TSK’da yeni dönem... Cunta kaybetti, demokrasi kazandı!
Birkaç gün önceki bir yazımda; “Benim tanıdığım Tayyip Erdoğan, dayatmalara boyun eğmez... Çünkü, onun varlık sebeplerinden biri de, talimat, yasak ve dayatmalarla mücadele etmektir” demiştim... Evet, benim tanıdığım Erdoğan; “telkin” ve “tavsiye”lere açıktır, “aklına yatan” bir teklif yapıldığında “Peki” demekten kaçınmaz... Ama bunu “emir” ve “talimat” tonunda söylerseniz, mümkün değil yaptıramazsınız!.. Boynunu kesseniz, kararından döndüremezsiniz... Ben Tayyip Erdoğan’ı böyle tanıdım, böyle bildim... Bunu bildiğim için de, “oldukça iddialı” sözler sarfettim... “Uzman” geçinenlerin, televizyon ekranlarında “Org. Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirileceğini” söylediği günlerde; “Hayır” demiştim; “Benim bildiğim Erdoğan, Hasan Iğsız’ı kesinlikle Kara Kuvvetleri Komutanı yapmaz!”
Açık söyleyeyim, bu öngörüm bir “bilgi” veya “duyum”a dayanmıyordu... Ben, Erdoğan’ı tanıyordum ve benim bildiğim Erdoğan, Iğsız’ı “veto” ederdi.
Nitekim, yanılmadım.
Tayyip Bey, beni yanıltmadı.
Demek ki;
“Benim tanıdığım Erdoğan”da bir “sapma” veya “kayma” yok... O, “doğru” bildiği yolda ilerlemeye devam ediyor... Çünkü o, “millet”i tanıyor, “milletin ne istediğini” biliyor ve de millete güveniyor... En önemlisi de, “karar”larını hayata geçirme konusunda “risk” alıyor...
SİYASETÇİ DEDİĞİN “RİSK” ALIR!
Bence, bir siyasetçinin en önemli vasfı, “risk” almaktır... Nice “siyasetçi” tanıyorum ki, bugün “çok iyi yerlerde” olmaları gerekirken, sırf “risk” almaya cesaret edemedikleri için “silik” kalmışlardır!
Tabiî, alınan “risk”in sonunda “kazanmak” da vardır, “kaybetmek” de...
Mesut Yılmaz gibi; “Siyasî hayatıma da mal olsa” deyip, “28 Şubat’çıların dayatması”na boyun eğer ve “İHL’lerin köküne kibrit suyu” dökerseniz, “siyasî mevta” olmaktan kurtulamazsınız!..
Dikkat edin; Tayyip Erdoğan da “siyasî hayat”ını ortaya koyuyor... Ama, bir farkla: “Ülkemin hayrı için” diyor Erdoğan; “Türkiye’nin hayrı için bu adımları atmaktan kaçınmam... Türkiye kazanacaksa, AK Parti kaybetsin, hiç dert değil!..”
Tayyip Erdoğan, böyle bir insan!..
O “kişisel çıkarlar” veya “kaprislerini tatmin” için değil, “Türkiye’nin çıkarları” için koşturuyor...
“İstekli, heyecanlı ve hırslı!”
8 GÜN SÜREN TAKTİK SAVAŞI
Hiç şüpheniz olmasın ki;
8 gün devam eden “YAŞ krizi”nde de, “Türkiye’nin çıkarları”nı dikkate almış ve bu kararlılıkla “teamül dayatmaları”na direnmiştir!
Aslında, generallerin “teamül” dedikleri şey, “TSK yönetiminde kendi adamlarını tutmak ve borularını öttürmeye devam etmek”ten başka bir şey değildi.
Neydi teamül;
“Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Org. Hasan Iğsız getirilecek!”
Tayyip Bey, Hasan Iğsız’ı “veto” edince “teamül” değişti ve şöyle oldu:
“Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Org. Necdet Özel getirilecek, Jandarma Genel Komutanlığı’na da Org. Aslan Güner atanacak!”
“Org. İlker Başbuğ ve arkadaşlarının teamülleri” hayata geçirilirse, “Org. Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü tıkanıyor” ve Org. Aslan Güner’in önü açılıyordu.
Bunu sağlamak için;
Org. Atila Işık bile gözden çıkarılmıştı... “Başbuğ-Iğsız-Güner” arasında yapılan “gizli toplantı”da; Org. Atila Işık, güya “kendi arzusu” ile “emekliliğini” isteyecek ve böylece Kara Kuvvetleri’ne Necdet Özel, Jandarma’ya da Aslan Güner getirilecekti!.. Böylece, Aslan Güner’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü açılıyordu!..
Tabiî, “generallerin bir hesabı” varsa, “Hükümet’in de bir hesabı” vardı... Sonunda, Tayyip Erdoğan ve kurmayları, “teamülleri altüst eden” bir karar aldı... Başbuğ ve adamları “Org. Necdet Özel’in önünü kesmek” ve böylece “TSK’nın 11 yıllık geleceğine hükmetmek” isterken, Erdoğan ve kurmayları “oyun”u bozdu...
Önceki gecenin son dakikaları ve hatta dünün ilk saatlerinde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmet Sever kameraların karşısına geçti ve “Gül’ün onayladığı liste”yi açıkladı:
“Genelkurmay Başkanlığı’na Org. Işık Koşaner’in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na da Org. Erdal Ceylanoğlu’nun atandığına dair kararname, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmıştır.”
İşte bu açıklama, “8 günlük kriz”in ve “taktikler savaşı”nın sona erdiğini haber vermekle birlikte, “teamül dayatması dönemi”nin de kapandığını gösteriyordu... Sadece “teamül”ler değil, “hesap”lar ve “plân”lar da altüst olmuştu!..
BU, BİR “SİVİL DEVRİM”DİR!
Komuta, ilk defa “sivil”lerin eline geçmiş, boynunda “davul”un asılı bulunduğu siviller, “tokmağı” da ellerine almıştı!..
İşte, “demokrasi” buydu!..
Başbuğ ve adamları gördüler ki;
“Demokratik ülkelerde; askerler sivilleri değil, siviller askerleri yönetir!..”
Bir “devrim”di bu... Vakit’in 5 Ağustos günkü manşetinde de gayet açık ifade edildiği gibi, bir “sivil devrim”di!..
Başbakan Tayyip Erdoğan; hem “Anayasa”dan, hem de “yasa”lardan doğan “yetki”sini kullanmış ama “adalet”ten de ayrılmamıştı!..
Başbuğ ve adamlarının dediği olsaydı, Org. Necdet Özel Kara Kuvvetleri Komutanı olacak ama “Org. Işık Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı süresi 3 yıl olacağı” için, bu makama gelemeden “emekli”ye ayrılmak durumunda kalacaktı...
Oysa Hükümet, bu “üçlü oyun”u bozup, Org. Necdet Özel’i, “Jandarma Genel Komutanlığı”nda bıraktı... Org. Özel, bir yıl bu görevde kaldıktan sonra, önümüzdeki YAŞ toplantısında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacak... Bu görevde de “2 yıl” kaldıktan sonra, 2012’de Koşaner’den boşalacak Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacak!..
Önümüzdeki “3 yıl” çok önemli...
Öyle sanıyorum ki;
“Koşaner-Ceylanoğlu-Özel” yönetimindeki TSK, önümüzdeki 3 yılda, özellikle “terörle mücadele” konusunda “farklı yöntemler” izleyecekler ve TSK’yı “tartışılan bir kurum” olmaktan çıkaracaklardır...
Kısacası, bu yeni dönemde;
“Asker, askerliğini yapacak”tır!..
“Kışla”sında kalacak, “sınır”ları koruyacak, “milletin sinirlerini bozan” icraatlardan uzak duracak, kısacası “ihanet gibi ihmaller”e fırsat vermeyecektir!..
KİMSENİN YANINA KÂR KALMIYOR!
Öyle umuyorum ki;
TSK’da, “yaptığım yanıma kâr kalır” dönemi de kapanmıştır!.. Çünkü “yanlış” yapanlar, “yamuk” yapanlar, içindeki “çürük elma”lara sahip çıkanlar, “yaptıklarının yanına kâr kalmadığını” görmüşlerdir!..
“Yaptıklarının faturasını” ödemişlerdir!..
Dilerim bu, yeni yönetime de “ders” olur!..
Dilerim;
Bu yeni dönem, “Türkiye’nin normalleşmeye” başladığı bir dönem olur... Bundan böyle, “asker ne dedi”ye değil, “Hükümet ne dedi”ye kulak verilir!..
Uzun lâfın kısası;
“Askerle boy ölçüşülmez” anlayışının hakim olduğu bir ülkede, Başbakan Tayyip Erdoğan, bir büyük “risk” almış ve sonunda “demokrasinin kazanmasını” sağlamıştır!..
“Cuntacı zihniyet” kaybetmiştir!..
İşin özü ve özeti budur!..
CHP’nin Erdem’i!
Aşağıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz” olmanın rahatlığı ile “risk” aldığını ve “olayların üzerine kararlılıkla gittiğini” yazdım... “Kararlı” insan, “risk” alır... “Kararsız” insan ise, “rüzgâr”a göre yön değiştirir!.. Böyle bir insan, “lider” olamaz!.. Böyle bir insan, “kukla” olmaktan kurtulamaz!..
Sözü, “Eşref Erdem’in istifası”na getirmek istiyorum... Malûm; 12 Eylül’deki referandumda “evet” oyu kullanacağını açıkladığı için, “CHP’den geçici ihracı” istenen ve bu amaçla “Disiplin Kurulu”na sevkedilen Eşref Erdem, dün “istifa”sını açıkladı... Hem de, “CHP’de Genel Başkan değişti ama kadro aynı” diyerek!..
Düşünebiliyor musunuz; CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Bay Kemal Kılıçdaroğlu; “Ben Eşref Erdem’in Disiplin Kurulu’na sevkedilmesini doğru bulmuyorum” diyor ama “Önder Sav ve ekibinin baskıları”na direnemiyor!.. Eşref Erdem de, basıyor istifasını!..
Bu olay da gösteriyor ki; bir partiye “genel başkan” olabilirsiniz ama “lider” olamazsınız!.. Çünkü liderler “risk” alırlar ve “karar”larının arkasında dururlar... “Kukla”lar ise, “ipi elinde tutanlar”ın oyuncağı olurlar!..
Kılıçdaroğlu’nun “lider” olabilmesi için “kırk fırın ekmek yemesi” lâzım!..