Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Diplomatik savaşın merkezinde

Diplomatik savaşın merkezinde

Mavi Marmara'nın rüzgarıyla birlikte, İsrail ile Türkiye arasında yeni bir diplomatik savaş ortamı baş göstermiştir. Tam da İsrail'in Mavi Marmara'ya saldırdığı 31 Mayıs 2010 günü PKK da İskenderun'da donanmaya saldırmış ve bazı askerleri şehit etmiştir. Sonrasında bunun İsrail bağlantılı bir PKK taşeronluğu olduğu ileri sürülmüştür. Nedeni de, geçen ay Hürriyet gazetesi gibi gazetelerin temas ettiği gibi, bazı füze rampalarının İsrail saldırılarına hazırlık babından İskenderun'a kaydırılmasıdır. Bilindiği gibi, İsrail Türk hava koridorunu da kullanarak geçmişte nükleer tesis olduğu ileri sürülen Suriye hedeflerine saldırmıştı. Bu tarz saldırılara bir önlem olarak Türk Silahlı Kuvvetleri bazı füze rampalarını İskenderun'a kaydırmıştır. Sanki buna karşı bir rövanş olarak tam da Mavi Marmara'ya saldırıldığı sırada İskendurun'da donanmaya ait mevzilere saldırılmıştır. İsrail Mavi Marmara'ya saldırırken ona bilvekale PKK'nın da Türk donanmasına ait gemilere saldırdığına şahit olunmuştur. Bundan dolayı bu eylemde PKK'nın İsrail'in bir taşeronu olarak davrandığı ileri sürülmüştür. Peki gerçekten de PKK, İsrail'e taşeronluk yapabilir mi? Burada sadece Sabri el Benna ile anılan Ebu Nidal örgütünü hatırlamamızda fayda var. Kiralık katiller olduğu gibi kiralık silahlar ve örgütler de vardır. Bunlardan birisi Ebu Nidal örgütüdür. 'Kiralık Silah', hakkında kaleme alınan nadir kitaplardan birisidir. Hem Arap rejimlerine hem de icabında İsrail'e taşeronluk hizmeti verdiği ileri sürülmüştür. Dolayısıyla PKK'da veya PKK içindeki bazı unsurlar da pekala İsrail'e kiralık silah hizmeti verebilirler.

Öteden beri, İsrail Türkiye ile ittifak ilişkisi içinde yer alırken kimi zaman da aksine PKK'ya lojistik hizmet verdiği ileri sürülmüştür. Çekiç Güç gibi İsrail'in de PKK'yı kolladığı gibi bazen de daha büyük çıkarlar uğruna onu ihbar ettiği de söylenebilir. Burada mutlak bir ittifak değil çıkarların ittifakı söz konusudur. Bu açıdan kimi zaman İsrail hem Türkiye'yi hem de PKK'yı idare etmiş olabilir. Zira Sri Lanka'da hem Sinhallere hem de hasımları Tamillere yönelik benzeri böyle tavşana kaç tazıya tut politikası uygulamıştır. Son sıralarda İsrail, Türkiye husumetini alenileştirmiştir. Ahmet Davudoğlu 'İsrail'i her alanda sıkıştıracağız ve tecrit edeceğiz' demesine mukabil, İsrail bir tarafta kiralık silah olarak algılanan PKK'yı kışkırtırken diğer taraftan da Rum tarafıyla bize çalım satmakta ve birlikte gövde gösterisinde bulunmaktadırlar. Güya, Türkiye'yi işgalci gösterebilmek için KKTC açıklarında sivil toplum örgütleri gösteriler düzenlemektedirler. Nagehan Alçı gibi kimi yazarlar da İsrail'in elindeki kartları açacağını ve bunların başında da Ermeni tezleri olduğuna dikkat çekmiştir. Yossi Sarid ve Yossi Beilin gibi kimi Yahudi siyasetçiler yıllar önce Türkiye'ye karşı Ermeni kartını devreye sokmaya ve oynamaya yeltenmişlerdi. Şimdi ise yüzleşme ve cepheleşme ile birlikte İsrail Ermeni kartını alenileştirecektir.

İkinci olarak, İsrail Türkiye'yi karalama cihetine gidecektir. Eksen kayması gibi iddialar aslında Türkiye'nin İsrail'e me safe koyma ihtimaline binaen tedbir olarak başvurulan ve türetilen kavramlar arasındadır. Gates gibiler de bu bağlamda Türkiye'nin Doğu'ya kaydığını ileri sürmektedirler. Bunun ötesinde, Amerikan sağı ile İsrailli sağcılar Türkiye husussunda ortak politika ve kavramlar üretiyorlar. Maariv gazetesinden Ben Kesbit, kimi İsrailli liderlerden şu yaklaşımı aktarıyor: Türkiye yeni dönemde şer ekseninin parçalarından birisi haline gelmiştir. Elbette Türkiye'yi şer eksenine sokmak istedikleri gibi bunu ABD'ye de pazarlamak istemektedirler. Yine İsrail gazetelerine bakacak olursanız; bir biçimde Mavi Marmara gemisini İsrail'li askerlere bir tuzak olarak bizzat Erdoğan'ın organize ettiğini ileri sürmektedir. Bu hususta kimi İsrailli göstericiler hem İHH hem de Erdoğan'ı terörist olarak nitelendirmektedir. Bazıları da Erdoğan'ı 'stratejik felaket' olarak da anmaktadır. Bu hususta İsrail basınında birçok benzeri geyikler daha vardır. Bunlardan birisi de Mavi Marmara gemisini mahut misyon için hazırlayan kişinin bizzat Halit Meşal olduğu iddiasıdır. Velhasıl, Türkiye ve İsrail Mavi Marmara gemisinden sonra diplomatik savaşın iki cephesi haline gelmişlerdir. İki taraf da birbirini köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi