Generaller krizi çözüldü
Yani şimdilik...
Her noktaya yüzlerce kriz düğümü atacak öyle usta siyasetçimiz, medyacımız, yargıcımız, apoletlimiz, yalaka takımımız var ki birisini çözdük dersiniz, yüz tanesi fırlar çıkar...
Bana sorarsanız yine de iyi oldu...
İnşallah bu sefer askeri yönetimi devralan paşalarımız öncekiler gibi “İlk tehdit-İç tehdit” korkutmacalarıyla halkın anasından emdiği sütü burunlarından getirmezler...
İç tehdit sıralamasında birinciye oturtulan “irtica” umacısı, artık deşifre olmuştur... İrtica nedir, irticacı kimdir, söyleyen de inanmazdı, dinleyen de... Amma gündemden düşürmezdi yine de Heron seyircisi zevat...
Şair Orhan Veli’nin “İstanbul’u düşünüyorum gözlerim kapalı” mısraından mülhem geçmişi düşünüyorum gözlerim faltaşı gibi açık...
Eli tesbihli, başında takkesi olan ihtiyar amcamız 90 yaşına rağmen irtica damgasından kurtulamazdı...
Başı bürümcekli yaşlı ninelerimiz de öyleydi...
Sonra ilkokul çağındaki Kur’an kursu talebelerine kadar inildi...
Göremediğimiz tehlikenin varlığını gözümüze çaka çaka kabul ettiriyordu ülkeyi emanet ettiğimiz büyükler...
Şeklen saymış olduğum yaşlılar ve sabiler nerede, ne zaman kimleri mayınlamışlar, silahla taramışlar, açıklık getiren olmazdı...
Kartel medyanın bir işaret fişeği, malum çevrelerin yaygara koparmasına yeterdi...
Askeriyemiz Aydın Doğan’ın ve benzeri basım-yayım sahiplerinin çok bilmiş “aydın” kılıklı yazarlarına bakarlardı...
Oktay Ekşi, “irtica var” demişse, vardı mutlaka...
Bekir Coşkun, nereyi işaret etmişse orada kum gibi mürteci kaynardı...
Özdemir İnce’si, Güngör Mengi’si, Yalçın Bayer’i, daha başka pek fazla “Vatansever”i Caretta kaplumbağasından ziyade irtica yumurtası dökerlerdi... Tabii malum paşalarımız o an silahlanır, harekete geçerlerdi...
Darbeler hep böyle böyle geldi...
Hayali “iç düşman”larla çarpıştı eski generallerimiz...
Onun içindir ki Genelkurmay Başkanlığı’nın derununda “İsrail odası” bulundu 16 senedir... İsrail askeriyesinde bir Türk odası olmadığına kesinlikle inanabilirsiniz... Çünkü İsrail kendi mahremine kimseyi sokmaz. O menhus oda çok şükür kaldırılmış...
“İç düşman” deyince aklıma kimler gelmedi ki?
Ermenekli Elif, Gemuhlu Gülümar, Ilgazlı Iraz, Çekerekli Çetin, Bayatlı Bayram, Akyazılı Ali ve daha niceleri...
İç düşman kim ise her gün bizimle beraber yaşadı veya büyükler öyle münasip gördükleri için Türk insanının çoğunluğu düşman addedildi...
İçeride bunlar olurken dışarıda daha güzel günler mi vardı sanki?
Deniz Baykal’ın sık sık kullandığı bir söz vardı:
“Antilaikler laikliği kuşattılar, ilerisi tehlike kokuyor...”
Ve Türkiyemiz dört taraftan azılı düşmanlarca sarıldı, nefes alamaz hale de geldi...
Rusya kadim düşmanımızdı... Asla güvenmemeliydik...
Ermenistan zaten yakalarsa canımıza okurdu...
Hele de İran... İran gericilik ihraç eden bağnaz bir milletti...
Irak???
Saddam’ın Irak’ına ancak ve ancak gerçekten de ahmaklar inanırdı...
Suriye mi?
Kıyamete kadar düşmanımız kalacak bir ülke idi... Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan...
Hangisine dost olabildik ki?
Ve şimdilere gelirsek...
Elhamdülillah dünkü azılı düşmanlarımız Türkiye sevdasına yakalandılar... Vizeler kaldırılıyor, ziyaretler artıyor, günübirlik gezi turları yapıyoruz eski düşmanlarımızın iç kesimlerine kadar...
PKK mikrobunu atladığımı sanmayınız... O mikrop bazı terör doktorlarının reçetesini kullandığımız için rahat rahat yaşadı...
Türk olsun, Kürt olsun başlıca düşmanımız PKK terör yöneticileri...
Onlar yaşamalılar ki, bazı kesimler veya kişiler daha rahat bir hayat tarzına kavuşsunlar... Ve öyle oldu maalesef...
Cenaze milliyetçiliğini körükleyen PKK, bir başka tarafta ise kimi zevatın kazanç kapısı haline geldi...
Allah kurtarsın!..
Munzur dağlarında güneş batarken
Dinledim Dersimli, Dandik Dede’yi…
Tüm kuşlar susup da baykuş öterken
Dinledim Dersimli Dandik Dede’yi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.