Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

PKK’nın derdi, gazetecileri niye gerdi?

PKK’nın derdi, gazetecileri niye gerdi?

Geçen hafta bugün, “Bu röportaj çok tartışılacak” demiştik... Gerçekten de öyle oldu... Haber müdürümüz Nazif Karaman’ın, bir zamanlar “PKK’nın bir numaralı isimlerinden” olan, şu anda da, ailesiyle birlikte Kuzey Irak’ta yaşayan Osman Öcalan’la yaptığı röportaj çok ses getirdi, çok yankı buldu... Osman Öcalan’ın; “PKK da Alevilerin kontrolüne geçti” şeklindeki sözlerine “Tam isabet” diyenler de oldu, “aşırı tepki verenler” de... Bu haberden sonra, adeta “telefon yağmuru”na maruz kaldık... “Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” diyenler de vardı, “terörün azmasındaki sırrı deşifre ettiğimizi” söyleyenler de... Açık ve net söyleyelim; bu röportajı yayınlarken, hiçbir “artniyet” taşımadık... Sadece “eski bir PKK elebaşısı”nın sözlerinden hareketle, bir “durum tesbiti” yaptık!.. Öyle ya; İmralı’da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan; kendisini ziyaret eden “avukat”larına hemen her gün açıklamalar yapıyor, bu açıklamalar gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor, bazıları bu açıklamalara göre kendilerine bir “yol haritası” çiziyor da, Osman Öcalan niye konuşmasın, onun konuşması niye haber yapılmasın?..
ALEVİ FEDERASYONU NİYE GOCUNDU?
“Çok tartışılan sözleri” tekrar edecek olursak, özetle şunları söylemişti Osman Öcalan:
¥ “PKK homojen bir güç değildir. PKK içerisindeki solcu ve Alevi kesim, ittifak halinde mevcut hükümete karşıdır. Daha doğrusu solcu ve Alevi PKK’lılar, AK Parti’yi başarısız kılmak için baştan beri savaşı dayatıyor. Biz dağlardayken bu kesimi etkisiz kılmıştık. Son zamanlarda yurtsever kesim yerine Alevi ve solcu kesim PKK içinde etkili olmuş durumda.
PKK’yı şimdi bu grup yönlendirmektedir.”
¥ “PKK’nın solcu ve Alevi kesiminin başında Mustafa Karasu ve Duran Kalkan bulunmaktadır!..
Özellikle Mustafa Karasu, bir Alevi dedesi gibi hareket eder. Karasu, Sivas’ın Alevilerindendir.
Duran Kalkan ise Kürt bile değildir.”
İşte bu sözler, ne hikmetse, en çok Alevi Bektaşi Federasyonu’nu rahatsız etmiş... Artık en ufak bir haber veya en küçük bir fotoğraf hemen “hedef gösterme” olarak algılanıyor ya, Alevi Bektaşi Federasyonu da “hedef gösterildiklerini” iddia etmiş!..
Oysa Aleviler, “kendilerini kimin hedef gösterdiğini” gayet iyi bilirler!..
Unutmasınlar ki;
1937’deki “Dersim Katliamı”nı gerçekleştiren, Sabiha Gökçen’in attığı bombalarla paramparça olanlar, mağaralara sığınıp orada “zehirli gaz”larla öldürülenler, Vakit tarafından hedef gösterilmiş değillerdi!..
O zaman “Vakit” de yoktu,
“Vakitçiler” de!..
Onlar o zaman “hedef gösterilmek”le kalmamışlar, “zehirli gazlar”la katledilmişlerdi!..
Hem de, “CHP zamanı”nda!..
Peki, o Alevilerin evlatları, torunları şimdi nerede?..
Elbette CHP’nin yanında!..
Hem de, aynı CHP, “Dersim katliamı”nın bir benzerini yapmayı teklif ettiği halde!..
Sormak lâzım Alevi Bektaşi Federasyonu’na;
CHP’li Onur Öymen’in önerdiği “faşizan metod” sonrasında niye “hedef gösterilmek”ten söz etmediniz?.. Ne yani; “Vakit’in haberi”nden sonra mı aklınıza geldi hedef gösterilmek?..
TEK CÜMLEYLE “YALAN” DİYEBİLİRLERDİ!
Kaldı ki, Vakit, nihayetinde “Osman Öcalan’ın bir iddiası”nı taşımıştır gündeme... Demektedir ki; “Şu anda PKK’yı Mustafa Karasu yönetmektedir!.. Şemdinli’deki saldırı emrini veren de Mustafa Karasu’dur... Karasu, PKK içinde Alevi Dedesi gibi hareket etmektedir!”
Şimdi, bu sözden sonra, yapılması gereken nedir?.. Elbette “yalanlama” yapmaktır!.. Meselâ, Alevi Bektaşi Federasyonu; “Hayır!.. Mustafa Karasu Alevi değildir” diyebiliyor mu?.. “Saldırı emrini veren Karasu değildir” diyebiliyor mu?.. “Bizim, Karasu ile bir ilgimiz yok” diyebiliyor mu?..
Diyemediğine göre,
Bu “telâş ve panik” niye?..
“SEYFİ DEDE”DEN NE HABER?
Hadi çıksınlar ve desinler;
“PKK da dahil, hiçbir örgüt ve kuruluş Alevilerin kontrolünde değildir!.. Alevilerin, hiçbir yeri kontrolüne almak gibi bir amaç ve çabası da yoktur!”
Bunu desinler, seve seve yayınlayalım!..
Ama, diyemezler!..
Çünkü “Yargı’nın durumu” ortada, “Yargı’daki kadrolaşma” çabaları ortada!.. Bu kadroların, “Ergenekonculara zafer haftası” yaşattıkları da ortada!..
Artık, o kadar ortada ki;
“Eğer TSE damgalı değilsen, yani Tunceli-Sivas-Erzincan üçgeninden değilsen, yargıda yükselmen mümkün değil” sözleri bütün “hakim” ve “savcı”ların dilindedir!..
“Kadrolaşma” o kadar ortada ki;
“Seyfi Dede”nin, bütün mesaisini “Alevi kadrolaşma”ya ayırdığı “telefon konuşmaları”yla tescillenmiş durumda!..
“Kim, nereye gidecek?.. Kim, nereye kaydırılacak?”... Bunlara “Seyfi Dede” karar veriyor!..
Daha iki ay önce, “Ben Aleviyim. Ama işime inancımı karıştırmam” diyen HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’in; Seyfi Dede’nin kendisine gönderdiği ‘Dede’ ekolünden gelme hakimlerle nasıl konuştuğunu, onların Yargıtay üyeliklerinin torpille nasıl ayarlandığını cümle âlem duydu!..
Seyfi Dede’nin; “Haa, onlar mı?.. Onlar da bizim ekipten” dediği de hafızalarımızda...
“Yargıtay’a üye seçimleri”nde, “hangi kriterler”in geçerli olduğunu da gayet iyi biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen;
Hâlâ “hedef gösterilmek”ten yakınıyorlarsa, “hedef alınan kişiler” ne yapsın?..
Evet, evet; “Alevi olmadıkları” için bir yerlere gelemeyen, sürüm sürüm süründürülen ve hatta “görevden alınıp, avukatlık yapmaları bile yasaklanan” kişiler ne yapsın?..
BUNLAR UCUZ VE BAYAT LÂFLAR!
Açık söyleyelim, yine de “Alevi Bektaşi Federasyonu”ndan böyle bir tepki bekliyorduk... Ama itiraf edelim, medyadaki “köşe yazarları”nın “Vakit’i hedef alan” yazılar yazacaklarını hiç ummuyorduk...
Baktık ki; “Bremen Mızıkacıları”nın korosuna onlar da katılmış!.. Her “Vakit” denildiğinde hemen “kulak”larını dikip, “Saldır Co” vaziyeti alan “çomar”lar, yine saldırıya geçtiler!..
“Ayrımcılık” yapmakla suçlamışlar bizi!.. Güya “fitne” çıkarmaya uğraşıyormuşuz!.. “Alevi düşmanlığı” yapıyormuşuz!..
Hayır, yadırgamıyoruz!..
“Gazze’ye insani yardım götüren gemileri” basıp, orada 9 vatandaşımızı şehit eden, 21 vatandaşımızı da yaralayan “Terör devleti İsrail’in bile, kendisine yönelik suçlamaları “İsrail düşmanlığı” olarak göstermeye çalıştığı bir dünyada, bizim de “Alevi düşmanlığı” yaptığımız pekalâ iddia edilebilir!..
Çünkü, “eski bir numara”dır bu!..
Adeta, “şablon bir suçlama”dır!..
“Ucuz”dur, “bayat”tır, “kokmuş”tur ama, yine de kullanılır... Yapılan “eleştiri”ye tatmin edici bir cevap veremeyenler, “söyleyecek sözü olmayanlar” hep bu “ucuz suçlama”yı yaparlar:
“Bize karşı düşmanlık!..
Bizi hedef gösteriyorlar!”
Hayır, “bu ülke hayrına işler” yapan hiçbir kişi ve kuruluşa “önyargılı” değiliz!..
Hele “düşman”, hiç değiliz!..
Meselâ, “11 şehit” olayından sonra, “asker”lerin “ihmal” ve “hata”larıyla ilgili de çok haber yaptık... Yer yer “eleştiri” yaptık, yer yer “sert suçlamalar” yönelttik...
Ne yani, şimdi biz “asker düşmanı” mıyız?..
Elbette değil!..
Ama, “hata”ları söyleyeceğiz!..
Gerekirse, “istifa”ya bile davet edeceğiz!..
Ama bu demek değildir ki;
“Askere düşmanlık” yapıyoruz!..
Hiç kimse, “rüzgârdan nem kapmasın!..”
Varsa bir “hata”ları, varsa bir “ihmal”leri, ya da varsa bir “hinlik”leri; durumlarını düzeltsinler, “sinsî emel”lerinden vazgeçsinler, ayaklarını denk alsınlar!..
“Alevi Federasyonu”na söyleyeceğimiz budur...
“Medyatör”lere gelince;
Onlar da; “yalan-yanlış” yazan kalemlerini koyacak, herhalde “münasip bir yer” bulurlar... Artık “kulaklarının ardına” mı koyarlar, “ceplerine” mi?.. Artık, “münasip bir yer” bulsunlar işte!.. Çünkü, o kalemler, “el”lerine hiç yakışmıyor!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi