümüzdeki dönemde şiddetlenerek artacağı yönündedir. Baş aktör ise PKK’dır.

BDP’li Emine Ayna’nın İskenderun baskınına ilişkin “Eylemden şunu okudum: Artık bu savaş sadece Kürdistan’da olmayacak” sözü, tahminden öte bilgidir. PKK’nın eylem stratejisinin ilanıdır.

Türkiye’yi küresel oyunun piyonu haline getirmek için yeni iktidar projesine önce CHP’de lider değişikliğiyle başlayanların nihai hedefi, Erdoğansız AK Parti veya zayıf bir koalisyondur.

Oyunu bir de böyle okuyun...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi