Hele şükür, komuta sivillere geçti!
Evet; yıllarca bunu bekledi Türkiye’nin gerçek demokratları.
Türk siyasi tarihinin “DNA” sına yerleşmiş, ordunun işini orduya bırakın, Cumhurbaşkanı da olsa Başbakan’da, ordu ne derse onu yapacak, anlayışı geçen gün tarihin tozlu sayfalarına gömüldü; dilerim bir daha dirilmemek üzere.
Bütün diretmelere, “toplu istifa” tehditlerine rağmen, ne Başbakan, ne Milli Savunma Bakanı bir adım geri attı ve Genel Kurmay Başkanlığıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığına, şimdilik, atama yapılmadı.
Demokrasiye gerçekten inanan, TSK’nın Başkomutanı olarak Cumhurbaşkanı’nı kabul eden herkes, bu gelişmelere alkış tutmalıdır.
Başbuğ “teklif yapar”! Ancak “takdir Başbakanındır!”
Bu Başbakanın Tayyip Erdoğan ya da bir başkası olması fark etmez. Emir komuta zinciri budur. Ne Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan’ı ne de Başbakan’ı noter görevi yapmak amacıyla o koltukta oturuyor. “Vur mührü, bas imzayı, bizim işimize burnunu sokma!” günleri bitmeliydi; bitti de “nitekim”!
Tek itiraz kimden geldi? Kimden olacak Kemal “Yiğitoğlan” Kılıçdaroğlu’ndan! “Ordu YAŞ kararlarını kendi teamüllerine göre alsın!” Klıçdaroğlu’nun yapabileceği fazla birşey yok zaten. Bu günün CHP’si, askerin vesayeti altında bir düzenin sürme
sinden yana. Zaten bunun için de referanduma “hayır!” diyor ya; neyse! Ordu seçilmişlerin denetim ve komutasında olmak zorundadır. Bağımsız ordu, ne demekse, siyaset batağına saplanır önünde sonunda ve darbe hazırlıklarına soyunur! Siz, sivil seçilmişlerin denetimindeki hangi ordunun darbe yaptığını gördünüz?
Rahmetli İsmet İnönü’nün gene rahmetli gazeteci İlhami Soysal’a söylediği bir söz vardır, 27 Mayıs darbesi sonrasında. İsmet Paşa, eliyle Kara Harp Okulunu gösterir, Soysal’a: “Eskiden bu okuldan mezun olanların varmak istediği son durak, Genel Kurmay Başkanlığı’ydı. Şimdiyse Çankaya oldu! Ne kadar yazık!” Ordu artık halkın oylarıyla seçilmişlerin denetimi ve emir komutasına girmek zorundadır! Yoksa falanca emekli edilmiş, filanca terfi etmiş... Bunlar lafı güzaftır!
Bukowski’den Erbakan’a şiir
Yazdığı şiirlerle yer altı edebiyatının Ginsberg’le birlikte en büyük ustalarından sayılan Henry Charles Bukowski , ölümünden hemen önce, 1994 yılında, Amerika’da, Yasin Hatipoğlu’yla tanışıyor. Hatipoğlu çok etkileniyor Bukowski’den ve şairi Türkiye’ye davet ediyor. Bu ziyaret sırasında, Necmettin Erbakan’la Bukowski buluşuyor ve koyu bir sohbete dalıyorlar. Erbakan, Bukowski’yle tanıştığından çok mutlu olduğunu yineliyor her fırsatta ve ondan bir şiir istiyor. Şair şiiri yazıyor: Akrostiş düzeninde yazılan şiirin her satırındaki ilk harfi alırsanız, Necmettin Erbakan çıkar ortaya! (İzdiham’a teşekkürler)
SAYIN ERBAKAN
Niyaz etmezsin batıya bilirim
Emir Allahtan’dır, Batılı Nahy edersin
Ceza kesilir sana, kırılır kalemin
Mahpusa da düşsen devam eder seferin,
Erler erkanı izin vermez sana
Taksimi sen kabul etmezsin, gerisi angarya
Tilmiz hain çıkar; uyar batıla.
İnzivaya çekilmek, yakışmaz sana
Naiplik verilmiştir, Fatih’ten sana.
Entrikalar boldur, Ümmet üzerinde
Rehber nerede, emir nerede?
Bulunmaz bir karanlık var önümüzde,
Ay bölündü, ayça kalsın üzerimizde.
Kahırlanma, Liderim dualarımız seninle
Alnın açık olsun, çünkü davan mukaddes
Necip atalarından bu dava tek emanet.
New York’ta yıkılan ikiz kulelerin yerine cami yapılacak
Geçtiğimiz Salı günü, New York Belediye Başkan’ı Michael Bloomberg, “yakınları 11 Eylül saldırılarında ölen herkes, bu camiiye kucak açmalıdır. Bize yönelik bir savaştı 11 Eylül. Biz bir yandan savaşırken bir yandan da Anayasamızı ve ülkemizi korumak ve asla unutmamak zorundayız.
“Belediye Anıtlar Kurulu’nun dokuza karşı sıfır oyla onayladığı, 13 katlı camii ve külliyesinin yapımını durdurmak içinse, kollarını sıvayan sıvayana. İlk iş olarak da mimarlara, müteahhitlere ve camii yapımına parasal katkıda bulunacaklara yönelik bir kampanya başlatmayı amaçlıyorlar.
Ancak Belediye Başkanı Bloomberg “etnik ve dinsel inançlar doğrultusunda sürdürülecek hiçbir politikaya izin vermeyeceğini!” açık açık ilan etti. “Yakınlarını 11 Eylül saldırılarında yitiren birçok kişi camii yapımını destekliyor. Gerek e-posta, gerek mektup gerekse de açılan banka hesaplarına para yatırarak, doğru bir iş yaptığımızı bize gösterdiler!”
Uzak durun milletten
Her yaz, her kış, her ilkbahar üç adam varki, yatağımıza, buzdolabınıza burnunu sokuyor!
Bunlardan birincisi Mehmet Öz! Amerika’dan, Oprah Show’dan kalkıp geliyor Türkiye’ye, öneriler, öneriler, önerilerle boğuyor bizi.
Meran ki, taşlardan, böceklerden, otlardan ömrümüzü uzatmasın; yetti artık! Ömer Coşkun’da lütfen cinsel hayatımıza renk (?) katmasın!
Meranki ekrana çıkardığı o taşları alsın yesin! Otellerde bağırsak boşaltma eylemlerinden de uzak dursun!
Ömer Coşkun bizim kas gücümüze değmesin! Biz çelimsiz olmak istiyoruz!
Tek dertleri para olan ve dediklerini yapsak ayda elli kilo alacağımız bu insanlar ekrana çıkmasın, bunların internet siteleri olmasın, radyoda konuşmasınlar! Siz üçüz olabilirsiniz ama biz sizin “para payandalarınız” değiliz!
(İzdiham ve Tarık Seçkin Bey’e teşekkürler)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.