Madımak, “Karanlık Devlet Müzesi” veya “Uyanış Müzesi&
Madımak, Anadolu dağlarının çok sevilen, çorbası yapılan bir bitkisidir. Ünlü yazarımız Refik Halid Karay bir yazısında “Anadolu halkı bahar gelince, bazı yerlerde, çoluk çocuk kırlara dağılırlar ve madımak ismini verdikleri bir nevi yabanî semizotu toplarlar” diyor.
İlim adamları madımakla semizotu arasında ilgi kurmuyor ama bu onun önemini azaltmıyor. Ağır bir kıştan sonra bahara ulaşan halka neler anlatıyor olmalı idi ki, madımak Sivas’ın türkülerine girmiştir. Bu yüzden de Sivas’ın merkezinde bir otele ad olmuştu. 1993 yılında öyle olaylar cereyan etti ki; bu isim bitki isminin önüne geçti.
Şenlikler “Pir Sultan Abdal”a adanmıştı, çok sayıda sanatçı ve yazar, zamanın Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak Sivas’a gelmişti. Tabii, boyunu kat kat aşan bir tahrik makinası olan Aziz Nesin de oradaydı. Aziz Nesin, komik şeyler yazan birisi olarak bilinir; fakat o gün trajik bir hadisenin ataşleyicisi oldu. Ulusal tahrikçi, hedefine ulaştı. Tahrik de son haddine vardı. Vicdanı olmadığı için, vicdan azabı çektiğini de sanmıyoruz. Olaylar patlak verdikten sonra, 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak öldü, fakat o kurtarıldı!
1993’teki Sivas olaylarının arka planı hâlâ aydınlatılamadı...
Davet sahibi vali, davet ettiklerini koruyamadı!
Madımak olayı etrafında, bir nefret mekanizması oluşturuldu. Bina yakın zamanda istimlak edildi, yani devlet tarafından satın alındı. Şimdi ne yapılacağı merak konusu. Müze olması veya kültür merkezi yapılması yönünde görüşler var.
Bu mekânı müze veya kültür merkezi yapmak, bir aydınlanma sağlayacak mı? Gerçeklerin ortaya çıkmasına hizmet edecek mi? Yoksa bir yerlerden ateşlenen ve husumete yol açan tahriklerin kurumlaşmasına mı yol açacak?
Birçok siyasi cinayetin veya toplu öldürmelerin arkasındaki gerçek hâlâ ortaya çıkarılamadığı gibi, gerçek anlamda aydınlatılamayan bu olayın da kamuya gösterilen ve böylece kamuoyu oluşturulan tarafı üzerinden yorum yapılmaya devam ediliyor.
Gerçekçi olalım, meseleyi Sivas’a, Alevi-Sünni çatışmasına indirgemeyelim. Yani mahalli ve mezhebi çerçeveler çizmeyelim. İşin esasına yönelik sağlam bir adım atalım.
Cumhuriyet’in başlangıcından beri işlenen siyasi cinayetleri, ki bunların içinde İstiklâl Mahkemeleri’nin idam cezaları da vardır, tematik olarak ifade eden bir mekân oluşturalım. Bütün siyasî ve karanlık cinayetlerin hedefi olan kişi ve grupları canlandıran objeler yerleştirelim.
Bu müze, devletin görmezden gelinen karanlık tarafını aydınlatmak için yakılmış bir mum olsun. “Kutsal devlet” adına, sosyal olaylara müdahale ederek iktidar olan, iktidarını böylece sürdüren, bunu en kanlı cinayetlerle kabul ettirmeye çalışan bir zihniyeti sorgulamak için güçlü bir başlangıç yapalım.
Karanlık odakların Sünnileri kullanıp Alevilere, Alevileri kullanıp sünnilere vurmasının önüne geçmek için tarihî bir fırsat.
Bu müze bir uyanış müzesi olsun!
Sağcıyı solcuya, solcuyu sağcıya; Aleviyi Sünniye, Sünniyi Aleviye; Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e vs. kırdırarak, şiddetli tahriklerle sürekli hasım konumuna getirerek iktidar olan karanlık güçlerin tekrar hâkim olmasının önüne geçmek için böyle bir başlangıca ihtiyaç var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.