“Evet” diyorsam, elbette bir sebebi var
Hiç unutmam, “1999 seçimleri”ne bir-iki ay kala, ajanslardan “MHP haberleri” yağmaya başlamıştı... “Ürkeklere değil, erkeklere oy verin” sözü, adeta bir “MHP sloganı” olmuştu... Büyük bir “teveccüh” vardı... Neredeyse, “oylarda patlama” yaşanıyordu... O kadar ki, ajanslar “MHP’li adayların demeçlerini aktarmaya yetişemez” hâle gelmişlerdi... İşin tuhaf tarafı; Devlet Bahçeli de böyle bir “ilgi”yi beklemiyor olmalıydı ki; “aday bulmakta” zorlanıyordu... Hiç unutmam; aday listelerinde “dördüncü ve beşinci” sıralarda gösterilen MHP üyeleri; “Nasıl olsa seçilemem!.. Aday gösterilip refüze olmaktansa, istifa ederim daha iyi” deyip, basıyordu istifayı!.. Ama MHP, öyle bir “oy patlaması” yaşadı ki; bırakın “dördüncü” ve “beşinci” sıradaki adayları, bazı bölgelerde “altıncı ve yedinci” sıralardaki adaylar bile seçilip, “milletvekili” oldular.
Evet, o günlerde böyle bir “teveccüh” vardı MHP’ye... Biz de, halkın bu “ilgi”sine “ilgisiz” kalmamış, “çığ gibi akan” MHP haberlerine geniş yer vermiştik... Sonra, nasıl bir “er-kek” olduklarını gördük ama, o günlerde bilemezdik ki!..
“EVET” HABERLERİ ÇIĞ GİBİ!
Altını çizerek ifade etmeliyim ki; “aynı manzara”yı bugün de yaşıyoruz...
Öyle bir “evet yağmuru” yağıyor ki, “evet” diyenlerle ilgili haberler, adeta bir “çığ”a dönüştü... “Aklını kullanan MHP’liler”den tutun da “Eski Ülkücüler”e, “sağduyulu solcular”dan tutun da “eylemci solcular”a, DSP’den tutun da SHP’ye, “Erdem’li CHP’liler”den tutun da “demokrat STK’lar”a ve “sanatçı”lara varıncaya kadar hemen herkes “evet” diyor!..
Dedim ya; ben böyle bir “haber yağmuru”nu 1999 seçimleri öncesinde görmüştüm... O günlerde “MHP’ye teveccüh” gösterip “iktidar ortağı” yapan insanlar, şimdi de referanduma bir ay kala “anayasa değişikliği”ne teveccüh gösteriyorlar...
İnanın, bu “evet patlaması”na yer bulabilmek için zorlanıyoruz... “Evet cenahı”nın gerekçelerine değil, sadece “isim”lerine yer verebiliyoruz... Hani, var ya; “isim ve gerekçe” vermeye kalksak, hemen her gün “tam sayfa” yapmak zorunda kalacağız...
O, YEMEK KİTAPÇIĞI DEĞİL Kİ!
Bir enteresan nokta daha;
“Evet” diyenlerin bir “gerekçe”leri var... Neye “evet” dediklerinin bilincindeler...
Ama, “hayır” diyenler öyle mi ya;
Mesela “Bay Kemal”i ele alalım...
Niye “hayır” diyor “Bay Kemal”?..
“Hayır” diyor, çünkü “Anayasa Kitapçığı” ile “Yemek Kitapçığı”nı birbirine karıştırıyor!..
Gazeteler, bugünlerde “Ramazan promosyonu” olarak “yemek kitapçığı” dağıtıyorlar ya, o kitapçıklarda da meselâ “mantı”nın, meselâ “pekmez”in, meselâ “tatlı”ların tarifleri var ya;
“Anayasa kitapçığı” ile “yemek kitapçığı”nı birbirine karıştıran “Bay Kemal”, gittiği miting meydanlarında başlıyor “yok”ları saymaya;
“Bu pakette niye Kayseri Mantısı yok?.. Bu pakette Zile Pekmezi neden yok?.. Bu pakette Malatya’nın kayısı kompostosu, Hatay’ın künefesi, Erzurum’un kadayıf dolması, Karadeniz’in fındık ezmesi, Ege’nin üzüm hoşafı, Salihli’nin kirazı niye yok?”
“Bay Kemal” haklı!..
“Anayasa paketi”nde bunlar gerçekten yok... Olması da mümkün değil; çünkü bunlar “anayasa paketi”nde değil, şirketlerin Ramazan’da dağıttığı “kumanya paketi”nde olur!..
Sen “anayasa paketi” ile “kumanya paketi”ni birbirine karıştırırsan; o pakette daha çoook “mantı” ararsın!..
Şunu demeye çalışıyorum:
“Bay Kemal” gibi; referanduma sunulacak “anayasa kitapçığı”nı okumak yerine, gazetelerin dağıttığı “yemek kitapçığı”nı okuyanlar, “şu yok, bu yok” deyip “hayır”larına kılıf aramaya çalışırlarken, “evet” diyenlerin oldukça “haklı gerekçe”leri var...
ÜLKEMİN GELECEĞİ İÇİN EVET!
Meselâ, Salihli’den Emin Sert ağabey... Gönderdiği faksta, niye “evet” diyeceğini şöyle açıklamış:
“Oy için sulu arazilere tütün ekim izni verip marul gibi büyüyen tütünleri milletin parası ile satın alıp, üzerine benzin dökerek yaktıran siyasetçiler, geleceğimizi yaktı...
Yine oy uğruna, insanları 40 yaşında emekli eden siyasetçiler SSK’yı batırıp, benim gibi binlerce emeklinin geleceğini riske attılar...
12 Eylül’ü birebir yaşadım... Bir gece yarısı evimden alıp götürdüler... Sabaha kadar nezarethanede, ertesi gün akşama kadar mahkeme koridorlarında ayakta asker nezaretinde bekletilmeler ve ardından meşhur 163. Madde’den Ağır Ceza’da 4 yıl süren yargılanma!..
Sebep; 12 Eylül’den 6 ay önce Hicrî yeni yılda konferans verdirmek!..
Soru şu:
“Niçin Hicri yeni yıl kutlanıyor? Amacınız ne?”
O dönemde Din Görevlileri Dernek Başkanı idim... Askerlik Şube Başkanı’nın hışımla yerinden kalkarak “Din!.. Din!.. Din!.. Her şey din!.. Dinden başka bir şey bilmez misiniz” diye üzerime yürüdüğünü hiç unutamam...
Hülasa; çocuklarımın, torunlarımın ve ülkem insanlarının mutlu geleceği için EVET!”
KENAN EVREN’E İNAT, EVET!
Emin Sert ağabeyin “Evet” deme gerekçesi böyle... Lokman Abbasoğlu’nun “Evet” gerekçesini ise, biliyor olmalısınız...
Kısa adı Ülkü-Köy olan, Ülkücü Köylüler Derneği eski Genel Başkanı Lokman Abbasoğlu, 12 Eylül 1980 darbesinin sorumlusu Kenan Evren’in; “darbecilerin yargılanması”nı öngören değişikliğin geçmesi halinde, “Kafama bir kurşun sıkarım” şeklindeki açıklaması üzerine dedi ki;
“Eğer bir kul intihar ederse Allah ile dâvâlı olur ki; bu memleketin birçok yiğit evladını; hem de ‘bir sağdan, bir soldan astık’ demek edepsizliğini, terbiyesizliğini, adaletsizliğini göstererek konuşan bir adama kanunun verdiği hiçbir ceza beni tatmin etmez.
Kendi tabancasından çıkacak kurşunu bir an önce görmek için ‘evet’ oyu vereceğim.”
“TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİ” İÇİN, EVET!
“Evet” diyenlerin gerekçeleri sadece “12 Eylül cuntası” ve onun “cinayet”leri ile sınırlı değil... “Evet” diyenler, AK Parti’nin son 8 yılda gerçekleştirdiği “atılım”ların devam etmesi için de “evet” diyor!..
Öyle ya;
AK Parti, iktidara geldiği 2002’den, 2010’a kadar hayli “mesafe”ler aldırdı Türkiye’ye!..
Türkiye büyüdü, Türkiye güçlendi...
¥ 2002’de Türkiye’de cep telefonu abonesi 23.3 milyondu, bugün bu sayı yüzde 165 artarak 61.5 milyona ulaştı.
¥ 2002’de 4 milyon civarında internet kullanıcısı vardı, bugün 30 milyon rakamına ulaştık.
¥ 2002’de sabit geniş bant internet abone sayısı yok denecek kadar azdı, bugün bu sayı 7.5 milyona ulaştı.
¥ 2002’de uçak kullanan yolcu sayısı 34 milyon kişiydi... 2009 sonu itibariyle 86 milyon kişi uçağa bindi.
¥ 2003’e kadar yani 40 yılda Türkiye’de toplamda 6.8 milyon adet otomobil üretilmiştir, AK Parti iktidarı döneminde ise Türkiye’de 7 milyon 80 bin 500 adet otomobil üretildi.
¥ 2002’de Türkiye’de 16 milyon ton demir-çelik üretiliyordu... 2009’da Türkiye’de 25.3 milyon ton demir-çelik üretildi.
¥ Bütün bunlara ek olarak Cumhuriyet tarihinde yapılanın yaklaşık iki katı bölünmüş yol yapıldı... Şu ana kadar 11 bin 500 kilometreye ulaşmış durumda.
¥ 7.5 yılda Milli Eğitim’de 149 bin 824 yeni derslik yapıldı.
¥ Toplu konutta 430 bin konutun inşası 7.5 yıl içinde başladı ve yaklaşık 340 bin konut, sahiplerine teslim edildi.
¥ 7.5 yıl önce ülkemizde enflasyon yüzde 30’du, şimdi yüzde 8.7...
¥ Devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü, şimdi 8-9...
¥ IMF’ye borç 23.5 milyar dolardı, şimdi 7.5 milyar dolar!..
¥ Dün, Türkiye “75 sente muhtaç” bir ülke idi, bugün “IMF reçetelerine hayır” diyerek, kendi yolunu kendisi çizebiliyor!..
¥ Dün “ABD ve AB liderleri” karşısında, “süt dökmüş kedi ezikliği” içinde, ceketinin düğmelerini ilikleyip, “süklüm-püklüm” oturan liderler vardı Türkiye’nin başında... Bugün ise, onların karşısında “bacak bacak üstüne atan” rahat bir lider var... Dün, “söz dinleyen” mıymıntı bir ülke idik, bugün ise “sözü dinlenen” bir ülke olduk...
Bunlar, az şeyler değil!..
İşte bu yüzdendir ki;
İnsanlar “evet” diyorlarsa, elbette bir sebepleri var... Bir değil, çok sebepleri var!..
“Atılımın devamı” için, Evet!..
“Açılımın devamı” için, Evet!..
“Askerî vesayet”e Hayır!..
“İçine kapanık Türkiye”ye Hayır!..
Madem yüzme bilmiyordun!
Hüsamettin Cindoruk 13 Ekim 2009’da Haberturk TV’de Balçiçek Pamir’e verdiği röportajında 29 Mart yerel seçimlerinde CHP’ye oy verdiğini söylemiş, gerekçesini de şöyle açıklamıştı ya; “İl Genel Meclisi’nde partime verdim ancak belediye başkanlığında Kemal Kılıçdaroğlu’na verdim. Çünkü bizim adayımızın kazanma şansı yoktu. Bir çeşit muhalefet dayanışması yaptık yani.”
Cindoruk’un 2009’da sarfettiği işte bu sözler, şimdi tartışma gündeminde... “DP Genel Başkanlığı” koltuğunda oturan bir adamın, “Benim adayım nasıl olsa kazanamaz” deyip de Kılıçdaroğlu’na oy vermesini içlerine sindiremeyen DP’liler, “Cindoruk’un ihracını” istiyorlar!..
Bence haklılar... Öyle ya; Cindoruk “sıradan bir parti üyesi” değil ki... Adı üstünde “genel başkanlık” koltuğunda oturuyor!.. Ama şu garabete bakın ki; adam, “Benim adayım kazanamaz” diyor ve gidiyor oyunu CHP’ye veriyor!..
Adama sorarlar; “Madem yüzme bilmiyordun, niye çıktın kavağa?”... Madem bir varlık gösteremeyeceğini biliyorsun, o halde niye geçtin partinin başına ve hâlâ niye duruyorsun?..
Çekil de, “genç”lerin önünü aç!..