Gediktepe’ye gitmiş... Hey Allah’ım!
Dedim ki kendi kendime, “Demokratlığı zamkla yapıştırsan bile durmaz bunun üzerinde, dökülür...”
Nitekim öyle oldu.
Karambole getirerek, ortaya, “başörtüsüne özgürlük tanıyacağız” anlamına gelebilecek birtakım laflar yuvarladı, kendisini manşete çektirdi, hakkında birkaç “yandaş övgüsü” yazdırdı, sonra çıkıp düzeltti: “Ben öyle bir şey demedim. Danıştay’ın ve Anayasa Mahkemesi’nin kesin kararları var.”
Biz de biliyoruz bu kesin kararları...
Bu kararların nasıl alındığını da biliyoruz...
Nasıl alındığı belli bu kararların “hukuk”la ilişkisini de biliyoruz...
Hukukla ilişkisi tartışmalı bu kararların hangi zihniyet dünyasının ürünü olduğunu da biliyoruz...
Sen ne diyorsun?
Başörtülü kızlar merdiven altlarında “sigortalı sigortalı” çalışmaya devam etsinler mi, okullarına da gidebilsinler mi?
Nasıl olsun?
Biz, iktidar alternatifi bir partinin genel başkanı olarak senden özgürlükler konusunda açık, anlaşılabilir, net cümleler duymak istiyoruz.
Duyacak mıyız?
Hemen söyleyeyim:
Duymayacağız.
Dünkü “part time demokratlık gösterisi”nden sonra, CHP yandaşlığını “yüzsüzlüğe” vardırmış bazı kalem sahipleri, Kılıçdaroğlu’nun henüz geldiğini, hiçbir hazırlığı bulunmadığını, parti içindeki statükoları aşamadığını, Önder Sav tarafından yalnız bırakılmadığını, “el kasetiyle” seçime girecek olmanın şaşkınlığını yaşadığını, dolayısıyla “özgürlükler konusunda hemen bir netlik beklemenin haksızlık olacağını” seslendirmeye başladılar.
Ben bilmem.
Liderse, statükoyu aşsın.
Liderse, Önder Sav ve sair unsurları halletsin.
Liderse, “kesin kararlar” gibi mazeret cümlelerinin arkasına sığınmasın.
Ben daha da ötesini söyleyeceğim:
Statükoları aşmış, Önder Sav meselesini çözmüş, parti içindeki aykırı unsurları bertaraf etmiş Kılıçdaroğlu’ndan da bir şey çıkmaz.
Başörtüsü konusunda, “toplumsal uzlaşma” filan gibi ilginç olmaya çabalayan laflar ediyor ama, bunlar sadece laf...
MHP’nin desteği, 411 milletvekilinin onayıyla Meclis’ten geçen; Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak yürürlüğe giren anayasa değişikliği paketi, Kılıçdaroğlu’nun “halletmek istermiş gibi” yaptığı başörtüsüne özgürlük tanıyordu.
Ne oldu, biliyor musunuz?
Paket, Kılıçdaroğlu’nun da imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve esastan görüşülerek iptal edildi. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla hem “hukuk dışı” bir işe imza atmış oldu, hem de kendisini “kurucu irade” yerine koyarak suç işledi.
Madem başörtüsü konusunda aramamız gereken şey toplumsal uzlaşmadır, neden aynı zamanda “toplumsal uzlaşma metni” yerine geçen anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürüp bozdurdunuz?
Neden “yasama yetkisinin” bir başka kurum tarafından gaspedilmesine çanak tuttunuz?
Neden kendisini “kurucu irade” yerine koyan Anayasa Mahkemesi’ne, “Bir dakika, ne oluyor?” demediniz?
Kılıçdaroğlu’nun Gediktepe maceralarını anlatmak amacıyla oturmuştum yazının başına ama konu bambaşka yerlere gitti.
Hatırlarsanız, “Gider bu Gediktepe’ye, ayakta resim çektirir gelir...” demiştim.
Şaka yapmıştım...
El kasetiyle genel başkan olmuştu, “el mizanseniyle kahraman olmaya kalkışmaz herhalde” diye düşünüyordum.
Gitmiş, iyi mi?
Etro gömleğini giymiş, brifingini almış ve gitmiş...
Hey Allah’ım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.