Yargı meydan savaşları
Ergenekon davası, evet asrın davasıdır. Bu dava, vesayet sisteminden demokrasiye geçebilme davasıdır. Bu davanın, sağlıklı bir zeminde yürümesi çok önemlidir.
Vesayetin güç merkezleri, davayı sulandırmak, bulandırmak, ortada bırakmak, başka taraflara çekmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Direnebilecekleri kadar direniyorlar. En büyük direnç de yüksek yargıdan geliyor. Davaya bakan savcılar, hâkimler baskı altına alınıyor, yıpratılmaya, yıldırılmaya çalışılıyor.
Geçtiğimiz yaz kararnamesinde HSYK'da yapılan tasfiye çabalarını unutmadık. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın operasyonları, işte mercek altında. En son Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce, daha mahkeme devam ederken 9 hâkime, Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri için verilen para cezaları... İstanbul'da Ergenekon davasına bakan mahkemenin başkanına yönelik, bayan avukat tuzağı ile yapılan tehditler, şantajlar... Yargı cephesinde adeta meydan savaşları yapılıyor. Çünkü vesayetçiler, hâkimiyetlerini, mevzilerini, güçlerini kaybetmek istemiyorlar.
İşte tam burada, demokrasi cephesinin çok dikkatli, temkinli, sağduyulu ve makul olması gerekiyor. Demokratlar olarak biz evet, ülkemizin refah, huzur ve barış içinde yaşamasını ileri bir demokraside görüyoruz. Demokrasinin, insanımızın gelir seviyesini artırırken, sosyal güvencelerini sağlarken, aynı zamanda devletimizi de, silahlı kuvvetlerimizi de güçlendireceğine inanıyoruz. Güçlü bir ekonomi, ileri bir demokrasi, aynı zamanda güçlü ve modern bir silahlı kuvvetler demektir. Bu açıdan bütün demokratların, bu ülkede hukukun üstünlüğünü ve özgürlükleri savunan samimi herkesin, Ergenekon davasında teenni ile hareket etmesi, sağduyudan ayrılmaması gerekir. Öyle bir hassasiyet içinde olunmalıdır ki, bu davanın, bir hesaplaşmaya dönüştüğünü iddia edenlere asla koz verilmemelidir. Öylesine titiz, öylesine hakkaniyetli davranılmalı ki, bu davanın, "AK Parti, rakiplerini tasfiye ediyor" diyenlerin saptırmaları, havada kalmalıdır. Sapla samanın karıştırılmaması için azami dikkat gösterilmelidir. Hele medyadaki hassasiyet çok önemlidir. Ergenekon dostları, yargı sürecini etkilemek için her türlü oyunu, tezviratı sergileseler de, psikolojik harbin bütün enstrümanlarını kullansalar da, hakikatin ortaya çıkmasından yana olanlar, yarın beraat edecek olan insanlara, zerre miktarı çamur sıçramamasına özen göstermelidirler.
Ergenekon dostları, mahkeme sürecini provoke etmek için beşinci kol faaliyetlerini çok önemsiyorlar. Emniyet aşamasında, yargı aşamasında, davanın ciddiyetini bozmak için bilgi kirlenmesinden tutun, yanlış adımlara sevk etmeye kadar, bir yığın beşinci kol faaliyeti yürütülebilir. Bu da, emniyet görevlilerinin, savcı ve hâkimlerin çok dikkatli olmalarını gerektiriyor.
Yasalara uyma konusundaki hassasiyet, en küçük hataya bile düşmeme titizliliği, bugün hayatî bir önem taşıyor. Birlikte çalışılan insanların devletten değil, adaletten yana olup olmadıkları, güvenilirliği, Ergenekon hamisi yapılanmalara bulaşıp bulaşmadıkları hususları da çok önemli. Çünkü her an bir tuzağın içine itilerek, yargılama sürecinin tökezletilmesi ihtimali var.
Yeri gelmişken bir konuya daha değinelim. Ergenekon davasını mecrasından saptırıp, demokratikleşmeyi akamete uğratacaklarını düşünenler, kötü yanılıyorlar. Bu dava yarım kalmayacak. Bu ülkede hakikate uyanan vicdanlar, er ya da geç devreye girecekler.
Ordu içindeki cuntacıların varlığının gerçek olduğunu, asker bilmiyor mu? Durmadan darbe planı yapanların hâlâ bünyede bulundukları bir gerçek değil mi? Masum talebelerin evlerine silah, patlayıcı koyup sonra da "Fethullahçı terör örgütü" icat etmeye çalışan vicdansızlardan, Genelkurmay habersiz olabilir mi? Bunu düşünenlerin, insan bile olamayacağını söyleyebilen insaf sahipleri yok mu? Elbette vardır.
Sadece, önyargıları atıp, "ülke hepimizin, kavga edecek bir şey yok, yeter bitsin bu kutuplaşma" diyebilen yürekli insanlara ihtiyacımız var...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.