Aydın hezeyanı
İsrail, korsan bir baskınla aktivistlerle gazetecileri götürmüş, o vicdan sahibi fedakâr insanlar işkencelerden geçerken beride aileleri de mânevi ızdıraptalar. Onlar kan ve gözyaşı döküyor. Bu sırada ekranlarda zekâ seviyesi insanı hayrete düşüren bazı emekli generaller, mütekait monşerler, fikri derinlikten ne kadar nasibi olduğu şüpheli gazeteciler ve bunlara mümasil kimseler. Sözde aydınlar, lafta aydınlar, güya aydınlar, değerlerimize en ağır hakaretleri yapıyorlar. Önce serseri benzetmesi. Onu sanki düzeltmiş gibi yaptıktan sonra da Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı Devletiyle bir alakası olmadığını iddiaya kalkışmak.
Bu millete yapılacak iki büyük kötülük vardır ki affı mümkün değildir.
1-Türk Milletini Sünni ekseninden kaydırmak.
2-Tarih zemininden devirmek.
Birincisi için 28 Şubat döneminde çok uğraştılar. Bazı uydurma Prof.’lar Sünni itikat ne diyorsa tam aksini millete dayatmaya çalıştılar. Fakat bu asil millet onların dediklerini ayakları altına aldı. Şimdi bin yıldan beri olduğu gibi yine ehli sünnet yolunda yani orta yol Müslümanlığıyla yoluna devam ediyor. Allah’ın izniyle kıyamete kadar da devam edecek.
İkincisine ise şimdi tevessül sayıklamasındalar. Beyin yıkamak istiyorlar. Doğrusu ellerindeki tv ve basın imkânlarını kendi ucuz ideolojileri adına çok iyi kullanıyorlar. Dedikleri tek cümleyle hep aynı. Türkiye’nin Osmanlı ile alakası yoktur.
Bu iki çarpıtma bütün tarih boyunca bu millete yapılmış ve yapılacak en büyük ihanettir. Osmanlının Selçuklu ile alakası yoktur demek gibi. Bizim devletimiz, Devleti Ebed Müddettir. Değişen rejimdir. Devlet aynı ruhla devam etmektedir.
Bu devletin Osmanlı ile alakamız yoktur iddiası Türkiye’yi köksüz, tarihsiz, talihsiz ve mazisiz bırakmak içindir. Onu büyümesini engelleme maksadına matuftur. Bizim Gazze ile Filistin’le ne alakamız varmış. Arap devletleri dururken biz neden öne düşüyor muşuz. Niye yüz binler Gazze için sokağa dökülürken Güneydoğu şehitlerine aynı hassasiyet gösterilmiyormuş.
Bunlar fikir değil hezeyandır.
Değilse gaflet, sefalet veya ihanettir.
Belki de her üçü.
İsrail, silahlarla hayranları mikrofon, manşet ve ekranlarıyla vuruyor.
İsrail de bu çapsız aydınlar da mutlaka kaybedecek.
Soruyorlar, nasıl oluyor da bir anda Taksim’e on binler yığılıyor.
Bir milli dâvâ bir maç kadar mühim değil mi?
Bu çakma aydınlar azınlığa düşmenin paniğindeler.
Salonlarına almadıkları sakallı, baş örtülü gönüllüler, dünya ligine çıkmış sivil inisiyatifle tarih yazıyorlar. Şaştıkları işte bu!
Halbuki onlar şaşsa da üzülse de çok şey değişiyor.
Daha da değişecek.
Bir öze dönüş sürecindeyiz.
Her alanda ve her anlamda.
Merhaba yeni zamanlar!
Merhaba şehitler! Gaziler hoş geldiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.