Kürtleri "paketlemek" mümkün mü?

Kürtleri "paketlemek" mümkün mü?

Soruyu "Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?" şeklinde mide bulandırıcı bir kibirle sorduğunuz zaman kastettiğiniz şey belli. Fransız Devrimi öncesinde sabahtan akşama kadar gevezelik yapan işsiz güçsüz soyluların aklına gelen parlak fikirler gibi. "Hayatımızda olmasalar her şey ne kadar güzel olurdu" tarzında bir hayıflanma. Ama tepeden tırnağa ırkçı, aşağılayıcı ve sonradan görme aristokrat özentilerine özgü.

"Birlikte yaşamak zorunda mıyız?" diye sorarken, sokakta gezen ve sabaha kadar havlayan sokak köpeklerinden bahsetmiyor. Hangi etnik kökenden gelirse gelsin, iç içe yaşayan bir toplumu ayrıştırıyor. Kastedilen ise düpedüz bir "azıtma", yani sahipsiz hayvanlara özgü bir uzaklaştırma planı. "Bizden uzak olsunlar, bizi rahatsız etmesinler de ne halleri varsa görsünler." lafı kimler için söylenirse aynen öyle.

"Ver kurtul"un temcit pilavı bu. Ruşen Çakır haklı: "Vur kurtul"cular hiç olmazsa terörle sınırlı bir çözüm öneriyorlar. "Ver kurtulcular" daha ırkçı, daha önyargılı ve nefret dolu bir yerde duruyor. Sadece etnik kökenine bağlı olarak bir toplumu yargılıyor, mahkûm ediyor ve bulunduğunuz çemberin dışına atıyorsunuz.

Bu sözün ne kadar ırkçı olduğunu, anlamsızlığı ile kanıtlamak mümkün. Irkçılık ele avuca gelen bir mantık içermez; sadece önyargıları, kini-nefreti kusar. "Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?" sorusuna, PKK'lılarla beraber "hayır değildir" cevabını verseniz kaç yazar? Ayrı yaşamak mümkün mü? Ankara'nın batısında yaşayan Kürtleri ne yapacaksınız? Tek tek tespit edip Güneydoğu'ya mı göndereceksiniz? Akıl ve izan içinde bir cevap bulabilir misiniz? Mümkün olmayan bir şey neden önerilir? Irkçı kibri tatmin etmek, başkalarını aşağılamak için değil mi?

Aynı mantıkla başka sorular da sorabilirler: "Laiklerle mürteciler birlikte yaşamak zorunda mı?". "Onlara bir din devleti kurup versek, biz de laik laik yaşasak olmaz mı?" Bu mantığın duracağı yer yok. "Zengin semtlerinde, aşağı sınıftan gelenlerle birlikte yaşamak zorunda mıyız?" "Benden farklı düşünen veya hayat biçimi benimseyenlerle birlikte yaşamak zorunda mıyım?" Bu son soru ile "Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?" sorusu arasında mahiyet itibarıyla ne fark var? Sonuncusunda sadece ırkçılığın buram buram yükselen rezil kokusu burnunuzun direğini sızlatmıyor mu?

Şayet bir insanın, doğduğu anda annesinden babasından tevarüs ettiği özelliklerden dolayı (buna içine doğduğu kültür çevresi de dahildir) o insan hakkında bir hüküm tesis ediyorsanız, onu hak kaybına uğratıyorsanız, aşağı bir yere yerleştiriyorsanız bunun adı ırkçılıktır. "Senin etnik kökenin, benim seninle yaşamamı mümkün kılmıyor" demek firesiz, kılçıksız bir ırkçı saçmalıktır. Bunu söyleyen de ırkçıdır.

Bu yüzden Bejan Matur'un yaptığı gibi, bu soruya "elbette mecbur değilsiniz" cevabını vermek ve "alt metinleri okumak" yerine doğrudan başka bir soru ile karşılık vermek lâzım: "Bu soruyu kim soruyor?" Türklerle Kürtlerin birlikte yaşamak zorunda olup olmadığını kim soruyor? Tırnak içinde vurgulayarak soralım: "Türkler mi?", yoksa "Kürtler mi?" Bu soruyu soran bir "Türk" mü? Yoksa "Kürt" mü? Sen kimsin kardeşim? Yanlış anlaşılmamak için daha açık soralım: "Türklüğü sen mi temsil ediyorsun?"

Meselenin özü "Kürt devleti" paranoyasına dayanıyor. "Kürt devleti" ise Türk'üyle-Kürt'üyle bu milletin sırtından sopayı eksik etmemek için uydurulmuş bir safsatadan ibaret. Böyle bir ihtimal bir hayal veya kâbus olabilecek kadar bile ciddi değil. Çünkü Kürt devleti, öncelikle Kürtler için bir felâket.

Nasıl bir felaket olduğunu göstermek için bir Kürt'e soralım: "Kürtlerle Yezidiler ve Zerdüştîler birlikte yaşamak zorunda mıdır?" diye soran ve her sözünde Kürt devleti adına kerametler aranan bir gazetecinin, yüksek perdeden ırkçı aforizmalar yumurtladığı bir ülkede yaşamak ister misiniz? Öyleyse bırakın bu zülme birlikte tahammül edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi