Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

YAŞ’ta ne oldu?

YAŞ’ta ne oldu?

Başlık kışkırtıcı... Ufaktan ufağa “enformasyon” da kokuyor...

Hakikaten YAŞ’ta ne oldu?

Başbakan’ın vetosu ne anlama geliyor? Cumhurbaşkanı neden “Her şey normal, atamalarda sorun yok” açıklamasını yaptı? Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül garibim niçin daireler arasında gidip gelmekten helak oldu, kimi ikna etmeye çalıştı? Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ve akabinde Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasına kesin gözüyle bakılan Orgeneral Hasan Iğsız ne oldu da emekliye sevkedildi?

Daha da önemlisi, Işık Koşaner neden Genelkurmay Başkanlığı’na atanmadı?

Size tüm samimiyetimle söylüyorum ki, YAŞ’ta ne olduğu beni hiç ilgilendirmiyor.

Sizi de ilgilendirmesin.

İsveç’teki atamalarla İsveçliler ilgilenmezler.

Danimarkalılar, Genelkurmay Başkanlığı’na atanacak şahsı merak etmezler. İsmini dahi bilmezler.

İngilizler, Kara Kuvvetleri’ne vaziyet edecek kişiyi tanımazlar, Harekât Dairesi’nden, EDOK’tan, şundan bundan çakmazlar...

Hollanda Yüksek Askeri Şurası’nda çıkacak kriz, Hollanda basınını günlerce meşgul etmez. Esasında, oralarda kriz filan çıkmaz. Askerler, sivil iradeye tabidir ve sadece verilen görevi yerine getirirler...

Hele “Bu general bizim çocuğumuzdur, onu sivillere ezdirmeyiz” demeye hiç yeltenmezler...

Hangi Paşa’nın daha sert olduğu, hangisinin görece yumuşak sayıldığı, hangisinin “darbeye yakın” durduğu, hangisinin “darbeye uzak” kaldığı, hangi yüksek rütbeli subayın önünün kesilmesi durumunda “demokrasinin kazançlı çıkacağı”, hangi yüksek rütbeli subayın önünü açılması durumunda hiyerarşinin bozulacağı, EDOK’a kimin geleceği, Jandarma’dan kimin gideceği, Deniz’den kimin çıkacağı, Hava’da kimin uçacağı türünden sorunsallar Almanların, Fransızların,

Yunanlıların, Norveçlilerin, İtalyanların gündeminde olmaz...
Hiçbiri andıç nedir, muhtıra nedir, fişleme nedir bilmez...

Peki, bizde neden böyle?

Şimdi, “Türkiye’nin özgü koşulları, iç ve dış düşmanımız, coğrafi ve stratejik önemimiz” diye başlamayalım...

Buradan bir yere varamayız.

Her ülkenin “özel koşulları” vardır.

Her ülke coğrafi ve stratejik öneme sahiptir ve her ülke en az diğerleri kadar “kritik süreçlerden” geçmektedir.

Bizim farkımız, zihinlerdeki “militarist tortulardan” henüz kurtulamamış olmamız.

Budur.

Başka da bir şey değildir.

Bu genelgeçer izahattan sonra gelelim “YAŞ’ta ne oldu?” sorusuna.

Esasında bir şey olmadı.

İlker Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Orgeneral Hasan Iğsız’ı atamak istiyordu.

Başbakan veto etti.

Bu vetoya içerleyen Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yeni bir isim önermeyince, Genelkurmay Başkanlığı’na atama yapılamadı.

Bundan sonra ne olur?

Kilit pozisyonunu koruyan Orgeneral Başbuğ ya Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yeni bir isim önerir... Ya yeni bir isim önermeden görev süresinin dolmasını bekler (ki, “fiili durum” yaratmış olacağı için bunu göze alamayabilir...) Ya “Ben bu işi beceremedim, istediğim kişilerin atamasını sağlayamadım” deyip istifa yolunu seçer... Ya da görev süresinin dolmasına az bir zaman kala (rencide edilmeden) üçlü kararnameyle görevden alınır...

Herhalde böyle olur.

Siz “Kriz var, öldük, mahvolduk” diyenlere kulak asmayın.

Kriz filan yok.

İnisiyatif siyasi iradede ve olması gerekenler oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi