Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Çilingir Şevket ve Manav Cevat

Çilingir Şevket ve Manav Cevat

Göynük’te henüz güneş doğmamıştı, doğsa da ilk ışıklar, Göynük’ün etrafını çeviren ormanla kaplı dağlar ile kent içindeki asırlık çınarlara takılıyordu.
Sabahın serinliğinde bülbüller, serçeler ve isimlerini bilmediğim kuşlar kendilerine has besteleriyle Akşemsettin Hz.lerinin etrafında uçuşurken, ben de onlara katılıp, bu seher vaktinde; büyük âlim, veli ve tıp otoritesinin huzurunda olmanın tadına varmak istedim.
Ziyaretçiler gelmeye başladığı bir sırada; bedeni yaşlı ama ruhu genç biri, elinde tuttuğu bir tek gülü, türbenin penceresine koydu ve kenara çekilip beklemeye başladı. Akşemsettin Hz.lerinin huzurunda, Allah’a olan yalvarmam bitince ihtiyar kibarca “Hoş geldiniz” diyerek musafaha yaptı.
Güllü ihtiyar, gül ihtiyar, kendisini tanıttı, “Çilingir Şevket” derlermiş. Esasında demirci olduğunu ama artık mesleğinin bir kıymeti kalmadığı için çilingir ve benzeri işler yaptığını söyledi ve sabahın o saatinde dükkânına davet etti.
Artık adını öğrendiğim Çilingir Şevket amca ile anahtarcı dükkânına gittik. Akşemsettin Hz.lerine olan bağlılığını uzun uzun anlattı. Mümkün mertebe her sabah eline bir gül alır ve türbenin penceresine koyar, sonra da oradaki misafirlerle ilgilenirmiş.
Dükkânında oturup, güzel kokular süründükten sonra dükkânının üstündeki yazıhanesine geçtik. Meğer Çilingir Şevket amca, yıllardan beri her sabah, Akşemsettin Hz.lerini ziyaret eden misafirleri yazıhanesine davet eder ve türbe adına tuttuğu günlüklere duygu ve düşüncelerini yazdırırmış.
Görebildiğim kadarıyla büyükçe beş defter vardı ve hepsi doluydu. Kimler gelmiş, kimler geçmiş, kimler yazmış. Çilingir Şevket amca, Akşemsettin Hz.leri ile ilgili canlı tarih. Gönül ister ki, yazılanlar defterlerde değil de kitaplaşabilsin. Belki olur.
Bu arada Akşemsettin Hz.leri ile ilgili bir ayrıntıyı daha paylaşmak isterim. Daha önceki yazılarımın birinde, büyük veliye ait türbenin bulunduğu çevrede, kurbağaların ötmediğini, türbe sınırından 150 metre sonra öttüğünü yazmıştım. Öyle anlatmışlardı çünkü.
Bu sefer özellikle meseleyle yakından ilgilendim ve müşahede ettim ki, hakikaten kurbağalar türbenin yakınında değil, uzağında ötüyorlar. Neydi mesele kısaca hatırlatayım.
Akşemsettin Hz.leri, son günlerinde iyice hastalanır. Kurbağa seslerinden çok rahatsız olur ve Yüce Allah’a yalvarır. Rivayete göre; “Ey Allah’ım; her şeye razıyım ama kurbağa sesleri çok canımı acıtıyor, hiç olmazsa burada susamazlar mı” diye niyazda bulunur.
İşte o gündür bugündür, kurbağalar o bölgede yaşar ama asla türbe civarında ötmezlermiş. Bu sefer detaylı inceledim, Göynük’ün içinden iki ayrı çay akıyor. Birisi Akşemsettin Hz.lerinin türbesinin önünden geçer. Derenin her tarafı kurbağa dolu ve hepsi de türbenin uzağında şakır şakır ötüyor ve sadece türbe civarında ötmüyor.
Göynük’ün gönül dostu insanları çok. Bunlardan biri de tarihi çınarın altında manavı bulunan Manav Cevat. İşi gereği değil, hayatın anlamını Göynük’te bulduğu için tası tarağı Adapazarı’ndan toplayıp Göynük’e yerleşmiş ve kiraladığı tarlalardan ekip biçtiği ürünleri satarak geçimini sağlıyor.
Yaşı oldukça genç Manav Cevat’ın ama hayat tecrübesi bir hayli yüksek. “Harcamak yaşamak değildir hocam. İç huzurunuz yoksa cüzdanınız para dolu olsun bir anlam ifade etmez,” diyerek niye Göynük’ü tercih ettiğini anlattı.
Toprakla bütünleşmiş Manav Cevat. Kullanımda olmayan sekiz dönüm bir bozkırı kiralayarak yemyeşil bahçeye dönüştürmüş. Bahçesine kadar gidip ekip biçtiklerini yerinde gösterdi. Toprak öyle bir nimet ki, hem ölüye hem de diriye hayat veriyor gerçekten.
Manav Cevat ve Çilingir Şevket gibi nice gönül insanları var Göynük’te. Kısacası Göynük; huzur bulmak ve huzur vermek isteyenler için iyi bir uğrak yeridir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi