Akdeniz, İsrail gölü mü oluyor?
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad kehanet gibi bir öngörüde bulundu ve üç ay içinde ABD ve İsrail’in en az iki ülkeye saldıracağını söyledi. Kastedilen ülkelerden birisi Lübnan diğeri de İran olmalıdır. Ortadoğu’da savaşlar da kehanetler de bol. Her kehanetin çıkacağına dair bahse girmek de yanıltıcı olabilir. Zira, Ürdün Kralı Abdullah II de, 2007 yılıyla alakalı böyle bir kehanette bulunmuş lakin kehaneti tutmamıştı. İyi ki de gerçekleşmedi. Lakin Lübnan’da kıpırdamalar inkar edilemez boyutlarda. Sanki savaş öncesi sessizlik hakim. Bir taraftan Gazze ile İsrail diğer taraftan da Lübnan ile İsrail arasında çapraz gerilim var ve bu gerilim giderek tırmanıyor. Bunun nedenlerinden birisi Akdeniz’in bu bölgesinde petrol rezervlerinin keşfedilmesi. Lübnan ile İsrail ve Gazze arasındaki bu çapraz gerilim bir zamanlar 6 veya 12 mil çekişmesi nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasında da yaşanmıştı. Türkiye, 12 Eylül öncesinde Ege kıyılarına Hora petrol arama gemisini çıkarmıştı ve bu da sürekli gerilimlere neden olmuştu. Hatta Casus Belli nedeniydi. Dolayısıyla İsrail, Mavi Marmara meselesinin de ortaya koyduğu gibi Akdeniz’i bir İsrail gölü veya açık denizi haline getirmek istiyor. Ve kimsenin uluslararası hakkını kabul etmiyor. Dolayısıyla petrol varsa Lübnan açıkları da Gazze açıkları da İsrail suları oluyor. Bundan dolayı da mutlaka Mavi Marmara meselesinde BM bünyesinde bir uluslararası soruşturma komisyonu kurulmalıdır. Meselenin bir boyutu da İsrail’in Akdeniz’i İsrail gölü olarak görmesidir. Veya çevirmeye yeltenmesidir. Minber et Tevasül adlı bültenlerinde Maan Beşşur bu tehlikeye dikkat çekmiş ve Akdeniz’in İsrail göleti olmasının engellenmesi için uluslararası camiayı tedbir almaya çağırmıştır.
¥
İsrail, Lübnan gerilimi çok yönlü. İsrail, Hizbullah’ı İran’ın Lübnan’daki kolu veya ileri karakolu olarak görüyor ve İran’la gerginleşmesinde daima Hizbullah’ı hesaba katıyor. Son sıralarda İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak Hizbullah nedeniyle Lübnan’a bir kez daha tehdit savurdu. Lübnan iç barışı da pamuk ipliğine bağlı. Zira, Önümüzdeki günlerde BM’ye bağlı uluslararası mahkemenin Hariri davasındaki kararını açıklaması beklenirken, Hizbullah’ın resmen suçlanacağı iddiaları üzerine ortaya çıkması muhtemel gerginliği yatıştırmak üzere Türkiye gibi ülkeler devreye girdi. Lübnan gazetesi El Sefir, Suriye de dahil birkaç Arap ülkesinde Türk delegasyonların taraflar arasındaki ilişkileri yumuşatmak için çalıştığını öne sürdü. Çok yönlü mesailer bağlamında, Katar Emiri Ali Sani de, Lübnan’ın güneyini ziyaret ederken Beşşar Esad, Suud Kralı Abdullah ile birlikte Lübnan’a tam bir çıkarma yaptı. Bu bağlamda, Arap dünyasında iki ayrı kampı temsil eden Beşşar ve Abdullah’ın Lübnan’da Cumhurbaşkanı Süleyman ile bir araya gelmesi, mahkeme kararının açıklanmasının ardından çıkması beklenen gürültülere ve gerginliklere karşı bir erken önlem olarak yorumlanıyor. Beyrut zirvesi öncesinde Şam’da buluşan Kral Abdullah ve Esad, Türkiye’nin Filistin meselesindeki “onurlu tutumunu” överken, Gazze’ye insani yardım götüren özgürlük filosuna saldırı düzenleyen İsrail’in cezalandırılması için güçlerin birleştirilmesi gerektiği çağrısında bulundular.
¥
Daha önce Der Spiegel dergisinin sızdırdığı iddianamede, Suriye, Hariri suikastında ‘olağan şüpheli’ görülürken, desteklediği Hizbullah da ‘tetikçi’ yaftası yedi. Hizbullah ise bu iddiaları şiddetle reddediyor. Bilindiği gibi, baba (Refik) Hariri, Eylül 2004’te Maruni Devlet Başkanı Emil Lahud’un görev süresinin uzatılmasını istememiş, Esad da “Lahud ben, ben de Lahud’um” diyerek Lübnan siyasetini abluka altına almıştı. Lahud’un Şam’ın baskısıyla görev süresi uzatılınca Hariri başbakanlıktan istifa edip ‘Suriye, Lübnan’dan çekilmeli’ diyen muhalefetin safını seçmişti. Ve Hariri 14 Şubat 2005’te Beyrut’ta profesyonelce hazırlanmış bir bombalı suikastta öldürüldü. Ondan sonra da Lübnan’da taşlar yerinden oynadı ve Suriye ordusu Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldı. Fransa ve Suudi Arabistan o dönemde Hariri ailesini desteklerken Suriye’yi suçluyorlardı. Lakin geçen yıllarda hem Lübnan-Suriye ilişkileri hem de Riyad-Şam ilişkileri tamir oldu. Hatta Lübnan basınına göre siyasi mevsim Lübnanlı siyasetçilerin Şam’a ‘hac’ ziyareti mevsimi. Bununla birlikte dengeler çok iğreti ve her an bozulabilir. İsrail de bu dengeleri gözlüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.