Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Medine’ye elveda

Medine’ye elveda

Peygamber şehri Medine’yi, uçan kuştan haşmetle yükselen dağlarına, nazlı kuzu edasında gökyüzünde seyreden bulutlarından kıvrım kıvrım süzülen yollarına kadar her yere, her köşesine, dalga dalga sekinet yayan Medine-i Münevvere’yi gözlerimiz nemli geride bırakacağız. Ama önce bu şehirle özdeşleşen hurma bahçelerini ziyaret edeceğiz. Hurma ağacı insana benzer. Bir miktar her canlı her bitki insana benzer. Çiçekler duyuyoruz mesela, insanoğlu gibi karşısındakinden güzel muamele bekleyen. Güzel sözler eşliğinde sulanan bitkilerin daha canlı çiçek verdiklerinden söz edilir mesela değil mi... Hurma ağacı da işte böyle bir ağaç. İnsan gibi kırılan, sevinen, üzüntüsünü meyvelerinin lezzetindeki kayıpla, sevincini meyvelerinin güzelliğinin artmasıyla gösteren bir bitki. Bunun ötesinde hurma ağacı başka alanlarda da insana benziyor. Medine’de mihmandarımız olarak grubumuza eşlik eden Aytekin Bey’den öğreniyoruz: İnsan organizması gibi vücudunun üçte ikisi su mesela, hurma ağacının. Nasıl insan vücudu su kaybına uzun müddet dayanamaz, hurma ağacı da öyle. Ve bu oranın her zaman dengede tutulması gerekir. İnsanoğlu gibi yavrusuyla irtibatta olmak isteyen bir bitki. Onun içindir ki anne hurmanın budanmasıyla oluşan yavru hurma ağaçları anne hurmanın hemen yanı başında, onun etrafında dikiliyorlar. Küçük hurma ağacı anne hurma ağacından ayrılacak ve başka bir yere dikilecek olursa hemen kuruyuveriyor. Anne ile fiziksel yakınlık hurma ağacının sağlıklı gelişimi için de önemli bir faktör. Hurma ağacının en hayati bölgesi gövdesinin en tepesindeki orta yeri imiş. Bu bölge insanda da beyine benzetilebilir. Farzedin insan beyni darba uğradı. Nasıl bu durum çok ileri derecede bir travmaya yol açacak seviyedeyse insanın ölümüne sebebiyet verebilirse, bir taş alın ve hurma ağacının en tepesindeki gövde kısmına vurarak ezmeye çalışın, hurma ağacının da ölümüne sebebiyet verebilirsiniz... Bunları dinlerken bu mübarek meyvenin ne güzel bir nimet olduğunu da düşünüyorum. Besleyici, enerji verici ve koruyucu. Asr-ı Saadet’te birkaç hurmayı yiyen sahabe günlerce cihad meydanlarından çıkmaz, kafirlere karşı savaşlarında gereken enerjiyi bu küçücük meyvede bulurlarmış.
Tabii bir de Medine’ye gelip de Peygamberimiz Rasulullah’ın Mescid-i Nebevi’de sahabeye seslenirken yanı başında duran hurma kütüğünü anmadan geçmek olmaz. Bu narin hurma ağacı parçası Muhammed SAV’in hutbeleri sırasında ayakta dururken yaslanmak için kullandığı ağaç parçası. Cemaatin genişliği artıp Peygamberin sözlerinin daha iyi duyulması, anlaşılması ihtiyacı geliştiğinde bu hurma kütüğünün dayandığı duvarın bir miktar uzağına da minberi inşa ediyor ilk müslümanlar. Peygamber Efendimiz minbere çıktığında hurma dalının ağladığına şahit oluyor cemaat. Efendimizden ayrılmanın verdiği üzüntü içinde ağlayan dalı bir süre sonra minberin yanına gömüyor Ashab. Hurmanın ağlaması da son buluyor...
Medine’ye Ravza’yı son bir kez daha ziyaret ederek elveda diyoruz. Şimdi gözümüz Peygamber Efendimizin çok seviyorum dediği şehrin, Mekke’nin yolunda. Beytullah’a doğru yoldayız. Lebbeyk. Allahümme Lebbeyk.
Haftaya Mekke... sonra döneceğiz Milano hikayelerine... Şimdi, mübarek üç aylarda mübarek beldeleri önceleme zamanı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi