Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Referandum Retçilerini Anlamak İçin Korkunç Dram (2)

Referandum Retçilerini Anlamak İçin Korkunç Dram (2)

Referandum retçilerinin ruh yapısını anlamak için Adıyamanlı Rizko’nun yaşadıklarına dünden devam ediyoruz. Eski bakanlardan Mehmet Turgut anlatıyor.
“Öğretmen birden bire değişir, suratı allak bullak olur ve çok kaba bir hareket yaparak, ‘Ulan Rizko sen neler konuşuyorsun? Kimin alacağı, kimin vereceği? İnkılâp geldi, inkılâp oldu sen neler saçmalıyorsun?’ der. Rıza gayet samimi ve masum bir tavırla; ‘Bilmirem, tanımirem,’ der.
Öğretmenin öfkesi ve hiddeti daha da artarak, ‘Ulan eş..şek, demek sen inkılâbı tanımıyorsun ve açıkça da tanımadığını söylüyorsun’ diye adeta kükrer. Rizko yarı şaşırmış, yarı korkmuş, yarı öfkelenmiş bir şekilde; ‘Vallahi tanımiyrem, billahi tanımiyrem, inkılâp kim tanımiyrem, ben alacağımı istirem,’ diye direnir.
Öğretmen üstüne üstüne gider ve ısrarla sorar; ‘Demek sen inkılâbı tanımıyorsun? Demek inkılâbı kabul etmiyorsun?’ diye. Rizko inatla ve bir şey anlamadan, devamlı olarak, ‘Vallahi de tanımiyrem, billahi de tanımiyrem’ diye biraz da sert bir şekilde tekrarlar…
Öfkeden deliye dönüp kendinden geçen öğretmen, Rizko’yu bırakarak çarşı içindeki askeri garnizona dalar. İlk gördüğü görevliye büyük bir telaş içinde durumu anlatır. Oradan kumandana gidilir ve olay, ‘Burada Rizko denilen bir insan vardır. İnkılâbı tanımamaktadır. Bütün ısrarlara rağmen tanımamakta da direnmektedir,’ şekline dönüşür.
Süngülü askerler, başlarında genç bir subay ve önlerinde öğretmen, çarşıya dalarlar ve üç beş dakika içinde Rizko yakalanır. Zaten Rizko’nun bir yere kaçtığı da yoktur. Rizko karga tulumba daracık ve penceresiz bir odaya tıkılır. İlk önce kaba saba, sinli kaflı sorgulama başlar. Sonra sille, tokat ve tekmeler. Arkadan sopaların inip kalkması.
Sorular hep aynıdır. ‘Ulan inkılâbı tanıyor musun tanımıyor musun?’ Cevaplar da hiç değişmez; ‘Vallahi de billahi de tanımiyrem.’
Rizko inkılâbın ne olduğunu ve kimin yaptığını bilmiyor ki, tanıyıp tanımadığını söylesin. Onun bütün korkusu öğretmenden alacağının üstüne yatılacağı korkusu. Bu korku bütün korkuları bastırıyor ve ‘tanıyorum’ dese, her şeyin bitip alacağının yok olacağına inanıyor. Onun için de direndikçe direniyor.
Bu direnci kırmak ve Rizko’ya bir şeyler söylemek mümkün olmuyor. Öfkeden deliye dönen inkılâbın zinde güçleri, ‘Bu işte mutlaka bir bit yeniği vardır,’ diyerek ve bu büyük fırsatı kaçırmamak için kolları sıvıyorlar. Ankara ile irtibat kuruluyor, telefonlar durmadan işliyor, telgraflar yağıyor ve hadise şu şekilde anlatılıyor:
‘Adıyaman’da Rizko denilen bir sergerde var. İnkılâbı tanımıyor ve tanımamakta ısrar ediyor. Hareketlerinden yalnız olmadığı, içerde ve dışarıda bazı güçlerle irtibatının bulunduğu anlaşılmaktadır.’Ankara’dan özel bir ekip geliyor ve Rizko’yu sıkı kontrol altında sorguya çekmeye başlıyor. Bir yandan Rizko görülmemiş bir baskı ve şiddet altında, her yola başvurularak sorguya çekilirken, bir yandan da içerden ve dışardan yandaşlar aranıyor. Hiçbir kimse bulunamıyor, hiçbir vesika tespit edilemiyor ve Rizko’nun sorulara verdiği cevap değişmiyor. ‘Bilmiyrem, tanımiyrem, vallahi de, billahi de tanımiyrem.’
Sonunda Rizko, özel uçakla ve sıkı muhafaza altında Sivas Kampı’na yollanıyor. Rizko’nun namı ve dedikodusu çok önceleri gelmiştir. Bir iddiaya göre Rizko, ‘27 Mayıs gecesi yedi düvelle irtibat kurup, devlet sırlarını satan ve yurtdışına kaçmak üzere iken yakalanan bir casustur.’ Başka bir rivayete göre ise ‘büyük bir hareketin lideridir.’
Bir gün Rizko’nun Sivas’a geleceği duyulur ve sıkı güvenlik tedbirleri alınır. Herkes merakla ve heyecanla Rizko’yu beklemektedir.”
Evet, Adıyamanlı Rıza Uncu’nun ya da Rizko’nun dramı bitmedi yarın devam ediyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi