Zulm ile ülkeler mâmur olmaz
İnsanlık tarihi, zulümde nam yapmış kişi ve devletlerin işledikleri kanlı cinayetlerle doludur. Firavunlar, Nemrutlar, Şeddatlar, Kazıklı Voyvodalar, Şaronlar, Haccac-ı Zalimler, Yezitler ve daha niceleri… Bunların hepsi tarihin karanlık sayfalarında kalmış, nefretle anılan kişilerdir. Yaptıkları zulmün altında kalarak yok olup gitmişlerdir. Çünkü zulüm yok olmaya mahkûmdur. Küfür devam eder, zulüm devam etmez. İsrail ve onun taşeronu Amerika da bu gerçeği bilsin. Onların sonu da bu zalimlerin sonu gibidir.
Zalimler utanmaz ve nankördür. Yahudileri, batının yaptığı zulümden kurtararak onlara rahmet ve merhamet kanatlarını açan Osmanlılardır. Onlar Osmanlı’nın torunlarına minnet borçlarını böyle ödüyorlar. Masumlara karşı yardım eden torunlarını öldürerek teşekkürlerini ifade ediyorlar. İşte İsrail’in bu zalim yöneticilerinin, kendilerine yapılan iyiliğe karşı minnet borçlarını ödeme ve teşekkür etme tarzları bu şekildedir. Kan ve ölüm. Ne insanlık ama!!!
On dokuzuncu yüzyılın başlarında milyonlarca masum insanın kellesi üzerine kurulan komünist Rusya, zulmünü yüzyılın sonuna kadar sürdüremedi ve darmadağın oldu. Çünkü zulm ile âbâd olunmaz. Yani zulüm ile ülkeler mâmur olmaz, toplumlar mutluluğa ermez. Şu anda İsrail, bulunduğu topraklarda korku ve tedirginlikle yatıp kalkmaktadır. Hem kendi huzursuz olmakta, hem de etrafındakileri huzursuz ve mutsuz etmektedir. Nükleer silah üretmeyi kendine meşru görürken İran’ın nükleer silah teşebbüsünden korkup küplere binerek dünyayı ayağa kaldırmaktadır. Bütün bunlar, yaptığı zulmün verdiği korkudur. Ama bu korkunun ecele faydası olmayacaktır. Allahu a’lem, Gazze’ye yardım gemilerine yaptıkları son zulüm, yakın gelecekte onların sonunu getirecektir. Çünkü tarihte bu hep böyle olmuştur. Zalim rejimler ve onların bânileri, erinde gecinde tarihin çöplüğünü boylamıştır. İnşaallah bu çöplüğe giderken, ona güvenerek şımardığı Amerikan babalarını da peşlerine takacaklardır. İnşaallah dünya yeni bir “adalet düzenine” gebedir. Her doğum sancılı olduğu gibi “adalet düzeninin” doğumu da sancılı olacaktır. Dünya adalet gönüllüleri bu zulüm karşısında pes etmemelidir. Bizim kutsal kitabımız, “hak nizam” için “geçmiş milletlerin çektiği sıkıntıyı çekmeden huzura erişilemeyeceğini, cennete ulaşılmayacağını” (Bakara:214) beyan eder. Zalimlerin zulüm bombalarının kendi ellerinde patlaması için, “dünya adalet nizamının” bağlılarının kesintisiz bir gayret içinde olması gerekmektedir. Zulme seyirci kalınarak adalet beklenmez. Adalet seferimiz sürekli olduğu müddetçe, Allah’tan zafer bekleme hakkımız olacaktır. Zulme alkış tutanların yoğun olduğu ve bunları görmezlikten gelenlerin kahir ekseriyette bulunduğu bir dünyayı, Allah kendi haline terk eder. Bu da zulmün uzamasına sebep olur, sürekliliğine değil. Erinde gecinde zulüm karşısında insanlık patlama noktasına gelir ve zalimlerin zulmüne son verir. Firavunlar karşısında Musaları, Nemrutlar İbrahimleri, Ebu Cehiller Muhammedleri, Haçlılar Selahaddin Eyyubileri bulurlar.
İsrail’in zalim yöneticileri şunu da iyi bilsinler ve örnek alsınlar ki, bizin inancımızda; yokluk, kıtlık ve açlık içinde kıvranan, düşman bile olsa, onlara gıda ve insani yardım yapılır. İslam tarihi buna şahittir. Henüz Hudeybiye anlaşması imzalanmamıştı. Mekke şirk devleti ile Medine İslam devleti savaş halinde idi. Mekkeliler, Medine’yi vurmak için fırsatlar kolluyor, Bedir, Uhud ve Hendek savaşları düzenliyor, Medine İslam devleti de bu zulmü püskürtmeye çalışıyordu. İşte böyle bir gerilim ortamında Mekke’de bir kıtlık baş göstermiştir. Mekkeliler, Arap yarımadasının buğday ambarı olan Yemame bölgesinden gıda talebinde bulunmuştu. Yemame Meliki Sümame b. Ûsal da İslam’ı yeni kabul etmişti. Mekke heyetine: “Ben bu talebinizi Rasulullah’a (sav) bildirmeden size hiçbir şey veremem” demiş ve Peygamber Efendimiz’den “Buğday yardımı yapabilirsin” onayı geldikten sonra kıtlık yaşayan Mekke’ye yardımda bulunmuştu. Hatta Rasulullah’ın başkanı olduğu Medine İslam devleti de kıtlıktan kıvranan Mekke’ye, harbî olmalarına rağmen yüklü miktarda altın yardımında bulunmuştu.
İşte bizim tarihimiz bu tür erdemlerle doludur. Biz, insanlık değerleri söz konusu olduğu zaman, bize taş atana gül atmışızdır. Eğer öldürmüşsek, ölmemek için yapmışızdır. Bizim peygamberimiz “Savaşı arzu etmeyin. Ama başınıza gelirse sonuna kadar çarpışın” diyerek barış vurgusu yapmıştır. Adaleti zedelemediği, başkasının inancına saldırmadığı, insanlık değerlerine sahip çıktığı sürece, kendine savaş açmayana savaş açmamıştır. Aç ve kıtlık içinde olanların hep yanında olmuştur. İsrail ve onun yandaşları bunu da iyi bilsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.