Oktay Ekşi'nin Özür Borcu
"Önce ciddi bir özür borcumuz var" diyor Oktay Ekşi.
Dün Hürriyet'teki köşesinde çıkan “türbanlı memur” başlıklı yazısıyla ilgili olarak.
O yazıda, Hükümetin Meclis'e sevk ettiği “657 sayılı yasa” ile ilgili tasarının “devlet dairelerinde türbana izin vermeyi öngördüğünü” söyleyerek, malum "başörtüsü düşmanlığı" nı bir kez daha sergiiyordu Bay Ekşi.
Burada türban ile başörtüsünü aynı anlamda kullandığımı belirtmeliyim.
Fransa'dan ithal türbanın başörtüsüne nazaran daha açık ve modern olduğunu artık bilmeyenimiz yok!
Türbana geçit vermeyen bir anlayış, başörtüsüne hiç geçit vermez!
"Biz türbana karşıyız, başörtüsüne değil" diyenlerin maskeleri zaten bu düzenlemeler yapılırken düşmüştü!
Oktay Ekşi'nin iddiasına göre, 657 sayılı yeni tasarı yasalaşırsa devlet dairelerinde başörtüsü ile çalışabilme yolu açılacak idi...
Ancak, bunun böyle olmadığı ortadaydı.
Nitekim, Bay Ekşi hatasını anladı ve ertesi gün "özür dilemek" zorunda kaldı.
Din'le, Diyanet'le, İslami değerlerle ilgili her şeye genelde "art niyet"le ve "peşin hüküm"le yaklaşan mutaassıp kesimin temsilcilerinden biri olan Bay Ekşi, bu özrüyle "erdem" sahibi olabildiğini göstermiş oldu.
Beklemediğimiz bu tavrından dolayı kendisini cidden tebrik ederiz..
Çünkü, özür dilemek bir erdemdir.
Bu davranışından sonra umudumu muhafaza ederek bay Ekşi'yle bir gerçeği paylaşmak istiyorum.
Gayet samimane diyorum ki:
Karşı çıktığınız "başörtüsü" konusunu, tamamen bağımsız düşünüp lütfen bir daha değerlendiriniz.
Uygulamaya mesnet teşkil eden mahkeme karar ve yorumlarını bir kenara bırakınız.
Seküler anlayışın tarihi süreç içinde geçici bir dönem olduğunu asla unutmayınız.
Politik rekabeti, siyasi istismarı hiç hesaba katmayınız.
Laikliğin başörtüsü konusuna doğrudan bir müdahalesinin olmayacağını, olmaması gerektiğini düşününüz.
Hatta, sizin "din" yerine ikame ettiğinizi düşündüğüm "laiklik" anlayışının "yasaklayıcı" değil, "koruyucu" bir ilke olduğunu hatırlayınız.
Şimdi, bütün bu saydıklarımı bir yana koyunuz.
Tamamen bağımsız, tarafsız, özgür ve insani duygularla düşününüz.
Eğer inanıyorsanız, şu kısa ömür içinde bir sınav niteliği taşıyan düşünce ve eylemlerinizden hesaba çekileceğiniz gerçeğini göz önünde bulundurunuz.
Bunları söylerken elbette kendimi tecrid etmiyor ve nefsime de pay çıkarıyorum.
Çünkü, ben de bu sorgulamanın muhatabıyım.
Bu tür uyarılara benim de en az sizler ve diğer insanlar kadar ihtiyacım var.
Keşke benim de düşünce ve eylemlerimde bu nihai sorgulamayı en az zararla atlatacağım uyarıları bana yapanlar olsa, diyorum!
Yapanlara da müteşekkir ve duacıyım.
Sayın Ekşi!
İslam anlayışında özür dileme, pişmanlık duyma, tevbe ve istiğfar etme, şirk hariç tüm hata ve kusurları siler, geçmiş günahları yok eder.
Bu gerçeği, sizin de bildiğinizi düşünüyorum.
"Ben Müslümanım" diyen herkesin, dün ve bugün İslam dünyasının ittifakla kabul ettiği "başörtüsü" konusunu, gelin olduğu gibi kabul edin!
Kur'an ayetlerinde sabit ve Peygamber hadislerinde varit olan bu İslami değeri, dünyalık değerlere fade etmeyin!
Özür dilemeyi bildiğinize göre, içinizde var olduğunu gösterdiğiniz bu erdemi, bir de başörtüsünü kabul etme konusunda gösterin.
Kuru inat ve iddianızı bırakıp, bir de bunun için "özür" dileyin.
Şimdiye kadar başörtüsü konusunu yanlış anlayıp değerlendirdiğinizi "itiraf" edin.
İslami değerlere hep art niyetle ve peşin hükümle yaklaştığınızı, şimdi bundan "pişmanlık" duyduğunuzu erdemlice söyleyin.
Sizden, "Hükümetin başörtüsüne hak tanıyacağını zannederek yaptığım eleştiri yanlışmış, bundan özür diliyorum" yerine, "şimdiye kadar başörtüsüne hak tanıyan düzenlemelere karşı çıkıyordum, asıl bu yanlışmış, bundan özür diliyorum" demenizi beklerim.
Çünkü, bu özrünüze bir çağdaşınız olarak ben de şahitlik yapmak istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.