80 yıl sonra “Zavallı Serbest Fırka”
Yakın tarihimizin karanlık hadiselerinden biri de Serbest Cumhuriyet Fırkası’dır. 12 ağustos, onun kuruluşunun 80. Yıldönümü.
Görünüşte karanlık bir taraf yok gibidir, ama Serbest Fırka’nın karanlık bir dolap olduğunu, kapatılmasından sonra takip edilen siyasete bakarak görmemek mümkün değildir.
Cumhuriyet ilân edileli 7 yıl olmuş. Türkiye büyük bir dönüşüm geçirmiş. 10 yıllık harpden çıkmış ülke kıt kaynaklarla belli bir gelişme kaydetmeye başlamış ama, batının, Lozan’ın mecbur ettiği inkılaplar, yani çatışmacı modernleşme yüzünden gelişme sınırlı kalmış ve halkda içten içe tepkiler oluşmuş…
1929’da ABD’de kapitalizmin büyük krizlerinden biri patlak vermiş ve bütün dünya bundan etkilenmiş.
O sıralar küçük bir tarım ülkesi olan Türkiye de dünya krizinden ciddi şekilde etkilenmiş. Ekonomik göstergeler düşerken, halkın hoşnutsuzluğunun başka bir şekilde patlak vermesi ihtimali muhtemelen ülkenin yönetimini her bakımdan belirleyen “Gazi” tarafından görülmüş ve böyle bir muhalefet denemesi ile hem kamuoyu meşgul edilmek istenmiş, hem de muhalefet potansiyeli ortaya çıkarılarak tedbirler alınmak yoluna gidilmiştir.
Hiç şüphe yok ki, Türkiye 1930 yılından sonra daha fazla tek parti devleti haline gelmiştir.
Parti, Gazi’nin (Mustafa Kemal Paşa 24 Kasım 1934’te kabul edilen kanundan sonra “Atatürk” olarak anılmaya başlanmıştır) en yakın arkadaşı Fethi Bey’e kurdurulmuştur. O sırada Paris sefiri olan, daha önce başbakanlık da yapmış bulunan Fethi Bey çok direnmiş ama, sonunda partiyi kurmaya mecbur kalmıştır. Bu danışıklı partinin, Türkiye’nin o günkü şartlarında gördüğü aşırı ilgi, oyun kurucuyu fena halde rahatsız etmiş ve üç ay sonra (17 kasım) parti, kurucusu tarafından feshedilmiştir!
Cumhuriyetin kurucusu böylece, rejiminin çok partililiğe açık olmadığını tecrübe ile ortaya koymuştur.
O sırada nafia (bayındırlık) vekili olan (sonradan Genel Sekreterlik ve Parti genel başkan vekilliği de yapmıştır) Hilmi Uran, partinin kapatılış sebebini şöyle izah ediyor:
“Serbet Fırka’nın feshine zaruret hasıl olmasını Atatürk başta olmak üzere, onun CHP ileri gelenleri arasında saldığı korkuda aramak doğru olur. Çünkü Atatürk, her iki partiyi de eli altında bulunduracağına kani iken hadiseler onu endişeye düşürmüştü ve ona yeni partinin umduğu gibi pek de uysal bir halde kalmayacağı ve idare edilir durumdan hemen çıkacağı müşahedesini vermiştir.”
Danışıklı partinin kapatılmasından sonra sivil toplum kuruluşu namına ne varsa, sıra onlara gelmiş, hepsi kapatılmıştır! Bunların en başında baştan itibaren Gazi’ye ve inkılâplara destek veren Türk Ocağı da vardır!
Siyasî rekabet, sivil rekabet olmadığı gibi, o sıralar Paşa ile ticarî rekabet de mümkün değildir:
Memlekette “bira sanayii”ne 1. Cumhurbaşkanı öncülük etmiştir. Fakat işe bakın ki, İstanbul’da bir densiz de bira fabrikası açmıştır! Hiçbir alanda rekabeti kabul etmeyen şef, bundan da rahatsız olmuştur. Yine Hilmi Uran’dan okuyalım: “Çankaya köşkündeki sofrada bulunmuş olanlardan dinlemek suretiyle öğrendiğime göre, o gece de Atatürk yine bu çiftlik meselelerinden biri olarak oradaki bira fabrikası işini ve bu fabrikaya rakip olarak çalışan İstanbul’daki Bomonti fabrikasının kapatılması işini ileriye atmış ve bunu adeta bir karar şeklinde hükümete bildirmiştir…”
Danışıklı partinin 80. Yılında, biracı, şarapçı ve rakıcı cemaatlere mensup olanlar, çakırkeyf bir vaziyette, biralarını, şaraplarını ve rakılarını yudumlarken, “monşer, neydi o günler! Öyle devam edilseydi, bugün böyle bir parti iktidara gelebilir miydi? Ah Atatürk ah!” dediklerini duyar gibi olursunuz!
•
Yazımız ismini, Süreyya İlmen’in “Dört Ay Yaşamış Olan Zavallı Serbest Fırka” kitabından alıyor. Süreyya (İlmen) Paşa. (1874 - 1955) Gazi Paşa’nın eşi Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe ile evlenmiş. Parti kurulurken CHP İstanbul Milletvekili idi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.