Halkını Düşünen Yönetici
Yöneticilik zor iş.
Şanı, şerefi kadar, sorumlulukları da ağır olan bir görev.
Yöneticilik alanı içindeki herkesin vebali, huzuru ondan sorulur.
Diken üstündedir.
Kendinden önce, başkalarını düşünecektir.
En küçük birimden, en yüksek makama kadar bu böyledir.
***
Gerek asker, gerek sivil.
Nice yöneticiler vardır, yetkisini kötüye kullanır.
Kendine emanet edilen malı, hoyratça harcar.
İmkanları, nefsine ve yandaşlarına peşkeş çeker.
Diğer hak sahiplerini düşünmez, keser gibi kendine yontar.
Rahatına, huzuruna, zevk ve safasına düşkündür.
Diğerleri umurunda değildir.
Bu, dün böyleydi, bugün de böyledir.
Haksızlık etmeyelim.
Sorumlu yöneticilik yapanlar hiç mi yok?
Elbette vardır.
Hizmet için çırpınan...
Başkalarını memnun etmek için kendi rahatını feda eden...
Devlet malını emanet bilen...
Yetim hakkı gözeten...
Yoksulun yüzünü güldüren...
Varlığı insanlara huzur ve güven veren...
Gerektiğinde uykusunu bile terk eden, fedakâr yöneticilerdir bunlar.
Dün var olduğu gibi, bugün de varlar.
Belki kendileri bundan hoşlanmaz.
Ama, örnek olması için onları sütunlara taşımak, kürsülere çıkarmak gerek.
***
İşte geçmişten bir örnek:
Ömer bin Abdülaziz’in yüzüğünde bir “taş” vardı.
Kuyumcular ona bir türlü kıymet biçemiyorlardı.
O taş bir “yıldız” gibiydi.
Sanki, geceleyin dünyayı bir yıldız gibi aydınlatıyordu.
Bir yıl ülkede müthiş bir “kıtlık” oldu.
Ahalinin bedir gibi yüzleri hilale döndü.
Ömer bin Abdülaziz, halkın takatten düşüp huzursuzluğunu görüp kendisinin rahatta olmasını doğru bulmadı.
Halkın ağzının “zehir” gibi acı olduğunu gören bir insanın boğazından “tatlı” su nasıl geçer?
Gariplere, yetimlere acıyarak o yüzüğün satılmasını emretti.
Yüzüğün satış parası, tam bir hafta boyunca “muhtaç”lara ve “fakir”lere dağıtıldı.
Yüzüğün satıldığını duyanlar ona şöyle dediler:
“Ne diye yüzüğü sattın?
Böyle bir yüzük bir daha eline geçmez ki!..”
Yüzü balmumu gibi sararmış Ömer bin Abdülaziz, gözlerinden yağmur gibi yaşlar süzülerek şöyle cevap verdi:
“Şehrin yüreği yoksulluktan yaralı iken, padişahın süse düşmesi çirkin bir harekettir.
Bana Taşsız yüzük yakışır.
Fakat, halkın gönlünün kederli olması yakışık almaz.”
***
Halkın rahat ve huzurunu, kendi lüks ve konforuna tercih edene ne mutlu!
Vicdanlı, şerefli ve namuslu insanlar, başkaları kederde ve sıkıntıda iken, kendileri zevk ü safa etmezler.
Yöneticiler makamlarında rahat rahat uyurlarken, halk nasıl rahat edebilir?!
Halkın rahat ve huzur içinde uyuması için yöneticilerin uyanık olması, fedâkârlık yapması gerek!
Bir de harcamalara, lüks ve şatafatlı hayata dikkat etmek gerek!
Yöneticilik, gerçekten zor iştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.