Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kürtlerden bağımsızlaşmak!

Kürtlerden bağımsızlaşmak!

Bir taraftan 12 Eylül anayasası bazı maddeleriyle yeniden oylanırken diğer taraftan da 12 Eylül rejiminin mimarının Kürt meselesiyle alakalı olarak ortaya attığı sözde 'çözüm formülü' tam da 12 Eylül darbesinin 30'uncu yıldönümüne denk gelen günlerde yeniden güncellik kazandı. Türkiye'nin eyaletlere bölünmesi teklifi giderek yaygınlık kazanıyor. Son sıralarda Ahmet Türk, Selahaddin Demirtaş ve Osman Baydemir öyle veya böyle özerklik taleplerini gündeme getiriyorlar. Buna mukabil, Türkler' arasında da Kürtlerden 'bağımsızlaşma(ayrılma)' talebini ulu orta gündeme getirenler çıkıyor. Bunların en barizlerinden birisine ' Türk ayrılıkçı lider' lakabı takılmıştı.

Gerçekten de Ertuğrul Özkök'ün başını çektiği bu ayrılık edebiyatına destek verenler de çıkıyor. Sayıları yavaş yavaş artıyor. İsmail Beşikçi de bunlardan birisi olmuştur. Zaman zaman çatışmalar ve kayıplar nazara verilerek bu bakış açısı haklı kılınmak isteniyor. Nazlı Ilıcak ve Orağ Eğin gibiler de yer yer bu koroya katılıyorlar. Peki, bütün bunlar Türkiye açısından ne anlama geliyor? Şu anlama geliyor: Osmanlı sonrası yaşanan makro dalga çözülme bugün de mikro dalga şeklinde sürdürülmek istenmektedir. Mesele Kürt meselesine varıp dayanmıştır. Çok yönlü bir oyunla Araplardan koparıldık ve onlardan bağımsızlığımızı elde ettik! Sırada Kürtler var. Esasında imparatorluğa veda, bağımsızlık olarak takdim edildi. Kendi ayaklarımız üzerine duracak ve safralardan kurtulacaktık. Bugün de Kütlerden bağımsızlaşmak da, aynı klişeler ve argümanlar altında takdim ediliyor. Öyleyse bugünkü ikili veya çok yönlü oyun dünkü oyunun devam eden bir perdesi midir?

Çoktandır Türkiye'de baykuşlar gibi bunu seslendiren bir bölük var. Bunlar 'Kürtleri bırakalım Batı'ya daha kolay entegre olalım' korosunu seslendirenlerdir. Hayal ile mevcudu takas ediyorlar! Onlar bir müddet sonra da 'bütün Türkler Batı'ya entegre olamazsa İzmir ve çevresi ne güne duruyor' diyebilirler. İki tarafın ulusalcıları da birbirlerini besliyorlar. Bundan dolayı Özkök'ten Kürt zıt benzerlerinin özerklik talebine destek gelmiştir. Netice itibarıyla, onlar bir çözümün veya gerçek anlamda çözülmenin iki şıkkını temsil ediyorlar. Bazı Kemalistlerin makro düzeyde savunduklarını Apocular mikro düzeye savunuyorlar. Makro çözücülere göre 4 yüzyıl boyunca Türkler yabancı cephelerde boşu boşuna kanlarını sebil etmişlerdi ve bundan kurtulmanın yolu da Araplardan kurtulmaktı. Nitekim öyle de olmuştur. Lakin milliyetçi eksenli düzenlerde bu defa da Kürt gailesi baş göstermiştir.

Bu yeni gaile karşısında Özkök gibilerin refleksi aynı olmaktadır. Dün 'Yemen'de ne işimiz vardı?' diyenler bugün 'Bismil'de ve Hakkari de ne işimiz var?' demektedirler. Arapların deyimiyle 'ma eşbehelleyletü bil bariha' yani bugün ne kadar da düne benziyor. Akif'in deyimiyle hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? Maalesef reddi miras yaparak imparatorluğu berhava ettiğimiz ve dağıttığımız gibi şimdi de cumhuriyetin mirasını dağıtmak üzereyiz. Zira makro çözücüler mikro düzeyde de yeniden faaliyete geçtiler ve nüksettiler. Hastalık yine bünyeyi sarmıştır. Sovyetler Birliği de devrim yapmıştır lakin 5 yıl sonra sınırlarını Çarlık Rusya'sının sınırlarının ötesine taşımıştır. Peki biz ne yaptık? Kürtlerle ne din kardeşliği bağlarını takviye edebildik ne de müesses ideoloji çerçevesinde onları kendimize benzetebildik! İşte bu durumda sureti haktan görünen Özkök gibiler devreye giriyor. Öyleyse ayrılalım diyorlar.

Şimdi maalesef Türkiye üzerinde mikro bir oyun oynanıyor ve imparatorluğa vedadan sonra ikinci dalga oyun da sahneleniyor. Büyük oyunun minyatürü. Bu tezgahtarlar arasında hem Türkler hem de Kürtler var. İdeallerini yitirmiş bu tezgahtarların derdi milli egoizmi tatmin etmektir. Bir de Özkök gibilerine göre kişi başına milli geliri artırmak. Yani fedakarlık yerine dünyevileşmeyi ve tüketimi ikame etmek. Birlikte yaşam kültürü yerine ayrışma kültürünü, bencilliği ve paylaşmamayı esas alıyorlar.

Özkök gibilerine göre, Kürtlerden bağımsızlaşırsak belki başımız tavana değer. İmparatorluğa veda ederken de birileri kulağımıza böyle fısıldamış olmalı. Özkök'ün tasavvurundaki Türkiye bugünün Yunanistan'ıdır. Nüfus hareketliliği durmuş ve ekonomisi çökmüş bir yapı. Yani tüketim kültürü bayındır ve payidar etmiyor. Bilakis bulunduğu zemini çökertiyor. Dünyevileşmenin sonucu yok olmaktır. Hayata hayat veren ise ideallerdir. Türk ayrılıkçı liderlerin kulakları çınlasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi