D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türk Tekelekom!

Türk Tekelekom!

Başlığı okuyucularımın ekserisi “Telekom” olarak okumuşlardır; doğrusu da o!
Evet Telekom bir tekel! Eskiden “devlet tekeli” idi. Sonra özelleştirildi, “özel tekel” oldu. Yani vahşi tekel!
Devlet tekelinin kusurlarını, hatalarını şuna buna atfederdik. En çok da “devlet telefonculuk mu yapacak yani!” derdik.
Devlet her şeyi yapardı. Şimdi sermaye devletten kat kat fazla sömürerek aynı işi, hatta daha kötü yapıyor. Arayan yok, soran yok!
Telekom’a işiniz düştü mü?
Öyle büyük şehirlerde değil, büyük şehirleri beş on kilometre çıkınca. Amiyane tabiriyle hapı yuttunuz demektir!
Alternatifiniz yoktur. Devlet Telekom’u özelleştirmiştir, bunca zaman içinde değil çok firmanın piyasaya girmesini, ikinci bir firmanın bile ortaya çıkmasının şartlarını oluşturamamıştır.
O zaman çaresiz Telekom’un kucağına düşersiniz.
Tekelekom da bu dokunulmazlıkla istediği tarifeyi uygular, vardan da alır yoktan da. Konuşursunuz alır, konuşmazsınız iki kat alır.
Zamane Deli Dumrulu bu! Kendi hatasının bedelini bile size ödettirir.
Kafa dinlemek ve zamanımı kitap çalışmalarına vermek için gittiğim “fevkalede turistik” kasabadaki Telekom yetkilileri müthiş bir hafıza tazelemesine sebep oldular.
1990’lara kadar, yani Merhum Turgut Özal’ın Türkiye’ye eli değene kadar, telefon lüks bir cihazdı. Öyle herkes kolay kolay telefon sahibi olamazdı. Sıraya girilir, yıllarca sonra sıra gelir ve böylece şanslı vatandaşlar zümresine dahil olurdunuz.
Ankara’da 1970’lerde bir kitabevi açmış, açar açmaz telefon için de müracaat etmiştik. Müracaatı o sıralar kitabevinin çalışanı olan genç arkadaşımız Adem Gürses’in adına yapmıştık. Yaşını başını alınca elinin altında telefonu olsun diye!
1980’lerde Yazarlar Birliği kurulduktan sonra telefon için müracaat ettik, beş-altı yıl bekledik, telefon sırasının geleceği yok. Bir gün rahmetli Erdem Bayazıt ağabey bir Maraş milletvekilinin elinden tuttu Birliğe getirdi. Yazarlar Birliği’ne “bakan tercihli” bir telefon alınmasının önemini anlattı. O milletvekili de gereğini yaptı. Birliğin yıllar sonra bakan tercihli bir telefonu oldu!
Telefonla şehirlerarası, milletlerarası konuşmak tarifsiz bir çileydi. Özal sonrası yeni yatırımlarla telefon meselesi halledildi. Müracaat ettiğinizin ertesi günü telefon bağlanır oldu. Sonra teknoleji değişti. Cep telefonu devrine girildi. Şimdi evlere telefon bağlatmak isteyen pek yok. Telekom, internet ihtiyacını kullanarak buna mecbur ediyor. Fakat taşrada telefon altyapısı çökmüş! 20 yıldır yatırım yapılmamış. Özal’ın hatırasına hürmeten her hâlde!
Biz de internet de bağlatmak ümidiyle Çeşme Ilıca’da ilgili müdürlüğe gittik. Çarşamba sabahı başvurduk, cuma akşama doğru telefon bağlamak için geldiler. O ana mahsus telefonumuz çaldı. Adamlar gittikten sonra, bir daha tık yok! Ne arayan var, ne de telefonla her hangi bir şey yapmak ihtimali. Elbette telefon olmadığı için ADSL de yok!
Pazartesi öğleden sonraya kadar bekledim. İlgili müdürlüğe bir dilekçe ile gittim. Yetkili şahıs telefonumun bağlandığından beri çalışmamasına hiç şaşırmadı. Demek ki vak’ayı adiyedendi. Hatta pişkin bir ifadeyle “doğal” olduğunu söyledi. Ben de dilekçeyi uzattım. İşlemlerin iptalini istedim. Aynı doğallıkla, “bekleyin, eninde sonunda bağlanır. Yoksa bağlama bedelini ve kaç gündür bağlı görünüyor ise onun bedelini ödemek zorunda kalırsınız” dedi.
Telefonun dümenden bağlandığı, yetkilinin de bunu bildiği böylece anlaşıldı. Adamların servis arabasında cihazları var. Oradan bizi arayarak bağlamış numarası yapmışlar her halde. Ama bağlanan bir şey yok.
Tekelekom yetkilisinin doğallığını çok sevdim!
Çünkü o, doğruyu söylüyor. Telekom konuşursanız da alıyor, konuşmasanız da. Bağlasa da parasını tahsil ediyor, bağlamasa da! Buna karşı başvuracağınız bir merci yok. Devlet elindeyken hiç olmazsa, devlet yetkililerinin işe el koymasını isterdiniz. Ya “özel tekel”e ne yapılabilir?
Hiç bir şey! Hiç bir şey!
Şimdi Tekelekom’un hiç bir zaman bağlanmamış telefonun tesis ve dört günlük kullanma bedelini icra yoluyla tahsil etmesini bekliyorum!
Edebilirler mi? Ederler! Çünkü kapitalizmin meşhur şiarıdır: Ekonomi ahlâk diye bir değer tanımaz. Helâl haram bilmez. Sırf kazancı, kârı bilir! Hele de tekelse!
Telekom’un değişmez reklamcısı Cem Yılmaz’a not: Bakalım anlattıklarımdan güzel bir parodi çıkarabilecek misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi