'Kürt devleti'
Murat Başesgioğlu, AK Parti'den istifasını "demokratik açılım"a dayandırıyor. "Açılım"ın, "dış güçlerin oyunu" olduğunu iddia ediyor ve "gerçek amacı Kürt devleti" sözüyle, açılımın mimarlarını ve savunucularını suçluyor. Ağır bir itham. Peki bu ağır suçlamanın anlamı ne?
"Kürt devleti" sorunu birilerinin kafasını, birilerinin de midesini sancılar içinde bırakan, yine de bütün tarafların uzlaşmış gibi doğrudan telaffuz etmekten çekindiği bir konu. Telaffuz etmiyoruz, tartışmıyoruz, sadece Başesgioğlu'nun yaptığı gibi duruma gerekçe ararken bir suçlama olarak gündeme getiriyoruz; ama gerçekte hep bu konu ile meşgulüz. "Bölücülük" diye sürekli tekrarladığımız tehlike, bu devletin sınırları içinde başka bir devlet, yani "Kürt devleti" kurmak anlamına gelmiyor mu?
O zaman şu soruya açık bir cevap bulmamız lâzım. Bu tehlike, yani devletin ülkesinin bölünmesi ve bu topraklarda bir Kürt devleti kurulması ihtimali ne kadar gerçekçi?
Bu ihtimal teorik olarak mümkün. Kürtler Türkiye başta olmak üzere, Irak, İran ve Suriye'de yaklaşık 20-25 milyonluk bir nüfusa sahipler. Dünya üzerinde bir milyonun altında nüfusu olup da bağımsız devlete sahip toplumlar var. Ancak teorik olarak mümkün görünen bu ihtimal, bu topraklara özgü tarih ve yaşanmış tecrübeler karşısında tel tel dökülüyor. Sebep çok: Kürt devleti idealini besleyen Kürt milliyetçiliği, geç kalmış olmanın yanında birçok hastalıkla malûl. Türkiye Kürtlerinin yarıdan fazlası, Fırat'ın batısında yaşıyor. Coğrafya Kürtleri Türklerle o kadar kaynaştırmış ki, ayrılık iki taraf için de felaket. Yaşadığımız ülkenin çok güçlü entegrasyon dinamikleri var. En önemlisi ise devlet adını verdiğimiz birlikte yaşama formu, ne kadar hata yapmış olursa olsun alternatiflere göre hâlâ cazibesini koruyor. Öyle ya, adalet dağıtan, temel haklara saygılı ve barışı kurup sürdüren bir devlet kurmak da yaşatmak da kolay değil. Kuzey Irak'ta bütün dünya bir araya gelse böyle bir devleti tesis edemez. PKK'nın kuracağı devlet, Kürtler için ilk fırsatta kaçacakları bir cehennem olur.
Kürt sorununun çözümünde neden daha çok hukuka ve demokrasiye ihtiyacımız olduğunu, "Kürt devleti" ihtimalinin kendisi gösteriyor. Bir Kürt için "Kürt devleti ideali", ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde asgari temel haklara sahip bir vatandaş olarak yaşama umudu bütünüyle tükendiği zaman anlam kazanabilir. Peki bu umut ne durumda? Kürt devleti tehlikesinden bahsedenlerin bu soruya cevap vermesi lâzım. Kürt sorunu ile Kürt devleti sorunu arasındaki ilişkiyi doğru kurmak lâzım. Kürt sorunu, Kürt devleti kurmak isteyenlerin yarattığı bir sorun değil. Kürt sorunu çözülemediği için Kürt devleti tehlikesi büyüyor.
"Kürt devleti tehdidi" Kürt sorununun çözümünü kilitleyen iki tarafın, etrafa korku salmak için kullandıkları basit bir kozdan ibaret. Bu taraf, "Açılım yaparsanız Kürt devleti kurulur" diyerek ortalığa korku salıyor ve bu korku üzerinden siyaset satıyor; PKK ise zor duruma düştüğü zaman bu korkuyu kışkırtıp bağımsızlık tehdidinde bulunuyor. Gerçekte iki taraf birbirine hizmet edip taktik sonuçlar devşirmeye çalışıyor.
PKK, 1999 yılında "bağımsız devlet" hedefinden vazgeçti. Kandil'den geçtiğimiz hafta Cemil Bayık'ın açıkladığı şekilde bir aydır süren terörü, "demokratik özerklik" amacına bağlamak Kürtlerden gelen tepkiyi bastırmak için. Öcalan çıtayı indiriyor, çıkartıyor. Daha önce talep ettiği demokratik özerkliği, "savunma, ekonomi, diplomasi ve hukuk alanlarında özerklik" olarak tanımlarken, yani düpedüz bağımsız devletten bahsederken, bu hafta "TMK'nın kaldırılması, taş atan çocuklar, seçim barajının kaldırılması" gibi demokratik istekler sıralıyor. Pratik olarak PKK ve Öcalan bu çıkışlarla demokratik reformları engelleyen "Kürt devleti paranoyası"nı azdırmaktan başka bir şey yapmıyor. Demek ki maksatları demokrasi değil. Demokratik özerklik de, demokratik konfederalizm de ve hatta bağımsız Kürt devleti de süren savaşın taktik araçlarından, daha doğrusu cephaneliğinden ibaret.
"Kürt devleti"ni Kürtler istiyor mu? Akıl dışı tartışmalardan uzaklaşmanın yolu bu soruya cevap aramak. Bu sorunun cevabı ise demokratik açılıma bağlı. Kürtler kendilerini, eşit ve onurlu vatandaşlar olarak bu devletin gönüllü ortakları olarak hissederlerse neden bağımsız bir devletin peşine düşsünler? Cehennemi kim ister?