Tıp camiasında kafalar karışık
AK Parti hükümeti görevde bulunduğu sekiz yıl zarfında sağlık sektöründe köklü değişikliklere imza attı. Sosyal Sigortalar’a veya Emekli Sandığı’na bağlı olan vatandaşlara özel hastanelerden istifade edebilme yolunu açması, halk bazında dikkati çeken ilk reformlarından. Bu durumda devlet hastanelerine sıkışıp kalan sigortalılar, dilerlerse, farklı bir ödeme yaparak özel sektörden hizmet alır konuma geldiler. Eczanelerde naylon faturalarla mücadeleden kamuya ait sağlık kurumlarında hastayla ilişkilerin düzeltilmesine uzanan bir dizi sosyal ve teknik konuda iyileştirilmeye gidildi. Bunların bir kısmı halka yansıdı, bir kısmıysa henüz yansımadı. Bunun sebebi biraz uygulamaların tabana aksetmesinin zaman almasıdır, biraz da camianın karakteristikleridir. Boğaz tokluğuna çalışmasına rağmen ettiği yemine sadık kalarak, her ne şart altında görev yapıyor olursa olsun yüzünden bir an bile merhametli gülümsemeyi eksik etmeyen idealist doktorlar kadar, ideolojik farklılıklarını nefrete dönüştürmekten kendini alamayıp siyasallaşabilen, hastasını kovan, azarlayan doktorlara kadar eklektik bir gruptur tıp camiası. Ondandır ki bazı şeyler zaman alır...
Bugünlerdeyse tam gün yasası olarak bilinen kanunla gündeme oturdu sağlık sektörü. Bu yeni düzenlemeyle Sağlık Bakanlığı devlet hastanelerinde görev yapan doktorların özel muayenehane açma yolunu kapatmayı hedefliyordu. Sonuçta da doktorlar ya memuriyet hayatını seçecek ya da sadece özel sektörde çalışacaklardı. Burada amaçlanan hastaların belli bir kısım sağlık personeli tarafından istismarına engel olmaktı. Bıçak parası denen uygulamadan devlet hastanesinde rahatlıkla alınabilecek bir hizmetin mesai saatleri dışında özel sektörde çok daha büyük meblağlara karşılık verilmesi durumuna kadar bir dizi konuda değişikliğe gitmekti. Ancak yeni düzenlemenin ne derece bunu başaracağı da tartışma konusu olurken, sonuçları da bunlarla sınırlı kalmayacağa benziyor. İşte tam da bu sebepten dolayı yeni yasa doktor camiasından büyük tepki aldı. Gerçi şu anda hem Anayasa Mahkemesi hem de Danıştay, kanunu büyük ölçüde iptal kararı aldı, yani herkes dilediği gibi hem devlet sektöründe çalışıp aynı zamanda da özel sektörde muayenehane açarak aktif doktorluk yapabilecek. Ancak tıp camiasındaki öfke daha yeni yeni alevleniyor denebilir. Tabipler Odası dün bir protesto düzenledi mesela. Konu daha da çetrefilleşiyor. En önemli engellerden biri de iletişim bozukluğu sanırım... Bir taraftan iki mahkemenin kararının Tabipler Odası ve Sağlık Bakanlığı tarafından farklı şekillerde yorumlanması, diğer taraftan da doktorların bakanlığa verdiği tepki, ateşli bir tartışmaya gebe günlerde olduğumuzun habercisi. Tabipler Odası Danıştay kararıyla birlikte yeni düzenlemenin askıya alındığını, bu nedenle de kamuda kalmakla –yani muayenehaneyi kapatmak- özel sektöre geçmek -yani muayenehaneyi açık tutmak- arasında seçim yapmak için son gün olarak bildirilen 31 Temmuz’un artık bir şey ifade etmediğini savunuyor.
Sağlık Bakanlığı’ysa yargı kararı ne olursa olsun uygulamaya devam edeceğinde ısrarlı. Israrlı ama yargıya başkaldırı nasıl oluyor veya olacak bunu bilmiyoruz... Bakanlık mahkeme kararının siyasi olduğunu söylemekle yetiniyor. Bu arada başhekimliklerden Tabipler Odası’na kadar bütün merciler kafası karışmış doktorlar tarafından soru yağmuruna tutuluyor. Doktorlar çıkmazda. Hem vasıfsız işçi muamelesine tabi tutulmaktan yakınan uzmanlar, hem de küçük ve orta ölçekli muayenehanelere ket vurup büyük sermaye hastanelerine çanak tutacağını söyledikleri yeni düzenlemeye ateş püsküren muayenehane sahipleri... Hepsi açmazda.
Bekleyelim görelim... Bu işin içinden nasıl çıkılacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.