İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

İsfahan'dan yükselen nükleer bulutlar İstanbul'a ulaşır mı?

İsfahan'dan yükselen nükleer bulutlar İstanbul'a ulaşır mı?

ABD ile İsrail'in İran'ı nükleer silahlardan arındırma planlarının masadan kalktığına inananlara katılmıyorum. Tahran ile Washington arasında gizli ittifak olduğu, Fars siyasetinin inceliklerinin ABD ve İsrail'i dize getirdiği, iki ülkenin Irak'ta işbirliği yaptığı, Avrupa başkentlerinde gizli görüşmelerin olduğu ve “olay dışarıya yansıtıldığı gibi değil, İran çok yönlü oynuyor” tarzı gerekçeler, ilk bakışta, nükleer saldırı endişesini ortadan kaldıracak nitelikte. Tabi gerçekten böyleyse. Hem ABD istihbaratı, İran'ın nükleer çalışmalarından vazgeçtiğine ilişkin rapor da vermişti. Umarız bunlar doğrudur. Umarız ABD ve İsrailliler bu çılgınlığı gerçekten masadan kaldırmıştır.

Ancak ben o kadar rahat değilim. NATO'nun “nükleer vuruşu yapan ilk güç olma” yolunda doktriner bir değişikliği zorunlu görmesi. ABD Güvenlik Stratejisi'nde 21. yüzyıl savaşları için “nükleer güç ve saldırı”nın önemine ilişkin düzenleme, Pakistan gibi ABD müttefiki bir ülkenin nükleer silahlarının nasıl kontrol edileceğine ilişkin Türkiye'yi bile etkileyen tartışma ve bu ülkenin aynı gerekçeyle istikrarsızlığa sürüklenmesi, Irak'taki nükleer yığınak, Lübnan'a yapılan sevkıyat ve füze gemilerinin bütün bölgede dolaşmaya başlaması, en önemlisi de Pakistan'dan Lübnan'a kadar istikrarsızlıkların giderek önlenemez hal alması “ani ve şok edici” bir gerçekle yüzleşebileceğimize ilişkin korkularımı artırıyor. Tabi bu karmaşa içinde Türkiye'deki istikrarsızlıkların ne yana düştüğü konusuna girmiyoruz.

Son örnek: Türkiye'ye de gelen ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin Suudi Arabistan'daki ziyaretlerinin içeriği hakkında kimse bir şey bilmiyor. Türkiye'de neler konuşulduğunu bilmediğimiz gibi. Cheney S. Arabistan'dan ayrıldıktan sonra, ülkenin en önemli gazetesi Ukaz'da yayınlanan bir haber bazı Batılı haber kaynaklarına konu oldu.

Suudi Şura Meclisi, bu ziyaretten sonra ülke çapında uygulanacak bir planın hazırlıklarına girişmiş. Plan şu: İran'ın Buşehr nükleer santralına yapılacak ani saldırıdan sonra ortaya çıkacak nükleer zayiata ve zararlara hazırlık. Şura Meclisi'nin, uzmanların uyarıları sonucu böyle bir çalışma başlattığı, olası saldırının S. Arabistan'a kadar tehlike oluşturacağı ifade ediliyor.

Saldırının çok ani olacağı, gece yarısı yapılacağı, neredeyse kaçınılmaz görüldüğü, Cheney'nin ziyaretinin böyle bir içeriği sahip olduğu söyleniyor. Saldırılar için ABD ve İsrail'in ihtiyaç duyduğu maksimum zamanın 12 saat olduğu iddia ediliyor. Ancak bu 12 saatten sonra bütün bölgenin ne tür bir kabusla karşılaşacağını kimsenin yeterince öngörebildiğini sanmıyorum.

Mesela İsfahan'daki tesislere yönelik saldırının ne kadar insanın ölümüne yol açacağı bile hesaplanmış. Bu hesabı, öyle her hangi birileri değil, Pentagon'un finanse ettiği bir akademisyenler grubu yapmış. Yer delici olarak bilinen nükleer bunker-buster bombaları ile yapılacak saldırılar sonrasında oluşacak radyasyondan iki hafta içinde üç milyon insanın ölebileceği, radyasyonun yayılacağı bölge ve ülkelerde 35 milyon insanın kanser riskiyle karşılaşacağı bile hesaplanmış.

Peki nükleer saldırı sonrasında hangi ülkeleri radyasyon yayılabilir? Adı geçen ülkeler şunlar: İran, Rusya, Afganistan, Pakistan, Hindistan, çin, Kazakistan, özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan, S. Arabistan, ürdün, Türkiye, Lübnan ve İsrail.

Riyad'dan hayal kırıklığı içinde ayrıldığı, Suudi yönetiminin İran'a müdahaleye kesinlikle karşı çıktığı duyurulmuştu. Türkiye'deki temaslardan sonra da oldukça iyimser açıklamalar yapıldı.


Petrol fiyatları düşecek!

Cheney'nin Riyad ziyaretinde başka şeyler de konuşulmuş. 107 dolara çıkan petrol fiyatlarının geri çekilmesi konusunda anlaşma sağlanmış. İki ülke, fiyatları 85-90 dolara indirme konusunda uzlaşmaya varmışlar. Suudi yönetimi di, petrol fiyatlarını dengede tutmak için önümüzdeki yıldan itibaren yıllık üretimini 11 milyon varilden 12.5 milyon varile çıkarma kararı almış.


Krizin faturası 172 trilyon!

Konu ekonomiden açılmışken birkaç not daha vereyim: Küresel krizin bittiğini, etkisini kaybettiğini söylemek fazlaca iyimserlik oluyor gibi. Bear Stearns kriz dolayısıyla batmıştı. Bu batışın buzdağının görünen kısmı olduğu, yakında dev bankalar için benzer tehditlerin söz konusu olduğu iddia ediliyor. Dahası, banka batışları değil, banka hortumlamalarının konuşulacağı söyleniyor. Mortgage kriziyle başlayan finansal bunalımın, yan etkileriyle ve bütün sonuçlarıyla birlikte hesaplandığında ortaya 172 trilyon dolar gibi bir fatura çıkacağı da bir başka dehşetengiz iddia! “Büyük batışlar büyük yolsuzluklara dönüşecek” notu bence çok önemli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi