'Hayır'ın dayanılmaz ağırlığı
Referandum'da "hayır"ı savunanlar daha işin başındalar. 12 Eylül tarihi yaklaştıkça, "hayır"ı anlatmakta ve açıklamakta daha da zorlanacaklar. Dayanılmaz bir ağırlık üzerlerine çökecek.
Doğrusu, anayasa paketine muhalefetten vazgeçip, Anayasa Mahkemesi'nin rötuşladığı haline destek olmaktı. Böylece AK Parti ile çok güçlü olduğu bir cephede savaşa girmekten sarf-ı nazar edip, siyasî rekabeti başka bir alana taşıyabilir ve kozlarını paylaşabilirlerdi.
Hayır oyu vermek, mevcut anayasaya, yani Askerî Dikta'nın bu ülkeye kazık gibi çaktığı 1982 Anayasası'na sahip çıkmak dışında hiçbir anlam taşımıyor. Referandum'daki "evet" oyu, temel hak ve özgürlüklerde ilerleme, devletin hukukla mukayyet olmasında sağlam bir dayanak anlamına geliyor. Pakette yer alan hükümler birçok açıdan eksik hatta sakıncalı olabilir. Ama soru şu: Hangisi daha iyi? Anayasa değişikliği paketi mi; yoksa mevcut anayasadaki düzenlemeler mi? Referandumda "hayır" oyu kullandığınız zaman, mevcut anayasal düzenlemeyi daha iyi bulmuş ve muhafazasından yana oy kullanmış olacaksınız. Evet dediğiniz zaman ise, paketteki hükümleri daha ileri bulmuş ve benimsemiş bulunacaksınız. Referandum sandığına gittiğiniz zaman önünüze seçenek olarak sunulan iki tercih sadece bunlardan ibaret. Ya "evet"; ya "hayır".
CHP lideri Kılıçdaroğlu önceki gün "Anayasa değişikliği paketi halkın yararına değil." derken bir gerekçe öne sürüyor. Gerekçesi paketin içeriğindeki hatalar değil, bir eksiklik. "Dokunulmazlığı kaldıran bir maddesi bile yok." diyerek bu eksikliği gösteriyor. Eleştiri noktası muhalefet için doğru bir yer. Pakette birçok eksik var. O kadar çok eksik var ki, "Bu pakete anayasanın geri kalan maddelerinin tamamı dahil edilmeliydi." demek ve toptan yeni bir anayasa istemek hakkına bile sahipsiniz. Ama bu eleştiri sandık başına gidince sonucu değiştirmiyor. Anayasa paketine "hayır" demek, paketteki eksikleri eleştirmek anlamına gelmiyor. "Hayır" dediğiniz zaman sadece 82 Anayasası'nın ilgili maddelerini savunmuş ve devamı yönünde oy kullanmış oluyorsunuz.
BDP'nin boykot çağrılarını dayandırdığı gerekçe de aynı. BDP anayasa paketine Kürt sorununun çözümüne dair değişiklikler içermediği için muhalefet ediyor. Bu itiraz da makûl bir itiraz. Ama sonuç yine değişmiyor. "Hayır" oyu kullanmak, Kürt sorununun çözümüne bir katkıda bulunuyor mu? "Hayır" oyunun anlamı hayır. Pakete "hayır" dediğiniz zaman Kürt sorununun da içinde yer aldığı demokrasi sorununu ağırlaştırmış oluyorsunuz. Tek başına 145. madde değişikliği, gelecekte yargısız infazların önünü kesecek en sağlam garantilerden biri değil mi? BDP, bu yaman çelişkinin farkında. "Hayır" kampanyası yerine boykotu tercih etmeleri bu yüzden. Böylece 82 Anayasası'na sahip çıkma zilletinden kurtulmayı amaçlıyor. Daha ötede ise zorbalığa açık bir kapı var. "Evet"e direnmek çok zor. Kürtler sandık başına gidip "hayır" oyu kullandıkları zaman neye hizmet etmiş olacaklar? Bu zorluğu bilen PKK, boykot çağrısı ile sandığı tehdit ediyor. Sandığı yasaklamak, elinde silah olanlar için "hayır" oyu verdirmekten daha zahmetsiz ve pratik bir yöntem.
Yargıtay Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararını eleştirirken kendi oyunu belli ediyor. HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddelerin iptal edilmesine karşı çıkıyor. Hayırcı muhalefet cephesinin, 12 Eylül tarihi yaklaştıkça artacak zorluklarını aslında bu itiraz gösteriyor. Yüksek yargı, Yargıtay'ın kendi resmî dokümanı olan "stratejik plan"da tam tersini savunuyor. Demek ki itiraz hukukî değil siyasî. "Bu paket geçerse AK Parti, bu düzenlemenin mimarı olarak kazançlı çıkar" hesabı, referandumda "hayır" oyunun neredeyse yegâne gerekçesi.
Zorluk bu siyasî hesabı, anayasa değişikliği gibi hayatî bir tasarrufun üzerine inşa etmek. Bu hesap düpedüz yanlış bir hesap. Çünkü şu sorunun cevabı yok: Anayasa değişikliği paketi yerine mevcut Anayasa'daki düzenlemeleri neden tercih ediyorsunuz?