RTÜK bozuk çalmış!
RTÜK “bozuk” türkçeye “bozuk çalmış”! Yaz hararetinden bunalanlara böylece hafif bir konu çıkarmış!
Dil hassasiyeti, esasında bütün toplumun anlaşma sistemi olan bir alanı önemseme anlamına gelir. Fakat Türkiye’de dil hassasiyeti 1930’lardan beri kısır bir öztürkçeciliğe, tasfiyeciliğe sıkışıp kalmıştır.
Koca koca adamlar, şu arapçaydı, bu farsçaydı muhabbetiyle vakit geçirir de bu kelimelerin günlük hayattaki, yazı dilimizdeki yerini düşünmez. Yüzlerce yıldır kullanılan bir kelimeyi doğru veya yanlış öztürkçesiyle değiştirmenin kültürel maliyetini asla hesaplamaz. Sonunda deha çapında büyük şair ve yazarlarımızı okuyamaz hale geliriz, bunu önemsemez.
RTÜK bir “dil kurumu” değil. Dil Kurumu’nun da dil kurumu olduğu su götür ya! Bugüne kadar üzerine vazife olan işlerle ilgili kurumun bir çıkışını hatırlıyor musunuz?
Dil Kurumu mevzuyu ıskaladığı için RTÜK iş edinmiş demek ki.
O da başka iş edinemeyeceği için olmalı.
Hâlâ analog sistem devam ediyor. Büyük yayın gruplarının rantı böylece sürdürülüyor.
Dijital yayına bir türlü geçilemiyor!
Ahlâk dışı yayınlar, başkan tarafından “bunlar gerçek değil, sanal” diye hafifseniyor.
Önümüze gele gele, mizahi bir dizinin karakterlerinin kullandığı kelimelerin doğru olup olmadığı sakilliği geliyor.
Mevzuyla ilgili her nedense, Dil Kurumu’na değil, Dil Derneği’ne atıfta bulunuluyor. Onlar da şöyle buyuruyorlarmış: “Hiç kimsenin dili bozarak, toplumsal değerleri gözardı ederek gülmece yapma hevesi olmamalıdır.”
Dil Derneği, Türk Dil Kurumu’nun resmi hüviyet kazanmasından sonra kurumdan ayrılan ve arılaştırmacılık inadını devam ettiren ve tabii türkçeyi öztürkçe denilen uydur kaydır kelimelerle bozmaya çalışan topluluk. RTÜK bunlardan medet umuyor.
Türk seyirlik sanatlarını az çok bilen bir kimse, RTÜK’ün itirazlarını ciddiye alabilir mi?
Hem orta oyunu, hem karagöz, kelimeler üzerinde oynayarak yapılan seyirlik sanatlardır.
Bu yüzden, bizim bütün büyük güldürü ustalarımız, kelimelerle oynayarak icra-yı sanat eder. İsmail Dümbüllü’den Nejat Uygur’a kadar birçok örnek sayabiliriz. Bugünün mizah ustalarını bilerek zikretmiyoruz.
Dil üzerinde bu şekilde oynamak dili bozmaz. Ustalar dilin imkânlarını kullanarak yeni ve farklı çağrışımlara yol açarlar. Onların kelimelerle oynaması ile kelimelerin doğru şekillerinin, yalın kullanımlarının bozulması söz konusu olmaz; aksine, yanlış kullanma konusunda hassasiyet doğurur.
Bir de “bozuk türkçe” lafı.
“Boy friend”i mizah için “boy frenk” yapmanın hangi türkçeye zararı var? “Aerobik”i, “espresso”yu, “IQ testi”ni makaraya sarmanın mahzuru ne olabilir?
Bozuk çalmak kolay mı?
Bu deyim, halk musıkîmizin dilimize bir armağanı. Bağlamadan büyük dokuz telli tamburaya “bozuk” denilirmiş. Bozuk çalmak bu sazı çalmaktır; mecazen, bir işten veya şeyden memnun olmamak, surat asmak anlamına gelir. Artık gerçek bozuk çalan kimse yok, saz tedavülden kalkmış. Ama deyim bize armağan kalmış...
Türkçeyi bozduğu iddia edilen diziden geleceğe bir şey kalır mı? Sanmıyoruz! RTÜK, yayından kaldırılacak bir diziye böylece destek vermiş olabilir mi?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.