Peki şimdi biz ne yapabiliriz?
Siyaset, sadece siyasilere bırakılamayacak kadar önemli bir şey. Siyasilere tek başına bu kadar ağır bir sorumluluk yüklemek de adil bir davranış olmaz..
İşadamlarımıza önemli görevler düşüyor bu arada. Gittiğiniz ülkelerin sanatçı ve fikir adamlarının eserlerini getirin bize ve bizim düşünürlerimizin eserlerini götürün oralara.. Sadece “mal” taşımayın, “bilgi ve hikmet”in taşıyıcılığını yapın..
Unutmayın Allah (cc) yapmanız gerekirken yapmadıklarınızın da hesabını soracak.
Para harcamak, para kazanmaktan daha kolay bir iş değildir.. Paranızı nasıl kazandığınız kadar o parayı nasıl ve nereye, neye harcadığınız da önemli.. Dernek, oda ve vakıflarımıza da..
Basına da büyük görevler düşüyor. Edebiyatçılarımız, sanatçılarımız, felsefecilerimize de büyük görevler düşüyor..
Eğer adalet, barış ve özgürlük cephesi kaybederse kazanan kimse olmayacaktır..
Arap yarımadasını fırtınalı ve sıcak günler bekliyor. Arap yarımadasının tek sorunu Filistin, Gazze ya da Kudüs değil.. Tek başına Kudüs bile dünya barışı açısında yeterinden fazla risk taşıyan bir sorun adresi olmakla birlikte, daha birçok sorunu bağrında taşıyor. Arap yarımadasında sorunsuz tek bir ülke bile yok..
Irak’ı ele alalım. Irak’daki Şii, Kürt, Arap ve Türkmen unsurlar bir araya gelerek birlikte yaşamanın bir yolunu bulmazlarsa, gelecek günler geçen günleri aratabilir.. Irak’taki bu unsurların birbirlerine karşı kazanacakları bir zafer yok, ama birlikte kazanacakları tek bir zafer var..
Yarımadada gelişmeleri doğru okuyan tek bir ülke var sanki. Duruma bakılırsa o da Suriye. Suriye elini çabuk tutmak zorunda.. Gelişmeler doğru yönde ileri doğru bir seyir takip etse de, henüz üzerine düşenlerin bir çoğunu yapmış değil. Suriye’nin performansı ve başarısı diğer Arap ülkeleri için model oluşturabilir..
Arap yarımadasındaki diğer ülkeler için ani ve trajik, gelişmeler yaşanabilir.. Çoğu tehlikenin henüz farkında değil.. Bölgeye ilişkin tek gerçek var, o da bundan böyle gelişmelerin eskisi gibi olmayacağı.. Ekonomileri kırılgan, siyasetleri anlamsız, güvenlikleri pamuk ipine bağlı. Askerleri ve güvenlik güçleri, ancak içeride muhalefeti susturacak ve milli günlerde gösteri yapacak düzeyde.. Yöneticilerinin ahlaki ve mali tutumlarına ilişkin dinleme kayıtları ve gizli görüntüleri bile bu yöneticileri kendi halkının gözünde bir anda bitirmeye yeter.. Bu anlamda köklü reformlar kaçınılmaz gözükmekle birlikte asıl sorun, bu işlerin başlatılması durumunda bu işlerin nerede duracağının bilinmemesi ile ilgili.. Sonuç ne olursa olsun, bu reformlar başlatılmayacak olursa, önümüzdeki 5-10 yıl içinde bölgede trajik gelişmeler kaçınılmaz gibi gözüküyor..
Bölgedeki devletlerin sınırları, rejimleri ve yöneticileri işgal kuvvetlerinin iradesinin sonucu olarak ortaya çıktı.. Bugün bu yapı, o güçlerin çıkarlarına hizmet etmek şöyle dursun, çıkarlarını tehdit ediyor.. Uluslararası camia ve o ülkenin halklarının tepkisine sebeb oluyor.. İngiltere İsrail’den bugün niçin rahatsızlık duyuyorsa bölgedeki diğer devletten de aynı şekilde rahatsızlık duyuyor ve bu kamburu daha fazla sırtında taşımak istemiyor.. Çünki dünden bugüne köprünün altından çok sular aktı.. Eski düzenin aynı şekilde sürdürülmesi mümkün değil. Bu durum Asya için de Afrika için de böyle..
Yeni dünyanın inşasındaki kilit ülkeler bana göre Türkiye, Rusya ve İngiltere.. ABD şansını kaybetti. İngiltere de eğer yeni dönemde etkin bir diplomasi oynamayacak ve eski yanlışlarını tekrarlayacak olursa bu İngiltere’nin de sonu olabilir..
İngiltere radikal bir karar alarak Irak ve Afganistan’dan çekilir ve İsrail’e karşı tavrını değiştirirse bu iyi bir başlangıç olabilir.. Türkiye ve Arap dünyasının doğuşuna ilişkin arşivlerindeki bilgileri açsalar, bu bile İngiltere için, yeni bir başlangıç olabilir. Yoksa İngiltere bütün olumsuzlukların arkasındaki gizli yüz olarak bölge halkının gözünde bir “günah keçisi”ne dönüşecektir..
Almanya ve Fransa Doğu politikalarını gözden geçirip yola koyulduktan sonra İngiltere bugünki kadar şanslı olmayabilir.. İsrail’i başımıza bela eden, İslâm ümmetinin birliğini parçalayan ve kutsallarımızı işgale açan bir ülke olarak İngiltere İslâm’a ve Müslümanlara karşı şimdi daha hassas davranmak zorunda.. İsrail kendi cehennemine kendi sırtında odun taşıyor. Yokuş aşağı koşar gibi kendi cehennemine koşuyor. Onun peşinden koşanların da aynı akıbeti paylaşacaklarından kuşku yok..
AB kendi geçmişi ile yüzleşmeden, bu yapı ile çözüm için bir aktör olamaz.. Yamalı bohça görüntüsü ile, giderek büyüme iddiasındaki bir blok değil, mevcudu muhafazayı başarı kabul eden bir çizgiye savruldu.. Meydan okumalarını sürdürseler de, hayallerini ve iddialarını kaybettiler..
İngiltere ve diğer Batılı ülkeler şunu görmeli: Biz kaybederken onlar kazanan taraf olmayacaktır. Ya insanlık kazanacak ya da hep birlikte kaybedeceğiz.. Ve birileri bu işler olurken geçmiş ve bugünki işlerinin faturasını topluca ve daha ağır bir biçimde ödemek zorunda kalacak..
Selâm ve dua ile.
NOT: Bugün Medine’den Mekke’ye geçiyoruz.. Turumuzun organizatörü İlyas Say’la konuşuyoruz.. Gazze Gemisi ile ilgili gözden kaçan bir ayrıntıya dikkat çekiyor.. “Vakit olarak bir şehid, 3 yaralı, toplam 10 arkadaşımız vardı” diyor.. Başlıyor saymaya.. Vakit yazarlarımız Ahmet Varol, Mustafa Özcan, daha önce Vakit’te yazan Demet Tezcan, Sorumlu Müdür Ahmet Can Karahasanoğlu, Muhabir Kemal Gümüş gemideydiler. Şehid arkadaşımız, bir süre öncesine kadar gazetemizde çalışan Cevdet Kılıçlar’dı.
3’de yaralımız vardı: Elaziz temsilcisi Muharrem Güneş yaralı, Erzincan temsilcisi Osman Çalık yaralı, Diyarbekir temsilcisi Mehmet Ali Zeybek yaralı ve salimen dönen arkadaşımız Bingöl temsilcisi Muhyiddin Gili.. Say’a göre “Gemideki Türkiye pasaportu taşıyanların %80’e yakını Vakit abonesi idi..” Bunu okurlarımla paylaşmak istedim..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.